Kadın

7-8 Haziran’da kadın buluşmasıyla “sızıntıları” önlemeye…

Uzun bir süredir kadın çalışması konusunda yaşadığımız bir tıkanıklık ve derinleştiremediğimiz birçok tartışma konusu var. İster istemez bu durum pratiğimize de yansıyarak bizleri kadınlardan ve kendi kadın kimliğimiz konusunda yaptığımız cinsiyet bilinci çalışmalarından da giderek uzaklaştırıyor. Bu belirleme, bizim açımızdan çok yeni değil. Özellikle geçtiğimiz yıl Nisan-Mayıs ayında EmeKadın kampanyamızın gereken ilgi ve çalışmayı görememesiyle başlayan ivme düşüklüğümüz, Gezi İsyanı gibi kadınların isyanına dönüşen önemli bir süreçte kendimizi ifade etmekte geç kalışımızla hızlanmıştı.

Diğer taraftan özellikle Gezi’nin ardından örgütsüz ve çoğunluğunu gençlerin oluşturduğu milyonlarca kadın, kadın bilinci ve kimliği konusunda daha fazla tartışmaya başladı. İsyanın başlıca dinamiklerinden birinin toplumsal cinsiyet eşitsizliği, kadın bedenine dönük muhafazakar saldırganlık ve kadına yönelik şiddette yaşanan patlamalar olması da hem isyana kadın katılımına hem de sonrasında kadınlarda sokağa çıkma oranının artışına neden oldu. Ancak bu sokağa çıkan, muhalefet eden kadınların sayısı artarken ve ayrıca kadın cinayetleri ve kadına yönelik her türlü saldırganlık tavan yaparken, başta kendimiz olmak üzere kadın hareketinde bir durgunluk dönemi yaşandığı açıktır. Bu durgunluğumuz kabul edilemez!

Diyoruz ki, kadınlar bu duruma bir dur desin! Çünkü bir taraftan Gezi İsyanı’nda tutuklanan YDK’lı Elif Kaya’ya yönelik devletin cinsel saldırısı sonrası, 20 Kasım translara karşı, 25 Kasım kadına karşı şiddete karşı mücadele günleri, Amed’deki taciz vakasına yönelik çalışmalarımız, Gebze’de tutsak kadınlara yönelik saldırganlıkla ilgili eylemliliklerimiz, 8 Mart sürecimiz vs. gelişmelerle aslında pratik anlamda çok da durgun olmadığımızı gördük. Ancak diğer taraftan Yeni Demokrat Kadın olarak en önemli özelliğimiz olan canlı tartışma ortamımızı yitirmeye başladığımızı da gördüğümüz ve bunun kaçınılmaz bir sonucu olarak durgunluk sürecine girdiğimiz açıktır. Biz bu canlılığı yeniden kazanalım ve kadınlar kendi politikasını kendisi üretsin istiyoruz!

İşte tam da bu nedenle bir buluşma örgütlüyoruz. 7-8 Haziran’da İstanbul’da örgütlemeyi düşündüğümüz bu buluşmada amacımız çok konu ile boğuşmadan, derinleşen tartışmalar yürütebilmek… Bu yüzden de ilk olarak 7 Haziran’da bir süredir toplumsal ve sokak mücadelesi haline getirdiğimiz kadına yönelik cinsel saldırılarla (taciz, tecavüz, istismar vb.) mücadelenin önemli bir ilkesi olan “kadın beyanı esastır”ı tartışmaya açmak; nedir, ne değildir ve nasıl hayata geçirmeliyiz gibi sorular ekseninde ele almayı hedefliyoruz.

8 Haziran’da ise bizim kadın çalışmamızın kısa bir tarih dökümünü yapma ve kurumsallaşma sorunlarımızı ele alma vb. konuları önümüze koyuyoruz. Nasıl kurumsallaşabiliriz? Yol ve yöntemleri nelerdir? Bu ve benzeri sorularla genişleteceğimiz ikinci günün sonunda ise önerileri ele alacağız.

Önümüze koyduğumuz bu çalışma kadar, bu çalışmaya hazırlık sürecimiz de bizim açımızdan oldukça belirleyici bir yerde durmaktadır. Çünkü bizler bu süreci geçtiğimiz yıl gerçekleştirdiğimiz kurultay hazırlık çalışmaları gibi (o kadar kapsamlı olmasa da, aynı çalışma tarzı ile) ele almalıyız. Kurultaya hazırlanırken belirlediğimiz konu başlıkları için atölyeler oluşturarak hazırlanmıştık.

Yine aynı çalışma tarzı ile bu konuları ele almalı ve tartışan, politikasını yaratan ve geliştiren yine biz olmalıyız. 4-5 yıldır bu konuda verdiğimiz emeğin sahibi yine biz olmalı ve dalga dalga genişleyen kadın isyanını kucaklayabilecek bir yerde durmalıyız. Çünkü toplumsal cinsiyet eşitsizliğine karşı verilen/verilmesi gereken mücadele, en az sınıf mücadelesi kadar boşluk tanımayan ve erkek egemen anlayışların sızabildiği bir mücadeledir. Şimdi bu sızıntıları engelleme zamanı!

Daha fazla göster

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu