GüncelManşet

Partizan: “Polorıs Hrant enk!”

19 Ocak, soykırım tarihiyle bilenen ve devletin tarihin tekerrüründe kendini bir kez daha göstermesiydi. Aynı zamanda Osmanlı’dan bu yana süregelen bir katliam geleneğinin aynı şekilde TC devleti ile devam ettiğinin açıkça ilanıydı.

Hrant’ı katleden Ogün Samast bir anda “kahraman” ilan edilmişti. Türklüğün “onuru” ve “gururunu” yükseltmişti ırkçılığı körükleyen güruhlarca. Cinayet sonrası eline tutuşturulan bayrak ile fotoğraf çektiren polisler daha ilk anda bu işin arkasında olduklarını ve desteklediklerini açıkça ilan etmiş bulunuyorlardı. Tutuklanan Samast’la birlikte olayın arkasında kimlerin olduğu soruları dönüp dolaşırken bir anda “faili meçhul” bir cinayet algısı oluşturularak lanse edilmeye ve böyle bir algı oluşturulmaya başlandı. Kimisi yabancı gizli servisin organize etiği hatta “üç beş tane şuursuz maşanın tertiplediği cinayet yüzünden…” cümlelerini kurarken kimisi daha da pervasızlaşarak “kahvede okey oynayan gençler…” gibi söylemleri kaleme alıp örtbas etme çabasına girdi köşe yazılarında. Var gücüyle korumaya, gizlemeye ve hatta aklamaya çalışıyorlardı bu olayın arkasındaki güçleri.

Hrant’ın eşi Rakel Dink olayı sıradanlaştırmaya çalışanların yarışa girdiği bu süreçte “Bir bebekten katil yaratan karanlık güçleri sorgulayalım…” diyerek en önemli noktaya dikkat çekiyordu aslında. Çünkü hiç de yabancı olmadığımız bir durumdu. Her dönem bir tetikçiyi kullanıp olayın esas “kahramanı” olarak karşımıza çıkaranlar bu kez Ogün Samast adında bir tetikçiyi kullanmış ve kendisini “masum” bir pozisyonda göstermeye çalışmışlardı. Fakat ne yaparlarsa yapsınlar devrimci, demokrat ve yurtseverler tarafından bilinmekteydi katilin kim olduğu.

 

Apaçık ortadadır Hrant’ın katilleri!

Türklüğü aşağılamaktan yargılandığı süreçte davaya “müdahil” olarak katılarak küfürler yağdıran Av. Kemal Kerinçsiz’dir! Emekli General Veli Küçük’tür Hrant’ın katili!

Bağımsız Ortodoks Patrikhanesi sözcüsü Sevgi Erenol’dur.

Hrant’ı 2004 yılında makamına çağırarak tehditler savuran işçi ve emekçi düşmanı İstanbul  Valisi Muammer Güler’dir.

Arkamızdan hançerliyorlar diyerek hedef gösteren Cemil Çiçek’tir.

“Affedersiniz Ermeni dediler” diyerek hakarete uğradığını söyleyen Recep Tayyip Erdoğan ve daha nicesidir!

Bu ve bunlar gibi birçok halk düşmanının ötesinde esas katil  AKP’dir, AKP’nin temsil ettiği TC devletinin ta kendisidir!

“Derin devlet” gibi bir süslemeyle kendisini olanlardan bağımsız bir yapıymış gibi aklamaya çalışanlar var olsa da bizler Dersim’den, Maraş’tan, Sivas’tan, Roboski’den, Lice’den ve nice “faili meçhul” katliamlardan tanıyoruz bu katilleri.

Hrant’a sıkılan kurşunları kontrgerilla örgütlenmelerinden, hain pusularından tanıyoruz.

Kirli ve kanlı tarihinin ne kadar “derin” olduğunu çok da iyi biliyoruz. Ve bu bilinçle tepeden tırnağa ezilenlerin, yok sayılanların, ötekileştirilenlerin kanıyla beslenen faşist devleti bulunduğumuz her alanda bir çığ gibi büyüyen öfkemizle teşhir ediyoruz.

 

Yüzyıldır devam eden soykırım…

Bu sene 100. utanç yılını dolduran soykırım, günümüzde de devam etmektedir. Hala soykırımın ısrarla tanınmaması, görmezden gelinmesi ve tam aksine nefret dolu ifadeler kullanılarak anlatılması bunun en açık ve net örneğidir.

Devletin en “önemli” şahsiyetlerinin nefret dolu söylemleri faşist ideolojiden beslenen devlet destekli kurumların soykırımın yıldönümlerinde okullarda paneller düzenleyip ısrarla gerçekleri çarptırarak anlatma çabaları yüzyıldır kapanmayan yaraya tuz basarak dağlamaktadır.

TC ordusunda askerlik yapan Ermenilerin “şüpheli” ölümleri yine aynı geleneğin bir parçasıdır. Tabii yalnızca ölümler üzerinden ele almak bu durumun ciddiyetinden uzaklaşan ve sistemli saldırıyı daraltan bir hale getirir. Örneğin, TRT kayıtlarına geçen türkülerin içerisinde Ermeni kelimesinin geçtiği yerlerin değiştirilmesi, Ermenilere ait şarkıların sözlerinin değiştirilip Türkçe yeni sözler yazılarak asimile edilmesi, Ermenilere ait kültürün tamamen ortadan kaldırılmaya çalışılması ve hafızalardan tamamen silme çabaları soykırımın sistemli bir şekilde devam ettiğinin açık örneğidir.

“100. Yılında Çanakkale Zaferi” güzellemeleriyle halkı bilindik şoven saldırılarla kuşatan ve kin tohumlarını ekenler sanki bu topraklarda zulme uğrayan Ermenilerin, Süryanilerin, Rumların her daim “hain azınlıklar” şeklinde bir ırkçı yargı oluşturanlar, yüzyıllık bir soykırımı bilindik tavırlarla alaşağı etme misyonuyla hareket ederek halkı gerçeklerden uzaklaştıran ve koparan bir  misyonla hareket etmektedir. Onları bu politikaları da yine devletin soruna nasıl baktığını apaçık bir şekilde karşımıza çıkarmaktadır.

İşte tam da bu yaklaşım bizlere ağır bir sorumluluk yüklemektedir. Bu sorumluluk bulunduğumuz her alanda devletin kanlı geleneğini, katliamlarla dolu tarihini teşhir etmeyi ve bu geleneğin kendini yenileyerek devam edeceğini vurgulayarak anlatmayı gerektirmektedir.

Bu bağlamda Ermeni Soykırımı’nın 100. utanç yılında Ermeni halkının yiğit evlatları Armenak Bakırcı ve Nubar Yalımyan yoldaşların inancı ve kararlılığıyla bütün halkımızı ve yüreği Partizanlar’dan yana atan herkesi 19 Ocak eylemlerini sahiplenmeye ve hesap sorma bilinciyle etkin bir şekilde katılmaya, halk düşmanlarından hesap sormaya çağırıyoruz!

 

PARTİZAN

Daha fazla göster

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu