GüncelMakaleler

Yaklaşan seçim, HDP seçim bildirgesi ve seçimde devrimci politika üzerine notlar

2002’den günümüze kadarki tüm bir devir, eşine az rastlanır bir zulüm, talan, yağma ve sömürü içerisinde geçerken, ezilen emekçi yığınlar açısından ise, derin bir öfkenin ve muhalefetin mayalandığı yatak haline gelmiştir.

Yaklaşan 24 Haziran seçimleri,  son 16 yıllık AKP devrinin, zulüm ve baskı ile inşa ettiği sürecin geleceği açısından önemli bir dönümü temsil etmektedir. 2002’den günümüze kadarki tüm bir devir, eşine az rastlanır bir zulüm, talan, yağma ve sömürü içerisinde geçerken, ezilen emekçi yığınlar açısından ise, derin bir öfkenin ve muhalefetin mayalandığı yatak haline gelmiştir.

7 Haziran seçimlerinde aldığı yenilginin ardından AKP iktidarını, tüm demokratik kanalların tıkandığı bir açık diktaya geçerek sürdürmekte, 15 Temmuz darbe girişimini bu diktanın meşruiyet zemini olarak öne sürmektedir. Bu temelde gelinen aşamada 24 Haziran seçimleri, görece yasal çerçevenin de yıkılarak dikta rejiminin yasallaşacağı bir dönüm noktasını temsil etmektedir.

Bu koşullar altında düzen muhalefeti ise, mikro alanlara hapsolmakta, Kürt sorunu vb. makro ölçekli problemlerde ise tıkanmaktadır. 24 Haziran seçimlerine giderken “uyum yasası” ile ortaya çıkan Cumhur-Millet vb. ittifaklar temelde HDP’yi baraj altında tutmanın enstrümanları haline gelirken, demokratikleşme tartışmaları karşısındaki konumlarını da belirlemektedirler.

Yazı temelinde tartışmak istediğimiz konu da, bu çerçevenin karşısında ezilenlerin ittifakını temsil eden HDP’nin seçim bildirgesinin konumlanışını açmak ve devrimci politikanın hangi kanallarla bu muhtevaya temas etmesi gerektiğini irdelemek olacaktır.

HDP’nin seçim bildirgesi

14 Mayıs günü açıklanan HDP’nin seçim bildirgesi, AKP’nin 16 yıllık ekonomik yıkımla, faşist baskıyla ve katliamla ürettiği sürecin tahribatlarını gidermeye yönelen bir aralıkta konumlanmakta, ezilen ulus, inanç, cins ve sınıfların çıkarlarını öncellemektedir. Bildirge, AKP’nin OHAL rejimi ile ayakta tuttuğu baskı rejiminin karşısına geniş bir demokratikleşme planı ile çıkmaktadır.

Bildirgedeki tüm talepler buraya sığmayacaktır kuşkusuz, lakin belirli başlıklara değinmek gerekirse, OHAL’in kaldırılması, ekonomik kırılganlığın giderilmesi, dış politikada barışçıl tutum, MGK, TMK gibi kurum ve yasaların iptali, kadınlara erken emeklilik, kadın cinayetlerinde “iyi hal” vb. indirimlerin kaldırılması, Kürt sorununda adil ve demokratik çözüm, asgari ücretin 3 bin TL, işsizlik maaşsının bin TL olması gibi genel talepler bildirgede yer almaktadır. Bunlara ek olarak bildirgede, doğa kaynaklarının israfının önlenmesinden torpile, bürokratik savurganlıktan basın özgürlüğüne kadar birçok başlıkta değerlendirmeler mevcut.

Bildirge temelde ilerici talepleri içermekle birlikte, seçim güçleri içerisindeki en etkin muhalefeti de temsil etmektedir.  Gel gelelim tartışmaya muhtaç alan da burasıdır. Zira, 24 Haziran seçim sürecinde HDP’nin pratik politikasının omurgasını teşkil edecek olan bildirge, aynı zamanda devrimci güçlerin de sürece eklemlenme biçimlerini belirleyeceği gibi, belli ölçülerde devrimci politikanın eksenini de saptayacaktır.

Açık olan şudur ki, 24 Haziran seçimleri AKP’nin yaşadığı sarsıntılı iklimin ayyuka çıktığı bir dönemde gerçekleşecektir. Kendinden olmayan herkese ve her şeye savaş açan bu gerçeklik aynı zamanda demokratikleşme taleplerinin de yüksek perdeden dillendirildiği bir döneme işaret etmektedir.

Özellikle OHAL rejiminin kapsamlı saldırıları ve Kürt ulusuna yönelik katliam politikaları, toplamda bugün baskı rejiminin kolonlarını teşkil etmektedir. Bu temelde verili koşullara yönelik kapsamlı bir muhalefetin faşizmin görüngüsü olan pratiklere temelden saldırma, bildirgedeki taleplerin de işaret ettiği şekliyle, sistemin bu temelde geriletilme noktasında politika sürdürülmesi sürece dahiliyetin temelini teşkil etmektedir.

Verili koşullar altında bugün, AKP’nin kurumsallaşma yönelimine karşı en yaygın ve kitlesel şekilde müdahaleyi örgütlemek pratik bir görev olarak karşımızdadır ve bu olgu, en geniş ortak mücadele zeminini açığa çıkartmayı, en etkin pratik politika koşullarını üretmeyi şart koymaktadır. Bu kapsamda devrimci güçler açısından çelişkiye dahil olma koşullarını sağlayan yegane ittifakı ise HDP’nin temsil ettiğini görmemek körlük olacaktır.

 24 Haziran seçimleri ve devrimci politika

Böylesi süreçlerde taktik politikanın genel karakteristiği olarak birden çok riskin ve handikapın olduğu gözlerden uzak tutulmamalıdır.  Bu anlamda pratik politikanın zor ve dolambaçlı yollarında pusulayı şaşırmamanın teminatı ise stratejik netliktir.

Bizim açımızdan süreç, devrimci talep ve hedeflerin unutulduğu değil öne çıkartıldığı bir temelde ele alınacaktır. Pratik politikanın görevleri Demokratik Halk Devrimi stratejisine uygun biçimde ifade edilecektir. Bu da sürecin ve taleplerin ağırlığını abartıya kaçmadan ele almakla, politik adımı devrimci mücadelenin çağrısı ve kitlelerle temasın zemini saymakla mümkündür.

Bu anlamda taktik politika-stratejik hedefler diyalektiği doğru ele alınmalı, ideolojik amentülerle değil “an”ın koşulları ile sürece yaklaşılmalıdır. Zira Michel de Certau’nun dediği gibi, “strateji, uygun şekilde sınırları çizilecek bir yer var sayar. ‘Uygunluk’ mekanın zamana karşı zaferidir. Buna karşın taktik, bir yeri olmadığı için zamana dayalıdır- sürekli ‘uçarken’ yakalanması gereken fırsatların peşindedir.”

Derdimiz, oyları niceliksel olarak çoğalmaya işlev yüklemek değil, kitlelerin üstüne çöken bu karanlık çağa cevap olmaktır. Ezilenlerin artan hoşnutsuzluğuna devrimci çıkışlar sunmak en temelde etkin bir müdahale ve birleşik mücadele zemininde yürümekle mümkündür.

Unutulmamalıdır ki, Gezi İsyanı sonrasındaki tüm bir süreç, egemenler açısından hangi saldırı dalgası piyasaya çıkarsa çıksın kitlelerin bariyerine çarpmadan hayata geçmemiştir. Güncelde ayyuka çıkan yönetememe krizinin temeli de burasıdır.

Gelinen aşamada, kitlelerin bu yönetememe krizinin kalıcılaşacağı, sistemin çatlaklarının kırılmalara dönüşeceği olanaklar ancak kapsamlı bir pratik politika ile açığa çıkartılabilecektir ve HDP seçim bildirgesindeki talepler temelinde yürütülecek kapsamlı bir muhalefet bunu yapmaya adaydır. Yaşadığımız coğrafyada çelişkilerin bu denli belirginleştiği şu süreçte, cereyan eden böylesi bir gelişmenin dışında kalmaya kimsenin lüksü de yoktur.

Daha fazla göster

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu