EmekGüncel

AKP “Çay”da Sömürüde, Üretici Direnişte Israrlı!

"Önümüzdeki günlerde üreticiyi bekleyen daha büyük sorunlara karşı mücadele etmekten başka çare yok"

Çay üreticisi köylüler, hasat mevsiminin gelmesiyle birlikte sorunlarını daha yüksek sesle haykırmaya çalışırken iktidar ise uluslararası şirketleri ve yandaş sermayeyi koruyan adımlar atmayı sürdürüyor.

Geçtiğimiz günlerde Artvin’in Borçka, Hopa ve Kemalpaşa ilçeleri; Rize’nin merkez ve Fındıklı, Pazar, Hemşin, İkizdere ilçeleri; Trabzon’un Of ilçesi ve Giresun’dan çay üreticileri taleplerini imzaya açmış ve topladıkları imzaları Rize ÇAYKUR Genel Müdürlüğü’ne vereceklerini duyurmuşlardı. Üretici köylülerin bu taleplerine AKP’nin emir eri valiliğin tavrı gecikmedi: Rize’de her türlü eylem ve etkinlik milli güvenlik gerekçesiyle yasaklandı (12 Mayıs).

Ancak bu yasak, üretici köylüleri engelleyemedi. Çay üreticileri, Hopa ve Of’ta basın açıklamaları yaparak taleplerini sıraladı ve Rize Valiliği’nin yasak kararını protesto ederek çalışmalarına devam etti. Nihayetinde farklı bölgelerden gelen çay üreticileri topladıkları imzaları Rize ÇAYKUR Genel Müdürlüğü’ne ulaştırdı.

Çay’da sömürüye son” şiarıyla mücadeleye girişen üretici köylüler taleplerini şöyle sıraladı:

  1. Yaş çay taban fiyatı uygulanmalıdır. Yaş çay taban fiyatı 9 TL, organik yaş çay fiyatı konvansiyonel yaş çayın iki katı olmalıdır.
  2. Çay gübre fiyatlarının yüksekliğinden kaynaklı üretici, enflasyon oranında sübvanse edilmelidir.
  3. Çay üreticisi özel sektör karşısında korunarak taban fiyatın altında yaş çay alımı yasaklanmalıdır.
  4. Recep Tayyip Erdoğan Üniversitesi’ne hazırlatılan, özel sektörü koruyan ve üreticiden saklanan Yaş Çay Yasa Tasarısı geri çekilerek üreticilerle yeniden hazırlanmalıdır.
  5. Çayda kota ve kontenjan kaldırılmalıdır.
  6. Mevsimlik işçiler kadroya alınmalıdır.
  7. Toprak sağlığı ve verimliliği çalışması yapılarak organik çay üreticilerinin çay sertifikaları çıkarılmalıdır.

Çay üreticilerin talepleri bunlarken ve üreticiler bu talepler uğruna mücadele ederken ÇAYKUR, çay fiyatlarına yüzde 43.7 oranında zam yaptı. 14 Mayıs günü Rize-Artvin Havalimanı’nın açılışında konuşan R.T.Erdoğan ise, yaş çay alım fiyatını 6.70 lira olarak açıkladı. Erdoğan’ın yüzde 73 oranında artış olarak “müjdelediği” fiyat elbette çay üreticilerini memnun etmedi. Zira çay gübresinin yüzde 20, çay tarımında kullanılan temel girdilerin yüzde 150 arttığı, iğneden ipliğe her şeye fahiş düzeyde zammın yapıldığı bir dönemde, çay fiyatının 6.70 TL olarak açıklanması çay üreticisini sefalete mahkûm etmekten başka bir anlam taşımıyor.

Başka bir deyişe AKP iktidarı, çay üreticilerinin deyimiyle; “Size nefes aldırmayacağız; kota-kontenjan uygulamaları ile 3 liraya özele çay sattırarak ölüme mahkûm edeceğiz” demiş oluyor.

Diğer yandan çay üreticisi köylüler, fiyat belirlenirken kendilerini temsil eden kurumların da süreçte olmasını, belirlenen fiyatın da taban fiyat olmasını yıllardır talep ediyor. Ne yazık ki tıpkı geçmiş yıllarda olduğu gibi her iki talep de AKP-MHP iktidarı tarafından reddedildi.

Bugün çay üreticilerinin kullandığı gübrenin piyasada fiyatı, türüne göre ortalama 8 bin 500 ton/lira. Belirlenen fiyata göre üreticiler çayı 7 liradan satabilse bile bir ton yaş çayla bir ton gübre alamaz durumda. Oysa geçen yıl gübrenin tonu ortalama olarak 2 bin 500 lira iken yaş çay fiyatı destekleme ile 4 liraydı. Üreticiler, özel sektörün düşük fiyattan alım yapması nedeniyle yaş çayını ortalama 3 liradan satmıştı. Görülüyor ki geçen yıl, özel sektörün düşük fiyattan alım politikasına rağmen üretici köylü, bir ton yaş çayla bir tondan fazla gübre alabiliyordu. İktidarın açıkladığı fiyat, üretici köylünün, yaşanan ekonomik krize ve enflasyona kurban etmekten başka bir anlam taşımıyor.

 

Üreticiler, ÇAYKUR eliyle özel sektöre mahkûm ediliyor!

Coğrafyamızda çay piyasası uzun yıllar ÇAYKUR tekelinde olsa da AKP iktidarı ile birlikte durum tamamen değişti. Turgut Özal’la başlayan çayda özelleştirme ve ÇAYKUR’u tekel olmaktan çıkarma politikası, R.T.Erdoğan ile birlikte sıçrama yaşadı. Turgut Özal-Mesut Yılmaz ikilisinin başlattığı süreci R.T.Erdoğan/AKP büyük oranda tamamladı.

Bilindiği üzere ÇAYKUR, 5 Şubat 2017 tarihli mükerrer Resmî Gazete’de yayımlanan Bakanlar Kurulu Kararı ile Varlık Fonu’na devredildi. Varlık Fonu, AKP iktidarının uluslararası yabancı tekellerle kurduğu ilişkinin bir paravanı.

Bu devirle, ÇAYKUR’un emperyalist gıda tekellerinin güdümüne dolayısıyla da çay üreticilerinin bu tekellerin insafına terk edildiği bir gerçek. Devir, hiçbir denetime ve İhale Kanunu’na tabi olmayan ÇAYKUR’a yönelik tüm tasarrufların sümenaltı alınması anlamına gelir. Varlık Fonu’na devredilmesinden bu yana ise ÇAYKUR giderek artan şekilde zarar ediyor. ÇAYKUR Genel Müdürü, TBMM KİT Komisyonu’nda kurumun 2020 yılı zararını 547 milyon lira olarak açıkladı. Bu rakam kurumun zararının Varlık Fonu’na devredildikten sonraki dönemde (yani 2017 yılına göre) yüzde 104 oranında arttığını ortaya koyuyor.

Tüm bunlar yetmezmiş gibi AKP iktidarı, çay üreticilerini daha fazla yoksullaştıracak projeler üzerinde de çalışıyor. Önceki Tarım Bakanı Ahmet Eşref Fakıbaba, 2018’de yaş çay alım kampanyası açılış töreninde yaptığı konuşmada Türkiye’de çay bahçelerinin ortalama 2–2.3 dönüm arasında değiştiğini belirterek “Dünya artık 5 bin dönümden aşağı tarım yapmıyor. Mutlaka sözleşmeli bir şekilde bu alanları büyüterek, 100 dönümden aşağı olmamak kaydıyla, buna destek verilip özel sektör veya ÇAYKUR eliyle işletilmiş olsa çok daha büyük bir mesafe kat ederiz” demişti.

Bakanın bu sözleri çaylık alanların üreticilerin elinden alınıp şirketlere devretme hedeflerini ortaya koymuştu. Çıkarılmak istenen Çay Kanunu’nun bu hedefe ulaşmada bir araç olacağı anlaşılıyor.

2009 yılında Rize Ticaret Borsası tarafından hazırlanan Çay Kanunu Taslağı, çay üretiminde sözleşmeli üretime geçileceği, bu nedenle de uluslararası tekellerin faaliyet alanı haline geleceği, ÇAYKUR’un açıkladığı fiyatın yarısına çay alan şirketlerin ÇAYKUR’u tasfiye ederek bu yasadan alacakları güçle daha düşük fiyatları üreticileri dayatacakları öngörülüyor. Öte yandan AA tarafından 10 Şubat 2021 tarihinde geçilen haberde, Rize Recep Tayyip Erdoğan Üniversitesi’nde Çay Kanunu oluşturma çalışmalarının devam ettiği belirtildi ancak tasarının içeriği hakkında bilgi verilmedi.

Kişi başına çay tüketimi bakımından dünyada birinci sırada yer alan Türkiye, yıllık 280 bin tonluk çay tüketimiyle çokuluslu şirketler için cazip bir pazar. Söz konusu projelerin yaşama geçirilmesiyle çay piyasası tümüyle uluslararası çay tekellerinin eline geçecek. Bu durum çay üreticisi köylülerin ellerindeki toprakları kaybetmesi, kaybetmeyenlerinde ürünlerini bugünden çok daha ucuza satması anlamına gelecek.

Tüm bu yaşananlara ve önümüzdeki günlerde üreticiyi bekleyen daha büyük sorunlara karşı mücadele etmekten başka çare yok. Nitekim çay üreticisi köylülerde bu gerçeğin ışığında hasat mevsiminin yaklaştığı günden bu yana yasaklara rağmen direnişi ilmek ilmek örüyor. Üreticilerin şu sözleri gelecek için yürünecek yolu da gösteriyor:

Devletin fiyat politikası, kota kontenjan ve özel sektörün sömürüsü karşısında mücadeleye devam edeceğiz. Çay bizim söz bizim!

Daha fazla göster

İlgili Makaleler

Diğer içerik
Kapalı
Başa dön tuşu