GüncelManşet

Bir Partizan’ın kaleminden: Çıplak ayaklarıyla toprağa dokunan Rojavalı kadınlar…

Rojavalı kadınları anlatırken göze batan en çok dikkat çeken özellikleri nedir denilse “giyecek ayakkabılarının olmaması” denebilir. “Ayağı çıplak kadınlar” denilebilir onlara. Rojavalı kadına ait yoksulluğun, en can alıcı en çarpıcı resmi ancak böyle çizilebilir. Rojavalı kadınların giyecek ayakkabısı yoktur. Çıplak teniyle dokunur toprağa. Toprağı, yoksul teninde hisseder. 

Rojava’nın özgürlüğü uğruna toprağa düşen her özgürlük savaşçısının cenazesi boyunca yürünen uzun mezarlık yollarında en kalabalık yeri, çıplak ayaklı kadınlar işgal eder. Şehitlere bağlılık ve vefa yürüyüşlerinde kadınların katılım sayısı her zaman erkeklerden fazladır. Her mitingde, her yürüyüşte, her zorlu kavga ve direnişte, her amansız çatışmada Kürt kadınları vardır. Ayakkabısız, yerlerde sürünen terlikleriyle zorlukla yürüyen kadınlar… Suskun ve öfkeli bakışlarıyla yürür Rojavalı kadınlar şehitlerinin ardından.

İki kolunda iki küçük çocuğunu birlikte çekiştirerek şehitlerin bıraktığı ayak izlerini takip ederek, yürümeye çalışan kadınlar. Onların yürüdüğü yollardan geçerek yürür, Rojavalı kadınlar. Özlemle, tutkuyla, güneşe yürür gibi özgürlüğe doğru yürür toprak renkli kadınlar. Yüzyılların yaktığı ağır yoksulluk ve yokluk dolu utancın çekilmez yüzünü toprağa sürerek yürüyen kadınlar… Yoksulluğu ayaklarında ve toprağa sürdüğü yüzünde hisseden kadınlar… Sessiz çığlıklar ortasında yazılmış türkülerini toprağa ve çaresizliği okuyan kadınlar… Çocuk kadınlar… Beyaz başörtüleriyle, ince görünmez bedenleriyle beyaz pamuk tarlalarında çocuk avuçlarıyla pamuk toplayan yoksul genç kadınlar… Kışın esmer soğuğunu, yazın yakıcı sıcağını, eksik olmayan sert çöl rüzgarlarını yüzünde hisseden kadınlar… Yüzünü yoksul kaderinin acı renkli mendillerine bağlayarak örten, çocuk oldukları göz bebeklerinden anlaşılan kadınlar…

Sıcak toprağın üstünde yüzünü nereye çevireceğini bilemeden çalışan pamuk işçisi çocuk kadınlar… Sarı buğday başakları arasında elleriyle sarı sıcağa dokunan Rojava’nın renkli ve çeşitli halklarından Arap, Kürt, Ezidi, Türkmen, Çeçen, Süryani, Ermeni kadınlar… Yokluğun, yoksulluğun utancı içinde bunalan törelerin ağır yükünden bir türlü kurtulamayanlar onlar… 

Soykırımdan kurtulan, bir gün Batı Hayastan (Batı Ermenistan) topraklarına dönme umuduyla Rojava sınırına yerleşip özlem büyüten Hay (Ermeni) kadınlar… Aradan yüz yıl geçmesine karşın “kimbilir, bir gün belki” diyerek umut dolu gözlerle geldikleri topraklara bakmayı bir gün olsun unutmayan Hay kadınları… Yüz yıllık bitmeyen özlemin dilini Kürtçe anlatan Hay kadınlar… Soykırımın en vahşi en barbar izlerine ve kalıntılarına tanıklık eder Rojava’nın Serekaniye bajeri. Altmış bin Ermeni katledilir Bajere Serekaniye’de. Der Zor’un kum olmuş çöllerinin derin sıcaklıklarında üç yüz elli bin Ermeni saklıdır. Ermeni kadınları sınır boylarında Kürtçe ağıtlarla bitmeyen acılarını yakmaya devam ederler.

Doğanın en canlı insan renklerini yüreğine ve bedenine işleyen Ezidi kadınlar… DAİŞ çetelerinin yarattığı en barbar, en utanç verici zulmü, en fazla, en acı şekilde yaşam ve yüreklerinde yaşayan Ezidi kadınlar… Yaşadıkları barbar zulmü asla bir anı olarak saklamak istemeyen Ezidi kadınlar… 

Yol boyunca sürülen ekilen tarlalarda ince siluetleri görülür yoksul Arap kadınların. Yoksulluğun ağırlığı altında iki büklüm olmuş, çatlamış elleriyle toprak çapalayan, pamuk toplayan çocuk kadınlar görülür. Bir gün olsun gün ve gülen yüz görmeyen Rojavalı kadınlar… Bazen iki bazen üç çocukla motosiklette her an olması kaçınılmaz kazada ölümü hiçe sayan kadınlar… Her an ne olacağı belli olmayan kaderini iki tekerlekli motosiklette önde oturan “koca”sının sırtına yükleyen zamana meydan okurcasına yük taşıyan, eski araçlarda hayvanlarla birlikte iç içe, koyun koyuna yolculuk yapan kadınlar… Yüzyılların ağır yoksulluk ve cehalet utancını yüzlerini kapatarak gizlemeye çalışan kadınlar…

Rojavalı kadın gerçekliği yoksul yaşamın birçok karesinde ve birçok yerinde her an rahatlıkla görülür. Çok çocuklu kadın gerçekliği kırsal alanın en çarpıcı resmidir. Savaşın yarattığı boşluk ve belirsizlik içinde geçilen yol güzergahında kadın gerçekliği daha yakıcı bir şekilde görülür. Boşaltılan kasabalar, viran olmuş köyler ve evler… Damları yıkık evler. Geride yalnız kalan bakımsız ağaçlar, başıboş dolaşan köpekler ve kanat çırparak sahibini arayarak uçan güvercinler… 

Yol boyunca silah elde nöbet tutan Rojavalı kadınlar… İnce yoksul bedenlerini ne zaman patlayacağı belli olmayan çete saldırılarına barikat yapan onurlu Rojavalı kadınlar. Cephede göğüs göğüse çetelerle çarpışan korkusuz Rojavalı kadınlar. Düşmana direnir gibi dayanılması zor sarı sıcağa karşı yılanlı akrepli cephe yaşamına direnen kadınlar… Yakıcı-kavurucu çöl rüzgarına direnen bazen dinmeyi unutan sırılsıklam yağmur taneciklerine direnen savaşçılar… Dersim’den, Erzingan’dan, Amed’den, İstanbul’dan, Karadeniz’in kıyılarından, Egenin pamuk tarlalarından gelerek dünyanın en barbar en acımasız faşist savaşçılarına karşı kahramanca direnen savaşan özgürlük tutkunu Türkiyeli, Kürdistanlı kadınlar.

Savaşçı ve bilge kadınlar. Cesaretin ve yiğitliğin sayısız kez sınandığı ve her defasında kazanıldığı çarpışmalarda bir selvi ağacı gibi dimdik duran korkusuz kadınlar… Bedenini-yüreğini ve direncini namluya sürerek yürüyen gözü kara kadınlar… Haksızlığa asla gelmeyen, en küçük bir yanlışlığa öfke dolu insan yüreği ve gözleriyle meydan okurcasına patlayan kadınlar. Özgür bir Rojava ve özgür bir dünya ve yaşamı mutlaka ama mutlaka ezilenlerin ezileni kadınların öncülük ettiği özgürlük savaşıyla kazanılacaktır. Ve o dünya da en güzel ve en anlamlı devrim dersini kadınlar verecektir, bütün insanlığa. 

 

(Bir Partizan)

Daha fazla göster

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu