Güncel

Rojava’dan Röportaj | “Ölümsüzlerimizin değerini doğru taşıyabilirsek ne mutlu bize!”

"Direnişi, dayanışmayı ve yoldaşlığı anlatabilmek için DKP/BÖG savaşçısı ile gerçekleştirilen söyleşiyi paylaşıyoruz.

Destansı direnişlere tanık olan topraklarda yedi yıllık savaş ve direniş devam ediyor. Devrimci dayanışma konusunda köklü bir geleneğe sahip Türkiye Devrimci Hareketi Rojava topraklarında birlikte hareket ederek direnişi büyütüyor.

Direnişi, dayanışmayı ve yoldaşlığı anlatabilmek için DKP/BÖG savaşçısı ile  gerçekleştirilen söyleşi:

Merhaba, öncelikle kendinizi tanıtır mısınız?

DKP/BÖG: Ben Aynur Ada. DKP/BÖG savaşçısıyım. 2015 yılı başında Ulaş Bayraktaroğlu öncülüğündeki Kasım atılımı çerçevesinde Rojava sahasına geldim. Bu beş yıl boyunca olabildiğimiz oranda birçok cephede Enternasyonal Tabur bünyesinde bulundum.

TC ordusunun işgal saldırısına başladığı günden bu yana devam eden direnişte “Faşizme karşı omuz omuza” sloganını yaşatan Türkiyeli devrimci örgütler olarak direnişten, çalışmalarınızdan bahseder misiniz?

– Bugün Rojava’yı işgal saldırısı yürütülüyor ve bu yalnızca Türklerin Kürtlere açmış olduğu bir savaş değil. Amerika başkanı Trump’ın “Kürtlerle Türkler 100 yıldır savaşıyor ve bu, bunun devamıdır. Ne yapıyorlarsa yapsınlar” sözlerine denk düşecek bir savaş değil. Bizzat emperyalist odakların öyle ya da böyle birinin destek verdiği yerde diğerinin elini çektiği bir süreç yaşamaktayız.

Bugün AKP-MHP faşist iktidarındaki Türk devletinin ordusu ve “Suriye Milli Ordusu” adı altında Suriye halklarına sunulan DAEŞ çeteleri, 2011’den bu yana Rojava’da yaşanan devrimin üstüne çok yoğun bir teknik ve askeri güçle ama en az irade ile saldırıyor. Kazanma şansları var mıdır, bizim açımızdan yoktur! Açıkçası YPS sürecindeki arkadaşların dediği gibi “burada ne olursa olsun son muhteşem olacak.

Buradaki halklar ve Türkiyeli devrimci örgütler olarak Afrin sürecinden ciddi dersler çıkarıldığına inanıyoruz.

Biz bu savaşa yalnızca enternasyonal dayanışma ile değil Türkiye devriminin gerçekliğini sağlamak için, Kürt halkı ile Kürt Özgürlük Hareketi ile ittifakın gereği olarak geldiğimiz için Serekaniye savaşında da Türkiye’nin herhangi işgal saldırısında tıpkı Afrin’de karşı durduğumuz gibi bugün de en ön cephede karşı durmaya çalışıyoruz.

Burada “biz”e çok büyük bir görev düşüyor; buradaki “biz” DKP/BÖG değil, Türkiyeli sosyalist örgütler olarak çıkarabileceğimiz en büyük ders, yalnızca bu savaşta kan dökmek, bedel ödemek değil bu kanın birbirine karışması olgusudur.

Bütün Türkiyeli sosyalist örgütler olarak bir araya gelebildiğimiz sürece tıpkı Enternasyonal Tabur sürecinde tıpkı Afrin’de olduğu gibi…

“Burada yaratılan bu ruh Türkiye’ye mutlaka aktarılmalı!”

Bugün Rojava topraklarının savunulmasında da yüzde yüz bir iş birliği ve yüzde yüz bir yoldaşlık ilişkisi ile hiçbir kaygı duymadan silahımızı, cephanemizi, elimizdeki tüm imkanları paylaşarak aynı yerde yatıp kalkarak, aynı yerde çalışarak, aynı operasyona çıkarak, aynı yerde bedel ödeyerek vb. devam ediyoruz.

Burada kurulan ilişkiyi belki bugün Türkiye’de çalışma yürüten yoldaşlarımız çok anlayamaz. Çünkü burası belli toplantılarda, mitinglerde ya da protokollerde bir araya gelen bir toplam değil. En net anlatmamız gereken durumlardan birisi de bu; burada yaratılan bu ruh, Türkiye’ye mutlaka aktarılmalı. Bugün biz burada nasıl savaşıyorsak yarın Türkiye’de de aynı çalışma tarzını gösterebiliriz.

Bir çalışma esnasında 3 tane BÖG, 3 tane TKEP/L ya da 3 MKP’li arkadaş bir araya geldiğinde 9 tane devrimci bir araya geliyor olarak bakıyor ve hesap yapmıyoruz.

Emin olun en ileri cephesinden en geri hattına kadar bir bedel ödeme durumunda 2 yoldaşı kaybettiysek ikisi farklı örgütlerden olabiliyor, bu derece iç içe geçmişiz. Bunu anlatmak ve iyi kavramak lazım. Şu zamana kadar yoldaşlık ilişkilerinde gerek enternasyonal dayanışma çerçevesinde gerekse cephelerde kurduğumuz yoldaşlık çerçevesinde belli bir noktaya varmıştık.

“Bu toprakları hiçbir örgütsel kaygı duymadan kolumuzu ve bacağımızı bile paylaşarak savunacağız!”

Beş yıldır bu topraklarda birbirine yakın noktalarda bayraklarımızı yan yana sıraladığımız şehitlerimizin törenlerini yaptığımız Mehmet yoldaşı, Orhan yoldaşı kaybettiğimiz yerler, bayraklarımızı diktiğimiz karargahlarımız saldırı altındayken savunmayacaksak nereleri savunacağız?

Bugün günlerce yoldaşlarımızın cenazelerinin bekletildiği yerler bombalanıyor. Derik’teki, Qamışlo’daki şehitliklerimiz bombalanırken tüm bu saldırılara karşı biz bu toprakları hiçbir örgütsel kaygı duymadan kolumuzu ve bacağımızı bile paylaşarak savunacağız.

Türkiye’deki yoldaşlarımıza buradan diyorum ki; “buradaki ruhu yaşatmak istiyorsanız dağlarda, Rojava’da, Türkiye’nin dağlarında beraber savaşan yoldaşlar gibi muhakkak şehirde de birlikte çalışmalılar.”

Tüm alanlarda, Türkiye’deki sınıf mücadelesini ve kadın mücadelesini yükseltmelerini bekliyoruz. Buradaki yoldaşlığın, manevi bağlılığın karşılığını verebilmek buradan geçer. Bir BÖG şehidi yalnızca BÖG’lülerle anılırsa onun bir anlamı kalmaz. Olabilecek en geniş cephe ve birlik hattı hiçbir kaygı güdülmeden oluşturulmalıdır.

Son olarak belirtmek istiyorum; hepimizin morali çok yüksektir. En geri cepheden en ileri cepheye kadar bu topraklar artık bizim memleketimiz olmuş sayılır. Rojava Devrimi’ni korurken Türkiye Devrimi’ne bir değer katabiliyorsak ölümsüzlerimizin değerini doğru taşıyabilirsek ne mutlu bize.

Mücadele bayrağını yükseltelim yoldaşlar. 

Daha fazla göster

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu