Güncel

Aşkın’dan Aşkın’a bir sevdadır bu!

Dersim’in küçük bir mezrasıydı. Gecenin karanlığı, bir buluşmaya tanıklık etme hazırlığındaydı. Küçük mezranın kıyısında sessizlik ve görünmezlik içinde bekleyenler vardı. Son duraklarıydı gerillanın beklediği yer.

Onları bekleyen, adını ve direnişini miras bırakacak olan, gelen ise bu adı alıp onun direnişini kuşanacak olandı. Birinin adı Polat birinin adı Ali… Ne Polat biliyordu Ali’nin adının Aşkın olacağını ne de Ali biliyordu ve Çiçekli’de yazılacak olan direniş destanın Uskex’te de yazılacağını.

Hıdır Aşkın’la bütünleşiyor, Çiçekli Uskex’le coşuyordu. Karadeniz’in güleç yüzlü asi çocuğu Doğan, Dersim’in Polat’ı olmuştu. Dersimli Polat’tı, Aşkın’ın gerilla adı.

“Merhaba yoldaşlar, hoş geldiniz” diyerek karşılamıştı yeni gelenleri.

Polat alelacele yeni gelenlerin silahlarını kontrol edip tutuşturmuştu ellerine. “Yola çıkmaya hazır mısınız?” diyerek bakıyordu gelenlere.

Hıdır uzun bir aradan sonra aldığı silahına karşı hiç yabancılık çekmiyordu. Hıdır’ın asıl köyü Aliboğazı’ndaydı ve o daha doğmadan ailesi Uskex’e gitmek zorunda kalmıştı. Katliamları dinledikçe öfke ve isyanı büyüyor, direnişleri dinledikçe yüreğini gurur ve coşku kaplıyordu. ’91’de kuryesi olduğu gerillanın yoldaşı silah onun yoldaşı olmuştu şimdi.

Aşkın ise daha çocuk yaşta ailesinin geçim sıkıntısını hafifletmek için başlamıştı çalışmaya. O da ailesiyle birlikte Tokat Almus’un Çambulak köyünden kopup gelmişti İstanbul’un yoksul semtlerine. Yabancısı değildi umudun türküsünü söyleyenlerin. Daha 14’ündeydi şehir eylemliliklerine katıldığında. 15’in de elinde silahı, gerillaydı Tokat’ın dağlarında, Doğup büyüdüğü topraklar artık onu farklı karşılıyordu.

İkisinin ortak yanları bu değildi yalnızca. O küçük mezranın kıyısında buluşan ne çakmak çakmak yanan gözleri ne de dağlara olan sevdalarıydı. Onlar partinin yeniden Dersim’de ete kemiğe bürünmesinin çağrısına cevap olabilmenin ortaklarıydılar. Mücadelenin bütün zorluklarına göğüs gerip tasfiye rüzgârlarına aldırmaksızın biri Tokat dağlarından biri Avrupa’dan gelmişti özgürlüğe tutsak bu topraklara. Halka ve yoldaşlarına karşı mütevazı olan bu iki can, düşmana karşı da mütevazılıklarını faşizmin köhne düzenine gönderdikleri mermi ve bombalarıyla sunuyorlardı.

Biri Türk, biri Kürt kökenli iki yoksul emekçiydi onlar. Partizan’dı adları. İkisini bir araya getiren, yoksulluğun, baskının, inkârın hüküm sürdüğü bu faşist sisteme olan isyan ve onun ortadan kaldırılması için verilen haklı mücadele idi. Ve yine Kürt halkının ezilmişliğinin ortadan kalkmasının tek yolu, Türk ve Kürt halkının omuz omuza birlikte mücadelesi ile geleceğinin bilincine varmışlardı.

Noktada bazı değerlendirmeler yaptılar. Kısa bir ayrılık olacaktı. Ayrılmaları henüz çok olmamıştı ki bir sabah helikopter ve patlama sesleri duydular.  Seslerin geldiği yön Aşkın’ların bulunduğu alandı. Köy çıkışında düşmüşlerdi bir kahpe pusuya. Aşkın yarasına kendisi müdahale etmişti. Önce Muharrem’e seslendi. Muharrem yaralı olduğunu, çağrılan yere kadar gidemeyeceğini, kendisini bırakıp gitmelerini söylemişti.

Muharrem’den cevap alamayan Aşkın Cafer’e dönmüştü. Oradan sürünerek diğerlerinin yanına kaydılar. Aşkın ve Cafer kararlı bir şekilde onları bırakmalarını istediler. Ve sonunda ikna edebildiler grubu. Yoldaşları ve dostları Aşkın’la Cafer’i uygun gördükleri bir yere yanlarına tabanca ve el bombası bırakarak çekildiler. Grup henüz uzaklaşmıştı ki Aşkın ve Cafer tek yürek olmuş “Yaşasın partimiz TKP/ML” sloganları, tabanca ve el bombalarıyla ezilenlerin öfkesini kusuyorlardı düşmanın üzerine.

Takvimler 9 Kasım 2004’ü tarihe not düştüğünde Hıdır yüreğinde öfke ve kini büyüterek düşmana karşı Aşkın’ı kuşanıyordu. Yoldaşları Ali adını değiştirip Aşkın demişlerdi ona. Kışın bütün zorbalığına karşın asi kardelenler boy vermişti. Aşkın da aralarındaydı. Yanlarında çok sevdiği, değer verdiği biri daha vardı. Dağların yılmaz neferi Yılmaz’dı bu. Aşkın yapılacak bazı işlerle birlikte ihtiyar anası Fexir’ı de görecekti. Bir destan yazılmasının arifesindeydi Uskex’te. Bir kez daha direniş ve ihanet 27 Mayıs 2007’yi vurduğunda ihanet harekete geçmiş, güne evirilen gece direnişi doğurmak üzereydi. Çembere aldıkları yoksul bir köy eviydi. Dışarıda ihanetin beslediği ağzı salyalı yüzlerce düşman askeri… Eşkıyalar geldi Aşkın’ın aklına. Derlerdi ki bir eşkıya vurulduğunda yıldız kayarmış gökyüzünden. Düşmanın “teslim olun, kurtuluşunuz yok” çağrısıyla gözleri Yılmaz’a kaydı. Gülüyorlardı.

Bombalarla bu direnişi susturmayı umdular. Direniş ve ihanetin 8 saatlik çarpışmasından direniş sloganları yükseliyordu. Almuslu Aşkınla, Dersimli Aşkın. Munzur’un karanlık suları aydınlandı düşen iki eşkıya yıldızıyla…

(Bir yoldaşı)

Daha fazla göster

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu