Güncel

ERKAN BAŞ | “24 Haziran vesilesiyle AKP’ye etkili bir tokat atmak en ortak duygu”

“Devrimciler süper kahramanlar değildirler” diyen Erkan Baş, kuruluş çalışmaları süren Türkiye İşçi Partisi’nin başkanı ve HDP’nin İstanbul 1. bölge adayı… Erkan Baş ile biraz TİP’i, biraz seçimleri çokça mücadeleyi konuştuk.

MİLLETVEKİLİ ADAYLARI ANLATIYOR -9-

İstanbul: 90’lı yılların ortalarında henüz bir lise öğrencisiyken örgütlü mücadele ile tanışan Erkan Baş’ın ilk örgütlülüğü “açık alanda sosyalizmi tok bir sesle ifade eden küçük bir parti” olarak adlandırdığı Sosyalist İktidar Partisi… Bu yıllarda politikleşme sürecinin “bir taraftan Gazi ayaklanması bir taraftan kamu çalışanlarının daha fazla ses vermesi, ilk defa Emek Barış Özgürlük Bloku adıyla Kürt hareketi ile sosyalist hareket arasında bir seçim ittifakı kurulmuş durumdaydı. Öbür taraftan da öğrenci gençliğin üniversite işgalleriyle sonuçlanan 96 öğrenci hareketi…”ne denk geldiğini anlatan Baş ile seçim çalışmalarını sürdürdüğü sırada, Kozyatağı’nda bulunan Kliton Curi Parkı’nda buluştuk.

Lise yıllarından bu yana çeşitli alan ve görevlerde kesintisiz bir örgütlü yaşamı olduğunu anlatan Baş, 2009 yılında TKP genel başkanı olmuş ve Gezi İsyanı sonrası ise kamuoyuna yansıyan tartışmalarda bir taraf seçerek, bunun temsilciliğini yapmıştı. Gezi İsyanı sonrası bir bütün sosyalist harekette bir tartışma olduğunu söyleyen Baş, “Gezi’den sonra tartışmayana ölü denir” diyor. Bunun üzerine bu konuda karşılıklı sohbetler sürerken söz TİP’e geliyor.

“2018 Mart’ında, pek çok farklı gelenekten gelen devrimci, işçi, sendikacı, aydınla beraber Türkiye İşçi Partisi kuruluş çalışmalarını başlattık. Türkiye İşçi Partisi’nin kuruluşu esas olarak Türkiye sosyalist hareketinde mevcut olduğuna inandığımız bir statükonun kırılması, bir devrimcileşme hamlesine olan ihtiyaca yanıt üretme çabası, bir dağınıklığın atomize olmuş halinin toparlanması, devrimci hareket içerisinde rekabetin değil dayanışmanın esas alınması ama bütün bunların sonucunda da işçi sınıfının politik olarak örgütlenme ihtiyacına bir yanıt üretmek üzere ortaya çıkmıştır.”

Tam bu tartışmalar; program, tüzük oluşturma çalışmaları ve partinin kuruluş faaliyetleri esnasında yakalanıyorlar baskın seçime. “Açıkçası henüz partiyi kurmadık, hazır değiliz demek yerine, şu anda bulunduğumuz noktada işçi sınıfının, emekçi halkların çıkarı neyi gerektiriyorsa biz onu yapalım diyerek hareket ettik. Ve mevcut tablo içerisinde HDP ve Demirtaş’ın desteklenmesi gerektiğine karar verdik. Bizim bu kararımızın ardından HDP’li arkadaşların bir önerisi oldu, bu seçimdeki adayların sadece kendi HDP ve HDK bileşenleriyle sınırlı olmamasını istediklerini ve daha geniş bir ittifaka ihtiyaç duyduklarını, böyle bir dönem değerlendirmesi yaptıklarını söyleyince de İstanbul 1. bölgeden HDP adayı olmuş oldum” diyerek adaylık sürecini özetliyor Erkan Baş.

“Kurtuluş olacaksa Türk ve Kürt emekçilerinin ortak mücadelesiyle olacak”

Bunu açmasını istiyoruz ondan. Neydi TİP’i HDP ile ittifak yapmaya ve Demirtaş’ı desteklemeye yönlendiren gerekçeler ve bunu nasıl tartışmışlardı?

“Birincisi, biz mevcut durumda AKP/Saray rejiminin yenilmesi gerektiğini birincil görev olarak önümüze koymuş durumdayız. Bu mesele emekçi halkımızın karşısına en büyük sorunlardan biri olarak dikilmiş durumda 15 senedir. Bunun yenilmesi gerekiyor. Tartışmalarımızın temel dayanağı bu oldu. AKP’yi yenebilecek, geriletebilecek bir adım nasıl atılabilir tartışması yaptık. Burada HDP ön plana çıkıyor. Özelde Cumhur ve Millet ittifakları oluşup HDP dışında kalınca tek seçenek haline gelmiş oldu.

İkincisi özellikle son üç yıldır HDP’ye dönük baskılar, saldırılar, tutuklamalar gösterdi ki, HDP AKP’nin rahatça ilerlemesi önünde temel engel olarak görülüyor. Bunu önemsedik ve HDP ile dayanışmayı nemli bir görev olarak benimsedik.

Üçüncüsü de başından beri savunduğumuz bir şey var; Türkiye’de kurtuluş olacaksa bu Türk ve Kürt emekçilerinin ortak mücadelesinden geçer. Pratik olarak da HDP eliyle Kürt hareketinin Türkiye’ye bir el uzattığını düşündük. Bu eli havada bırakmak bir devrimciye, devrimci bir siyasal harekete yakışmaz. Dolayısıyla bu konuda üzerimize düşen görevden kaçmamak gerekir, aksine bu sorumluluğu üstlenmek gerekir diyerek bir karar aldık.”

“24 Haziran vesilesiyle AKP’ye etkili bir tokat atmak en ortak duygu”

Erkan Baş, ittifak adaylarından biri olarak oldukça yoğun bir tempo içerisinde. Dolayısıyla gözlem yapma konusunda daha fazla veriye sahip. Sohbetimiz bu konu üzerinde yoğunlaşıyor. “Bir tarafta bir bıkkınlık hali var. Halk bu iktidardan ciddi şekilde bıkmış durumda. Öbür tarafta 24 Haziran seçimlerinin bir olanak olarak değerlendirilmesi arayışı var ve geniş kitleler buna tutunmuş durumda. 24 Haziran vesilesiyle AKP’ye etkili bir tokat atmak en ortak duygu gibi görünüyor. Geride kalan dönemin baskı, şiddet, OHAL koşullarının yarattığı yorgunluğun da aşıldığını gözlemlediğimi söyleyebilirim. Uzun zaman sonra ilk defa geniş kitleler daha aktif bir şekilde siyaset tartışıyor, pozisyon alıyor, eylem ve etkinliklere çıkıyor, biraz daha yüksek sesle duygu ve düşüncelerini ifade edebiliyorlar.”

Bunlar olumlu olduğunu ancak henüz korku ikliminin tam anlamıyla kırılmadığını belirten Baş, “Hem mevcut seçim çalışmalarına katılım konusunda aslında daha net tutum alması gereken kimi toplumsal kesimlerin bu kaygılar nedeniyle bir adım geride durduğunu söyleyebiliriz. Diğeri de HDP üzerinden baktığımızda özellikle bu son üç yılda bitmeyen operasyonlarla çok sayıda tutuklusunun olmasının etkisi hissediliyor. Ama diğer taraftan da en yoğun duygunun heyecan olduğunu söyleyebilirim. Belki umudu besleyen şey de o heyecan. Yeniden yan yana geliyor olmak, yeniden omuz omuza durmak, yeniden el ele, yürek yüreğe tutuşmak önemli bir heyecan yaratmış durumda. Umuyorum 24 Haziran akşamına kadar bunu aynı kararlılıkla, aynı heyecanla hatta büyüterek taşırsak 25 Haziran’a çok şey devrederiz diye düşünüyoruz.”

“Devrimciler süper kahramanlar değillerdir”

25 Haziran’a bu birlikteliğin çok şey devretme imkanı, olanağı olduğu açık. Ama bir taraftan da 25 Haziran, egemen güçlerin de bazı saldırılarını devredeceğini kimi zaman örtülü kimi zaman da açıktan ifade ettiği bir tarih. Ki bunu ifade etmeseler dahi, ülkenin yakın döneminde yaşananlar ve faşizm gerçekliği bu konuda zengin deneyimlerle dolu. Bu konuda nasıl bir öngörüsü olduğunu ve devrimci demokrat güçlerin bu sürece nasıl hazırlanması gerektiğini düşündüğünü soruyoruz Erkan Baş’a…

“Aslında devrimci-demokrat güçler açısından tablo net. Türkiye’de yaşayan herhangi bir devrimci köklü bir değişimin, devrimci bir dönüşümün seçimler ve parlamento yoluyla, sandığa sıkıştırılarak yapılamayacağı konusunda net bir fikre sahiptir. Bu ülke topraklarında süren mücadele bu açıdan zengin bir deneyim biriktirmiş durumda. 24 Haziran AKP iktidarını geriletmek, parlamenter çoğunluğun AKP’nin elinden alınması ve esas olarak da halkın daha geniş kesimlerinin siyasallaşması, örgütlü mücadeleye katılması için bir vesile. Zaten 24 Haziran’a kadar sürecek olan çalışma kuşkusuz bir taraftan oy isteme çalışmasıdır. Diğer taraftan da bu iktidardan kurtuluş yolunun açılabilmesi için halkın geniş kesimlerinin mücadeleye girebilmesinin gerektiğini anlatıyoruz.

Ki yakın dönem açısından bakarsak, iki kritik deneyim var. Biri 7 Haziran, bu dönemde AKP parlamentodaki çoğunluğu kaybetti ama hemen arkasından 1 Kasım’a kadar giden süreci örgütledi ve o çoğunluğu öyle kazandı. Aslında bunun bir özeleştirisinin verilmesi gerek ama bizim açımızdan bu sözle olabilecek bir şey değil. 25 Haziran bu özeleştiriyi ne kadar temellerine oturttuğumuzu göstermemiz gereken bir tarih. İkincisi de 16 Nisan, aslında bu tarihte Türkiye’de HAYIR’ı kazandığını herkes biliyor ama iktidar hileyle, hırsızlıkla halkın bu zaferini çaldı. Buna karşı da gerektiği biçimde kararlı, militan bir duruş sergilenemedi. Bu da bizim hanemizde bir ders olarak duruyor. Sanırım tüm bunlar 25 Haziran’a neden daha planlı, neden daha hazırlıklı girmemiz gerektiği konusunda yeterli uyarılar. Muhtemelen ikinci tura kalacak bir seçimden söz ediyoruz. Bir de 25 Haziran’dan 9 Temmuz’a daha da yoğunlaşmış bir etap yaşayacağız. Ama 10 Temmuz itibariyle de ülkede ilerici, devrimci, demokrat, yurtsever güçlerin daha örgütlü, daha güçlü, daha kararlı olacağı bir tabloyla karşı karşıya olacağımızı düşünüyorum.”

Kendisinin ve ittifak adaylarının vekil adaylığının da tam bu noktada bir anlam kazandığını söyleyen Baş, “Devrimciler süper kahramanlar değillerdir, parlamentoya girdiğimizde halkın bütün sorunları çözülecek, bundan sonra hiçbir derdimiz kalmayacak gibi bir iddiamız yok. Tam tersini iddia ediyoruz. Parlamentodaki varlığımız ancak ve ancak bir halk örgütlenmesinin, bir halk gücünün yansıması olursa bir anlamı olur. Parlamento, içinde mücadeleyle ilerleyebilme konusunda sınırlarının farkında olduğumuz bir alan. Ama eğer becerebilirsek iddiamız, görevimiz ve sorumluluğumuz bugüne kadar parlamento dışında sürdürdüğümüz kavgayı, bu sefer, vekilliğin olanakları ile kuşanmış birer militan olarak devam ettirmek. Bunun için de vazgeçilmez görevimiz bulunduğumuz her alanda halkın örgütlü gücünün artmasını, bunun kanallarının yaratılmasını sağlamak olacak. Esas gücümüzü buradan alacağız. Dolayısıyla 24 Haziran’a kadarki süreç, bunun temellerinin atılması gereken bir süreç olarak ele alınmalı. Bu açıdan da etkili bir kampanya yürüttüğümüz düşünüyorum” diyor.

Sonra çevresinde kendisiyle sohbet etmek isteyenlerle görüşe görüşe parkta saat 21.00’de başlayacak forum alanına doğru gidiyor. Biz de yaptığımız sohbetten en çok aklımızda kalan Gezi İsyanı’ndan sonra yoğun tartışmaları ile “ölü olmadığını kanıtlayan” bir devrimciliğin bir tarafında/haklı yanında yer almanın nasıl benzer olgu ve deneyim yarattığını düşünerek yola çıkıyoruz. İşimiz meşakkatli, yolumuz uzun!

Daha fazla göster

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu