GüncelMakaleler

Politik- Gündem |  Direniş İsyan Serhildan! Direnen Halklar Kazanacak!

"Faşizmin bu saldırganlığına karşı ülke içinde ve dışında devrimci direnişi örgütlemek ve yükseltmek tarihsel önemdedir"

Dünya çapında yeni bir isyan ve direniş dalgası mayalanıyor. Bunun alametleri fazlasıyla belirginleşti.

Son bir haftalık süreçte dünya halklarının son derece hareketli olduğunu gözlemliyoruz. Birkaç örnek vermek gerekirse durumun nesnelliği daha iyi anlaşılır.

Şili’de, öğrenciler 11 Ekim’de ulaşım zammını protesto ettiler. Banka ve enerji şirketi ateşe verildi.

Başkent Santiago’da başlayan gösteriler sonrasında 1 milyondan fazla kişi sokağa çıktı. Kitleler kapsamlı bir sosyal reform ve ayrıca Devlet Başkanı Pinera’nın istifasını istedi. Eylemlerin başladığı tarihten itibaren 19 kişi katledilirken en az 585 kişi de yaralandı; 3 bine yakın kişi gözaltına alındı.

Ekvator’da protestolar, IMF’nin “kemer sıkma” politikalarına karşı başladı. Eylemlerde 7 kişi hayatını kaybetti. Haiti’de yolsuzluk karşıtı gösteriler altıncı haftasına girdi. Uruguay’da 22 Ekim’de sokağa çıkan on binlerce kişi “yeni güvenlik yasası”nı protesto etti.

Bolivya’da geniş kitleler seçim sonuçlarına karşı alanlara çıktı.

Lübnan’da 17 Ekim’de “internet üzerinden telefon görüşmelerine vergi getirilmesi” planına karşı halk sokağa çıktı.

Protestocuların sayısı 1 milyon 200 bini aştı. Irak’ta, Ekim ayının ilk gününde başlayan yolsuzluk, işsizlik ve kamu hizmeti yoksunluğu protestoları devam ederken, gelinen aşamada en az 144 kişi katledildi, yüzlerce insan ise yaralandı. Etiyopya’da iki gün süren protestolarda 62 sivil katledildi.

Bu türden eylemler dünyanın çeşitli bölgelerinde, İspanya’dan Hong Kong’a kadar oldukça kitlesel bir şekilde sürmektedir. Protestoların özgün nedenleri, biçim ve yöntemleri aynı zamanda farklı talepleri olsa da genel olarak benzer özellikler taşıyan yanları bulunmaktadır.

Burada en ön plana çıkan, kitlelerin eşitsizliğe, yoksulluğa ve yolsuzluğa karşı tepki göstermesi ve sokaklara çıkmış olmasıdır. Kitleler kendilerine reva görülen yaşam koşullarına sosyal ve ekonomik koşullara itiraz etmektedir.

Örneğin İspanya’da Katalanlara yönelik ulusal baskıya karşı, Hong Kong’ta Çin emperyalizmine karşı kitleler sokaklara çıkmaktadır. Ve yine TC faşizminin Kuzey Suriye’ye karşı işgal ve ilhak saldırısında kitleler alanlara çıktı, TC faşizminin işgaline karşı haklı tepkilerini gösterdiler.

Bunun yanında emperyalist kapitalizmin yarattığı iklim değişikliğine karşı da kitleler sokaklarda. Aralarında ABD, İngiltere, Almanya, Avusturya, Fransa, Yeni Zelanda gibi ülkelerin de olduğu pek çok ülkede kitleler, iklim değişikliğine karşı Extinction Rebellion (Yokoluş İsyanı) Hareketi öncülüğünde sokaklara çıktı.

Eylemlerin kitleselliği ve taleplerin emperyalist kapitalist sistemin yarattığı sonuçlara dönük olması son derece önemlidir.

Kısacası hangi nedenle olursa olsun dünya çapında kitleler meydanlarda ve alanlarda, hareket halindeler. Üstelik bu eylemlerde çok sayıda insan katledilmesine ve bu şekilde korku iklimi hakim kılınmak istenmesine rağmen geri adım atılmamakta, tepkiler yeni eylemlerle sürdürülmektedir. Bu durum dünya çapında yeni bir isyan ve direniş dalgasının mayalandığını göstermektedir.

Faşizmin Rojava İşgali Sonunun Başlangıcıdır!

TC faşizminin Rojava’yı işgal saldırısı elbette Kürt Ulusal Özgürlük Hareketi’nin Rojava’daki kazanımlarının tasfiye edilmesi amaçlıdır. TC faşizminin tarihsel Kürt ulusu düşmanlığı bir kez daha kendini göstermiş durumdadır. Faşizm bir kez daha “öteki” üzerinden kendini var etmeye çalışmaktadır. Bir kez daha işgalci, katliamcı, soykırımcı ve talancı yüzünü göstermiş durumdadır.

Adına “Barış Pınarı” denen saldırı ve işgal hareketinin arka planında TC ekonomisinin içinde bulunduğu kriz hali de önemli bir etkendir. Aslında faşist R.T.Erdoğan ve TC rejimi, Birleşmiş Milletler kürsüsünde sergilediği haritada “güvenli bölge”yle işgal ve ilhak etmek istediği alanları göstermiş ve hemen ardından da buralarda TOKİ konutlarının yapılması ve Suriyeli mültecilerin buralara yerleştirilmesinden bahsetmişti.

Her ne kadar burada amaçlanan Kürtlerin Rojava’dan sürülerek, tehcir ve katliama tabi tutulmasıyken aynı zamanda inşaat sektörünün devreye girerek ekonominin içinde bulunduğu kriz halini ötelemek olduğu da anlaşılmaktadır. Bilineceği üzere savaş ve işgal, aynı zamanda hakim sınıflar için “yeni fırsatlar”, yağma ve talan anlamına gelmektedir.

Nitekim Esad’ın İdlip ziyaretinde R.T.Erdoğan’a “hırsız” demesi de bir gerçeğe işaret ediyordu. Faşist R.T.Erdoğan ve TC rejimi, Suriye’nin sadece cihatçı çeteler aracılığıyla yıkılmasına çalışmadılar. Aynı zamanda Suriye’nin petrolünü, tarım ürünlerini ve fabrikalarını da çaldılar.

Oysa TC ekonomisinin içinde bulunduğu kriz halinin Rojava işgaliyle giderilemeyeceği çok açıktır. Ancak R.T.Erdoğan rejimi, bu işgal saldırısıyla içte bütün “muhalefeti” kendi arkasına dizmiş durumdadır.

Bu anlamıyla hem kendi partisi içinden çıkması muhtemel muhalefeti geciktirmiş hem de rakip hakim sınıf kliğinin temsilcisi partinin desteğini almıştır. Başta HDP olmak üzere, devrimci ve komünist hareket dışında bütün güçler, faşist R.T.Erdoğan ve TC rejiminin arkasına dizildi.

TC faşizmi, Rojava’yı işgal ve ilhak saldırısını iç siyasette, işçi sınıfına ve geniş halk kesimlerine yönelik saldırganlıkla eş güdümlü sürdürmektedir. Sınır dışında ve içinde tam bir terör örgütü gibi hareket etmektedir. HDP’ye yönelik kayyum saldırıları, gözaltı ve tutuklamalar hız kesmeden devam etmektedir. Rojava’ya yönelik işgal saldırısına karşı çıkan herkes hedeftedir.

Faşist abluka ve saldırganlık tüm hızıyla sürdürülmektedir.

Ankara Valiliği’nin ekoloji mitingini yasaklaması, benzer biçimde Kayseri’de Hrant Dink Vakfı tarafından yapılması planlanan etkinliğin Ermeni düşmanlığı nedeniyle yasaklanması, Konya’da Hıristiyan ve Yahudi’lere yönelik ırkçı ve ayrımcı afişlerin asılması son bir haftanın ön plana çıkan gelişmeleridir.

Faşizm ayrıca işgal savaşını fırsata çevirmek istemekte, kadın örgütlerinin mücadelesine rağmen “nafaka hakkı”na yönelik saldırıya bu kez de yeni yargı paketinde yer vermeye çalışmaktadır.

Faşizm işçi sınıfına yönelik saldırılarını da sürdürmektedir. Devrimci sendikalara operasyonlar düzenlenmekte, maden işçilerinin Ankara yürüyüşü engellenmekte, Metal işçilerinin yürüyüşlerine polis saldırmakta, belediye işçilerine yönelik polis saldırısı gündeme gelmektedir.

Faşizmin Saldırısı Güçsüzlüğündendir!

Ekonomik krizin ve Rojava’yı işgal savaşının faturası yeni vergi tasarısı yasasıyla halka fatura edilmek istenmektedir. Vergilerde çok ciddi artışlar yaşanması gündemdedir. Ayrıca yeni vergi türleri de gündeme getirilmektedir. AKP, bazı vergi kanunlarında değişiklik içeren yasa teklifini meclise sunmuş durumdadır. Teklif yasalaşırsa “dijital hizmet vergisi”, “konaklama vergisi” ve “değerli konut vergisi” gibi yeni vergilerle soygun daha da artırılacaktır.

Faşizmin bu saldırganlığı elbette nedensiz değildir. Onlar en küçük bir kıvılcımın bile yangına dönüşebileceğinden korkmaktalar. Bu nedenle başta Rojaya’ya yönelik işgal saldırısına karşı çıkanlar olmak üzere, ekonomik, demokratik, yaşamsal, sendikal haklarına sahip çıkan herkes hedeftedir. Çünkü faşizm geriye dönüşü olmayan bir yola girmiştir. Rojava’yı işgal saldırısı “zafer” olarak propaganda edilse de bu geçicidir.

Faşist R.T.Erdoğan ve TC rejimi, işgal saldırısıyla dünya halklarının nezdinde hiç olmadığı kadar teşhir olmuş durumdadır. İçerde ve dışarıda tamamen sıkışmış ve tecrit olmuştur ve tam da bu nedenle azgınca saldırmaktadır.

Faşizmin bu saldırganlığına karşı ülke içinde ve dışında devrimci direnişi örgütlemek ve yükseltmek tarihsel önemdedir. Faşizmin Rojava’ya işgal saldırısına karşı tıpkı Rojava’da sergilenen sınırsız dayanışma örneğinde olduğu gibi her alanda, bütün imkan ve olanakları kullanarak harekete geçmek, onun yıkılışına hizmet edecektir.

Direniş İsyan Serhildan! Direnen Halklar Kazan

Daha fazla göster

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu