GüncelManşet

Bahar geldi Rozerin kalkmayacak mısın…

H. Merkezi: TC devletinin 103 gün süren Sûr ablukası esnasında 8 Ocak günü başından vurularak katledilen ve cenazesi ailesin teslim edilmeyen 17 yaşındaki Rozerin Çukur’un cenazesi teşhis edildi. DNA eşleşme sonuçları tamamlandı, Rozerin’in cenazesi, Dicle ilçesi bağlı Kırkpınar köyünde son yolculuğuna uğurlanacak.

Amed’den gazeteci ve fotoğrafçı Sertaç Kayar’ın Sûr’da yaşamını yitiren öğrencisi Rozerin Çukur’a dair yazdığı yazıyı paylaşıyoruz.

Bahar geldi Rozerin kalkmayacak mısın…

Sertaç Kayar*

Bir kış günü soğuk toprağa düşmüştü çocuk bedenin. O gündür bugündür bitmeyen bir yasın adı oldun Rozerin. Sur sokaklarında çocukça gülüşleri o an’da dondurup hayata dokunurken, şimdi o sokaklarda donuk bir an, bitmeyen bir yas ve büyümeyen bir çocuk bıraktın ardından. Fotoğrafa ve güzel düşlere tutkunun bir adı olarak kaldın. Vizörden bakıp uzun uzun göz gezdirdiğinde gördüğün ve dondurduğun o an’larda saklı duruyor heyecanın. O an’larda donuk kaldı gülen bakışların… Güzel düşlerle dolu yüreğinle büyük bir özlemle gezdiğin ve sürekli bir şeyler arar gibi yürüdüğün sokaklarda vurulmak… Bir seni anlatırken cümle kurmayı başaramadım Rozerin, bir de annenin “Hocam kızım yaşıyor öyle hissediyorum, geri gelecek mi?” sorusu karşısında cevap olacak kelimeler yığınını bir cümleye haline getirememeyi… Sadece bir fotoğraf karesine düşen gülüşünü gösterip “Rozerin” demek yetiyor seni anlatmaya… Ölmek donuk kalmış bir gülüşe bir daha dokunamamak mı Rozerin? Yada gözünü kırpsa gelince görmeyecekmiş gibi yola bakan bir annenin bitmeyen bekleyişi mi?

Önce seni vurdular, sonra seni vurdukları sokakları. O sokaklar da senin gibi bir fotoğraf karesinde donuk kaldı. Geçenlerde bir anne gittiği mahallede ne evini ne de sokaklarını bulabilmiş ve “Sadece evimizi değil, anılarımızı ve tarihimizi de kaybettik” diyordu. Kim bilir o sokaklara ne çok Rozerinler vardı. Sokaklarda, enkaz üzerinde kalmış anılara da şahit olduk Rozerin. Seni ararken o kadar çok Rozerinlerin hikayesi ile karşılaştık ki… Ve anladık ki Rozerinlerin kaderi değil ama hikayeleri hep böyle yazılıp çizilmişti…

Sur’un sokakları duygu ve düşlerdeki yeri hayata dokunmak için uzayıp giden bir yoldu. Koşar adımlarla gittiğimiz sokaklardan geri dönerek dünden kalma izler arıyorduk… Her taşında bir özlem, bir umut, bir düş saklıydı. Gidişlerin ezgisine denk düşen ayak sesleri ve baharı müjdeleyen çocukların gülüşüyle kaplıydı. Özleme kıvrılır, umuda uzanır ve koca bir kent olurdu. Her gün büyüyen bir umuttu, uzak düştüğün sokaklarda çocukların gülüşüyle büyümek. Bir umuttu işte soluk soluğa geçen bir serüvenin ardından patikanın aynın sokaklara çıkması ve umuda denk düşen tüm düşlerin bir bir yaşanması… Gökyüzüne mülteci düşmüş bulutlar gibi bir vardık bir yoktuk. Gökyüzünde sürekli bir telaş, duygular arası bir göç hali… Gökyüzünde bembeyaz bir düş, sokağın sonunda gülen bir çocuk… Şimdi bulutlar göç halinde ve sokaklar harabe… Yoksun… Yok-sun Rozerin…

Artık bahar geldi Rozerin kalkmayacak mısın…

Düştüğün o soğuk toprak ısındı, gökyüzünde göçe başladı tutkunu olduğun bulutlar. Gelsen ve baharını yitiren annenin yüreğinde yeni bir bahar filizlense… Güçlü durmaya çalışan babanın da sabrı tükeniyor biliyor musun… Ellerinin titrediğini, gözlerinin koca bir boşluğa düştüğünü ve “Rozerin” deyince sesindeki o titrekliği gördüm ve iliklerime kadar yaşadım bunu… Şimdi Rozerin, bitmeyecek bir özlemin öznesi oldun bu kentin sokaklarında.

 

*  / Twitter: @sertacamed

Daha fazla göster

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu