Manşet

Bölgede adı ölümle anılan JİTEM’in Kızıltepe dosyası

H. Merkezi: Bugünlerde Kızıltepe Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından bir fezleke hazırladı. Hazırlanan fezlekede, 1993-96 yıllarında bölgede yaşanan faili meçhul cinayetlerine vurgu yapılıyor. Konu ile ilgili Dicle Haber Ajansı (DİHA) muhabiri Serkan Kurt tarafından hazırlanan “Bölgede adı ölümle anılan JİTEM’in Kızıltepe dosyası isimli dosya çalışmasını paylaşıyoruz:

 

Bölgede adı ölümle anılan JİTEM’in Kızıltepe dosyası

Bir dönemin karanlık olaylarından sorumlu tutulan JİTEM’in bölgede yarattığı tahribatı bir bir ortaya çıkıyor. Bölgenin her yerinde “yasadışı bir örgüt” olarak örgütlenen JİTEM’in 1993-1996 yılları arasında Mardin’in Kızıltepe ilçesinde yaptığı faili meçhul cinayetler ve köy yakmalar üzerine Kızıltepe Cumhuriyet Başsavcılığı, dönemin JİTEM elamanları hakkında fezleke hazırladı. Fezlekede, JİTEM’in bir numaralı ismi dönemin Kızıltepe Jandarma Komutanı Hasan Atilla Uğur olduğu ve birçok faili meçhul cinayetin sorumlusu olduğuna dikkat çekildi.

Bölgede bir dönem faili meçhul cinayetler, işkenceler, kayıplar, katliamlar, köy yakmalar, zorla göç ettirmeler vb birçok olayda adı geçen JİTEM, 1990’lı yıllarda kirli politikalarını uygulamaya koydu. Bölgede önce l987 uygulanan OHAL ve ardından bununla birlikte yasadışı oluşumlar harekete geçirildi. Kürtlerin varlığının artık tanınmaya başlandığı bir dönemde özellikle bölge illerinde, Jandarma İstihbarat ve Terörle Mücadele Grup Komutanlığı (JİTEM), İçişleri Bakanlığı’nın onayı olmadan ve Genelkurmay Başkanlığı’ndan görüş alınmadan Jandarma Genel Komutanlığı’nın kendi inisiyatifiyle kurulan ve “terörle mücadele” adı altında faaliyet yürüttü. Uzun süre devlet kurumları tarafından varlığı onaylanmayan JİTEM ile ilgili daha sonra açılan soruşturmalarda varlığı resmen tanınmaya başlandı. 27 Ağustos 1987 tarihinde Jandarma Genel Komutanlığı İstihbarat Başkanlığı’na bağlı olarak “Jandarma İstihbarat ve Terörle Mücadele Grup Komutanlığı (JİTEM)” adıyla kuruldu. Başlangıçta, Mardin, Silopi, Batman faaliyet alanı olarak belirlendi ve daha sonra bölgenin birçok bölgesinde faaliyet yürüttü.

Emniyet Müdürü Hanefi Avcı, JİTEM davası için talimatla verdiği ifadesinde JİTEM’in varlığının resmi düzeyde kabul gördüğünü söyledi. Diyarbakır Asayiş Kolordu Komutanlığı ve Diyarbakır Alay Komutanlığı içerisinde tahsis edilen yerlerde JİTEM levhaları bulunduğunu ifade eden Avcı, Ersever ve ekibinin yapmış olabileceğini tahmin ettiği olayları, HADEP İl Başkanı Vedat Aydın’ın kaçırılıp öldürülmesi, baro başkanın arabasına bomba konulması, Yeni Ülke gazetesinin yakılması, bir derginin basılarak bir kişinin öldürülmesi olarak sıralamıştı. İtirafçı Abdülkadir Aygan bir röportajında, “Görev yeri: JİTEM” yazan resmi maaş bordrosunu göstermiş ve görev yaptığı yerde JİTEM yazılı tabela bile bulunduğunu belirtmişti. Emekli albay Arif Doğan’ın, 14 Ağustos 2008’de Ergenekon soruşturması kapsamında gözaltına alınmasıyla beraber JİTEM ile ilgili yeni bilgiler ortaya çıktı. Operasyon kapsamında Doğan’ın depo olarak kullandığı İstanbul Beykoz’daki bir evde yapılan aramalarda ise çok sayıda “JİTEM belgesi” bulunmuştu. Doğan ifadesinde JİTEM’i kendisinin kurduğu ve daha sonra Veli Küçük’e devrettiğini itiraf etmişti.

 

kiziltepe jitem yapisi2JİTEM bölgede ne yaptı?

1990’lı yıllarda Diyarbakır ve çevresinde 8 kişi kaçırılarak öldürülmesi ile ilgili başlatılan soruşturmalarda, Yeşil kod adlı Mahmut Yıldırım, Abdülkadir Aygan ve Albay Abdülkerim Kırca’nın aralarında bulunduğu 8 kişi olaylardan sorumlu tutuldu. 1992 açılan hazırlık soruşturmaları 2005’te sona erdi ve Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcılığı 8 dosyayı birleştirerek dava açtı. Görevsizlik kararları nedeniyle 2009’a kadar askerî ve sivil mahkemeler arasında gidip gelen 8 cinayetle ilgili davaya, Diyarbakır’da bulunan mahkemelerin bakması kararına varıldı.

JİTEM itirafçısı Abdülkadir Aygan’ın anlatımlarında JİTEM tarafından öldürüldüğü söylenen kişiler şunlardır: Musa Anter, Vedat Aydın, Musa Toprak, Mehmet Şen, Talat Akyıldız, Zahit Turan, Necati Aydın, Ramazan Keskin, Mehmet Ay, Murat Aslan, İdris Yıldırım, Servet Aslan, Sıddık Yetmez, Edip Aksoy, Ahmet Ceylan, Şahabettin Latifeci, Abdülkadir Çelikbilek, Mehmet Salih Dönen ve ismi öğrenilemeyen amcası, İhsan Haran, Fethi Yıldırım, Abdülkerim Zoğurlu, Zana Zoğurlu, Mele İzzettin Acet ve şoförü Mehmet Emin Kaynar, Hakkı Kaya, Harbi Arman, Fikri Özgen, Hasan Ergül, Murat Aslan ve Muhsin Göl.

1990’lı yıllarda Jandarma Genel Komutanı Orgeneral Eşref Bitlis, Mardin Jandarma Alay Komutanı Albay Rıdvan Özden, Diyarbakır Jandarma Bölge Komutanı Tuğgeneral Bahtiyar Aydın’ın da JİTEM tarafından öldürüldüğü öne sürülmüştü. Güçlükonak katliamı ve Şemdinli olayında da JİTEM tarafından yapıldığı belirtilmişti.

 

Kızıltepe’de JİTEM ağı

1990’lı yıllarda Mardin’in Kızıltepe ilçesinde uzun süre faaliyetlerini yürüten JİTEM’in varlığı resmi kaynaklarca da resmiyet kazandı. Kızıltepe’de 1993 ile 1996 yılları arasında yaşanan faili meçhul cinayetler ve köy yakmalardan JİTEM sorumlu bulundu. Kayıp yakınları ve avukatlarının başvurusu üzerine Kızıltepe Cumhuriyet Başsavcılığı, Ergenekon davası kapsamında tutuklu bulunan dönemin Kızıltepe Komutanı Hasan Atilla Uğur’un ilçe Jandarma Komutanı olarak görev yaptığı dönemde yaşanan faili meçhul cinayetler ve köy boşaltmalara ilişkin sürdürdüğü soruşturmasını tamamladı. Kızıltepe Cumhuriyet Başsavcılığı, TMK 10. madde ile görevli Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcı Vekilliği’ne gönderdiği fezlekede, 8 kişi hakkında inceleme başlattı.

 

Katledilen 12 mağdur

Fezlekede, Abdulvahap Ateş, Mahmut Abak, Yusuf Tunç, Hıdır Öztürk, Zübeyir Birlik,
Abdulbaki Birlik, Kemal Birlik, Zeki Alabalık, Menduh Demir, Nurettin Yalçınkaya, Necat Yalçınkaya ve Mehmet Emin Abak’ın 1993 ve 1996 yılları arasında Kızıltepe’de kaybedildiğine dikkat çekilerek, yakınlarını kaybeden 22 kişi mağdur sıfatıyla savcılığa başvuruda bulunduğuna yer verildi.

 

Listenin başını Atilla Uğur çekiyor

Fezlekede, Kızıltepe’de 12 faili meçhul cinayetten sorumlu tutulan 9 kişi hakkında inceleme başlatıldı. Birinci şüpheli olarak fezlekede yer alan Hasan Atilla Uğur hakkında “Silahlı örgüt kurma ve yönetme, kasten öldürme, kişiyi hürriyetinden yoksun kılma, işkence” suçlaması yapıldı. Fezlekede, diğer şüpheliler hakkında da 1993 ve 1996 yılları arasında Kızıltepe’de yaşanan faili meçhul cinayetler ve köy yakmalardan sorumlu tutulan Ahmet Boncuk, Anal Alkan, Abdurrahman Kurğa, Ramazan Çetin, Mehmet Emin Kurğa, İsmet Kandemir, Eşref Hatipoğlu ve Mehmet Salih Kılıçaslan’ın ayrı ayrı “Silahlı örgüte üye olma, kasten öldürme, kişiyi hürriyetinden yoksun kılma, işkence” suçlamaları yöneltildi. Fezlekede mağdur ifadeleri, tanık beyanları, İstanbul CBS tarafından Ergenekon soruşturması kapsamında ele geçirilen belgeler, keşif tutanakları, iletişimin denetlenmesi tedbirinden elde edilen veriler, İstanbul ve Diyarbakır Terörle Mücadele Şube müdürlüklerince hazırlanan JİTEM raporları, Adli Tıp Kurumu raporları, şüphelilere ait nüfus ve adli sicil kayıtları delil olarak gösterildi.

 

Soruşturmanın özeti

İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı’nın 2008/1756 nolu dosya üzerinden yürüttüğü soruşturma kapsamında gizli tanık Aydos’un İstanbul Terörle Mücadele Şube Müdürlüğü’nde 27 Ekim 2008 tarihinde verdiği ifadede, “Kızıltepe İlçe Jandarma Komutanı Hasan Atilla Uğur’un terörle mücadele adı altında bölgede birçok cinayet, işkence vb. karanlık faaliyetler gerçekleştirdiğini” beyan etmesi üzerine soruşturma evrakı tefrik edilmiş ve Hasan Atilla Uğur ile diğer şüpheliler hakkında gerekli adli işlemlerin yapılması için Diyarbakır TMK.m.10 ile görevli Cumhuriyet Başsavcılığı’na yönelik yetkisizlik kararı verildi. Yetkisizlik kararına istinaden Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcılığı’nca başlatılan soruşturma kapsamında 10 Ocak 2013 tarihinde Kızıltepe Cumhuriyet Başsavcılığı’na hitaben “gizli tanığın ifadesinde geçen olaylar ile benzeri olaylara ilişkin kapsamlı araştırma yapılması” yönünde talimat yazıldı.

Cumhuriyet Başsavcılığı’nca 2013 talimat dosyası üzerinden yapılan işlemler sonucu olayların talimat bürosu üzerinden araştırılamayacak kadar geniş kapsamlı olduğu belirlenerek, yetkili Diyarbakır Cumhuriyet Savcısıyla irtibata geçilip Kızıltepe bünyesinde gerçekleşen bu olaylara ilişkin soruşturma açmak suretiyle araştırma yapılması gerektiği izah edildiği, talebin yetkili Cumhuriyet Savcısı’nca 13 Şubat 2013 tarihinde uygun bulunması üzerine soruşturmaya başlandı.

Bu soruşturma kapsamında öncelikle Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcılığı’nın talimatına konu olan faili meçhul cinayetlerin aydınlatılmasına yönelik araştırmalar yapıldı; ancak ifadesine başvurulan mağdur ve tanıkların “cinayetlerin JİTEM adlı örgüt bünyesinde gerçekleştirildiğini, o dönem itibarıyla Kızıltepe İlçe Jandarma Komutanı olan Hasan Atilla Uğur ve ekibinin insanlara işkence ettiğini ve zorla köyleri boşalttırdığını” beyan etmeleri üzerine soruşturma genişletildi. Bu kapsamda öncelikle bölgede gerçekleşen faili meçhul cinayetlerin aydınlatılması amacıyla tanık beyanları ve eski dosya içerikleri değerlendirilerek, kazılar yapılıp bulunan cesetler incelenmek üzere Adli Tıp Kurumu Başkanlığı’na gönderildi. Olayın tanık ve mağdurlarının ifadelerine başvurulduğu, aynı zamanda İstanbul ve Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcılıklarının benzeri soruşturmalar kapsamında temin etmiş oldukları JİTEM adlı oluşuma ilişkin bilgi ve belgeler temin edildiğine yer verildi.

 

Kayıplar…

1990’lı yıllarda ortadan kaybolan ve bir daha kendilerine ulaşılamayan yahut cesetlerine ulaşılan kişilerin ailelerinin avukatı tarafından 6 Şubat 2013 tarihinde Cumhuriyet Başsavcılığı’na sunulan dilekçede, katledilenlerin akıbetine ilişkin şu bilgilere yer verildi:

* 1995 yılında Kızıltepe Cezaevi’nde bulunan Kemal Birlik ve Zeki Alabalık’ın tahliye olacaklarını öğrenen akrabaları Zübeyir Birlik ile Abdulbaki Birlik’in Bitlis’ten Kızıltepe’ye geldikleri, bu dört şahıstan bir daha haber alınamadığı,

* Abdulvahap Ateş isimli şahsın 14 Haziran 1994 tarihinde Kızıltepe ilçesi Kırkuyu köyündeki evinden jandarma tarafından alındığı, o tarihten itibaren bir daha kendisine ulaşılamadığı, bu şahsın gözaltına alınmasından üç gün sonra Kızıltepe’de gerçekleşen çatışmada iki örgüt mensubunun öldüğü bilgisine ulaşıldığı ancak aileye cesetlerin gösterilmediği,

* 1995 yılında Kızıltepe ilçesinde zabıta memuru olan Necat Yalçınkaya ile kardeşi Nurettin Yalçınkaya’nın askeri görevlilerce gözaltına alındığı, bu şahıslardan da bir daha haber alınamadığı, daha önce Kızıltepe Cumhuriyet Başsavcılığı’nca açılan Katarlı köyündeki kuyuda bulunan iki cesedin bu şahıslara ait olabileceği,

* 9 Şubat 1994 tarihinde Yusuf Tunç isimli şahsın Kızıltepe İlçesi Kengerli köyünde kaçırıldığı, bu şahıstan da bir daha haber alınamadığı,

* 1994 yılında Abdurrahman Bulut’un Kızıltepe’de kaçırıldığı ve bu şahıstan bir daha haber alınamadığı,

* 1994 yılı içinde Hüseyin Çelebi isimli şahsın gözaltına alındığı ve bu şahıstan da bir daha haber alınamadığı,

* 14 Ocak 1995 tarihinde Kızıltepe-Mardin arasında dolmuşçuluk yapan Mehmet Emin Abak ile bu şahsın ortağı olan Mahmut Abak’ın Mardin ili Eroğlu köyündeki evlerinde askerler tarafından gözaltına alındıkları, Mahmut Abak’ın cenazesinin bir süre sonra Kızıltepe’ye bağlı Aysun köyündeki kuyuda bulunduğu,

* 20 Kasım 1994 tarihinde Kızıltepe-Mardin arasında dolmuşçuluk yapan Süleyman Abak’ın Abdurrahman Abi isimli şahısla birlikte gözaltına alındığı, bir süre sonra bu şahısların aileleri Viranşehir Belediyesi’nce aranılarak kendilerine ‘Derik İlçesi Üçyol Mevkii civarındaki karakola yakın bir yerde iki ceset bulunduğu’ şeklinde haber verildiği, ancak ailenin gösterilen resimlerin teşhise elverişli olmaması sebebiyle teşhis yapamadığı, bu şahıslardan da haber alınamadığı,

* 1993 yılında Hıdır Öztürk isimli şahsın Kızıltepe ilçesi Bağış köyünde beyaz renkli Toros marka bir araçla gelen şahıslar tarafından gözaltına alındığı, bu şahsın cesedinin Kızıltepe-Denktaş yolu üzerinde bulunduğu, Hıdır Öztürk’ün öldürülmesinden iki ay sonra Bağış köyü yolunda yaya olarak ilerleyen Şirin Öztürk’ün de kaçırıldığı ve bu şahsın cesedinin Kürtçe ismi Cırcıb olan köy yolu üzerinde bulunduğu,

* 1993 yılı Aralık ayı içinde Kızıltepe ilçesi Tuzluca köyünde İzzettin Yiğit, Mehmet Ali Yiğit, Mehmet Nuri Yiğit, Abdulvahap Yiğit, Abdulbaki Yiğit, Abdurrahman Öztürk ve Tacettin Değer isimli 7 kişinin öldürüldüğü, tüm bu olayların o dönem itibarıyla bölgede görev yapan kamu görevlilerince gerçekleştirildiği ihtimalinin çok yüksek olduğu belirtilerek olayların aydınlatılması talep edildi.

 

‘Bıçak Timi’nin icraatları…

Fezlekede, JİTEM’e ilişkin toplanan birçok delil yer aldı. Fezlekede, işlenen cinayetler, zorla köy boşatmalar ve işkence olaylarına ilişkin başlatılan soruşturma kapsamında söz konusu eylemlerin JİTEM adlı oluşumun faaliyetleri çerçevesinde gerçekleştirildiğine dair kuvvetli şüphe teşkil eden delillere ulaştığı belirtildi. Fezlekede, bir dönem bazı kurumlar ve kişilerce bu yapının hayal ürünü olduğuna dair beyanat verildiği, başta İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi’nde görülen “Ergenekon terör örgütüne” ilişkin dava kapsamında verilen ifadeler ile ele geçirilen belgelerin yanı sıra bu davaya paralel ilerleyen benzer dava süreçlerinde de JİTEM adlı oluşumun varlığını ortaya koyan delillere ulaşıldığına yer verildi.

Fezlekede, tespit edilen cinayet, işkence, kaybetme, alıkoyma ve zorla köy boşalttırma gibi eylemlerin 1994-1995 yılları arasında gerçekleştiğine yer verilerek, tanık ve mağdurların ifadeleri üzerine vakaların JİTEM tarafından sistematik bir şekilde gerçekleştirildiğine dair kuvvetli şüphenin olduğu kaydedildi. Kızıltepe’de JİTEM’in nasıl örgütlendiğini ve yaptığı katliamları bir bir anlatan gizli tanıkların çarpıcı ifadeleri de fezlekede yer aldı. Gizli tanık Oğuz’un “1994 yılından 2010 yılına kadar geçici köy korucusu olarak görev yaptığını, 1994 yılından önce de gayri resmi olarak 2 yıl süre ile çalıştığını, bu iki yıllık süre içerisinde haber elemanı olarak jandarmaya yardımcı olduğunu” yönündeki ifadeleri fezlekede yer alan ifadeler arasında. Bazıları tarafından inkar edilse de, ifadesinde JİTEM adlı örgütün varlığına kesin olarak şahit olduğunu, hatta 1997-1999 yılları arasında JİTEM’e katıldığını ve bu süre içerisinde JİTEM kimliği ile görev yaptığını kaydeden Oğuz, o dönem Mardin İl Jandarma Komutanlığı içerisinde JİTEM’in binası olduğunu, o dönem itibarıyla hatırladığı kadarıyla binanın girişinde silah müracaatı için bulunan bölümün yanından alt kata inildiğini ve JİTEM’in burada faaliyet gösterdiğini aktardı. Oğuz, JİTEM’in Kızıltepe bünyesinde yürüttüğü faaliyetlere şahitlik ettiğini, bu kapsamda yapılan öldürme vs. eylemleri bizzat görmediğini, ancak o dönem haksız yere yüzlerce kişinin gözaltına alındığını ve akıbetleri hakkında bir bilgiye ulaşılamadığını da söyledi.

JİTEM’in Kızıltepe bünyesinde faaliyet gösteren liderinin ise, o dönem Kızıltepe İlçe Jandarma Komutanı olan Hasan Atilla Uğur olduğunu, onun üstünde de Mardin İl Jandarma Komutanı Yardımcısı olan Yarbay Celal Kısa’nın bulunduğunu ifadelerinde dile getiren Oğuz, Uğur tarafından “Bıçak Timi” adıyla oluşturulan ve hatırladığı kadarıyla 11 kişiden oluşan bir timin faaliyet gösterdiğini de belirtti.

 

Bıçak Timi

“Bıçak Timi” içerisinde askeri personel ile birlikte itirafçı ve korucuların da faaliyet gösterdiğini aktaran Oğuz’un ifadelerinde şu bilgiler de yer aldı: “Birçok kişi öldürüldükten sonra ya yol kenarlarına atılıyor ya da ‘PKK mensubu olarak çatışmalarda öldürüldü’ diye lanse ediliyordu. JİTEM yetkililerinin anlaşmalı olduğu kişilere yüksek miktarlı paralar verildi. Para verilince gözaltına alınan kişiler serbest bırakılıyordu. Yani bu oluşumun ‘terörle mücadele’ etmekten çok kendi çıkarına hizmet ettiği, aynı zamanda da birçok kişiyi yargı makamlarına çıkarmaksızın sorgulayıp infaz etti. Bölgede o zaman hâkim ve savcı gibi kamu görevlilerinin hiçbir hükmü yoktu. Her şey Jandarmadan soruluyordu. Kızıltepe ilçesine bağlı Tuzluca köyünde 7 kişinin katledilmesine ilişkin duyum şeklinde bilgim oldu. Bildiğim kadarıyla burada öldürülen 7 kişinin PKK sempatizanı olduğu, ancak haklarında resmi bir soruşturma yapılmaksızın örgüt mensubu kıyafetleriyle köye gelen JİTEM elemanları tarafından alınarak yargılanmaksızın öldürüldü.

 

JİTEM öldürdüğü yurttaşları ‘PKK’li diye gösterdi

Oğuz, ifadelerinin devamında şunları belirtti: “Kızıltepe ilçesi Kurun köyünde bir kişi evinden alınıp infaz edildi. Bu infaz da JİTEM tarafından yapıldı, burada öldürülen kişi Hıdır Öztürk’tür. PKK bir kişiyi öldürecekse evinden alıp yakın bir yerde genellikle köy içinde öldürüyordu. Kişilerin evlerinden alınıp cesetlerinin uzak yerlerde yol kenarlarında bulunması veya hiç bulunamaması olayları JİTEM’in işiydi. Bu şekilde çalışan örgütün JİTEM olduğunu, JİTEM’in öldürdüğü kişileri ya ‘PKK’li olarak çatışmada öldürüldü’ ya da ‘PKK tarafından öldürüldü’ şeklinde lanse ediyordu. JİTEM yetkilileri, kendi emirlerindeki kişileri PKK militanı kılığında köylere gönderip yardım istiyordu. Halkında kimi zaman isteyerek kimi zaman da korktuğu için yardım taleplerini karşılıyordu. Bir gün sonra da asker yardım edenleri gözaltına alıyordu. Yine bu kişilerden para verenler serbest bırakıyordu.

 

kiziltepe jitem yapisi3‘Bıçak Timi’nde yer alan isimler

Oğuz, JİTEM adlı örgütün içinde yer alan “Bıçak Timi”nin Kızıltepe ve çevre ilçelerde faili meçhul cinayetler işleyenlerin emekli korucu İsmet Kandemir, itirafçı Kadir Yıldız, kod adı Fatih olan Fahri, eski korucu Abdurrahman Kurğa, eski korucu Mehmet Salih Kılıçarslan, Üsteğmen Ahmet, Astsubay Erdal Uğur, Başçavuş Ergün-Ünal, MHP eski ilçe başkanı Ramazan Çetin ve eski korucu Mehmet Emin Kurğa olduğunu da kaydetti.

 

Polis olarak tanıyorlardı

Hazırlanan fezlekede, Gizli tanık Oğuz’un yanı sıra İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından Ergenekon’a yönelik yürütülen soruşturma kapsamında İstanbul Terörle Mücadele Şube Müdürlüğü’nde 27 Ekim 2008 tarihinde ifadesi alınan “Gizli tanık Aydos”un ifadeleri de bulunuyor. Cem Ersever ile birlikte çalıştığını belirten Aydos’un, savcılığa verdiği ifadelerinde, Aydos, “Kızıltepe’ye bağlı Gurs köyünde aynı aşiretin Yalçınkayalar ve Gökçenler adlı iki kolu olduğunu, bu iki aile arasında bir çocuk kavgası yüzünden husumet doğduğunu ve çıkan kavgada Ali Gökçen isimli şahsın oğlunun bıçaklanarak öldürüldüğünü, Gökçenler’in ise Hasan Atilla Uğur’un ekibinde görevli olan Abdurrahman Kurğa’dan destek aldıklarını, Abdurrahman Kurğa’nın bir gece yanına itirafçıları da alarak şehre geldiğini, Yalçınkayalar’ın evlerinin kapısını çalıp ‘biz polisiz, bizimle geleceksiniz’ diyerek evin çocuğunu aldıklarını ve daha sonra öldürüp, Kızıltepe çöplüğüne attıklarını duyduğunu, Abdurrahman Kurğa’nın o gün köye döndüğünde üzerinde çok miktarda para olduğunu, duyduğu kadarıyla bu işi 1991 yılının parasıyla 1 milyar karşılığında yaptıklarını’ beyan etmiştir” denildi.

 

‘Cem Ersever Diyarbakır JİTEM sorumlusu’

Aydos, Cem Ersever’in kendisine “Jandarma Genel Komutanlığı JİTEM İstihbarat Görevlisi” yazılı olan A-4 kâğıdının 1/3’ü büyüklüğünde bir belge verdiğini, bu tarihten sonra 6 ayda bir yenilenen bu belgenin 2 kez daha Ersever’in kendisi tarafından ve Ersever öldürüldükten sonra da 1996 yılına kadar Jandarma İstihbarat Şube Müdürü olan Binbaşı Muhammet Demirel tarafından kendisine verildiğini belirtti. Aydos, Cem Ersever’le Kızıltepe’de 47 FM isimli radyo binasında da görüştüklerini, radyonun sahibi olan Arif kod adlı Mehmet Emin’in itirafçı olduğunu, 1992 yılında polisin PKK’ye karşı yaptığı bir operasyon kapsamında bu şahsın evini bastığını ve çıkan çatışmada annesi ile babasının öldüğünü kaydetti. Aydos, o dönem çok sayıda PKK sığınağı tespit ettiklerini, bu sığınaklardan birinde çıkan çatışmada üç PKK’linin sağ olarak teslim aldıklarını, bu şahısları Kızıltepe’nin girişinde bulunan ve Kürtçe adı Deimi olan köyün yanına getirdiklerini, Yüzbaşı Hasan Atilla Uğur’un onları sorguladığını ve üçünün de kafasına sıktığını aktardı. Aydos, Cem Ersever’in Diyarbakır JİTEM Grup Komutanı olduğunu, JİTEM’in Mardin sorumlusunun Fatih kod adlı bir teğmen olduğunu; ancak bölgedeki gerçek sorumlunun Cem Ersever olduğunu kaydetti.

 

Yemeklerine zehir katıp öldürdüler

Aydos, Kızıltepe’de bir eve gelen 3 PKK’liye verilen yemekte ilaç atılması üzerine, evden ayrılan PKK’lilerin kısa bir süre sonra halsiz düştükten sonra yakalandığını kaydederek, Hasan Atilla Uğur’un yüzüne tüküren Gözlüklü Şehmuz kod adlı PKK’linin kafasına ateş edilerek, öldürüldüğünü belirtti. Aydos, bunun gibi birçok olayın Kızıltepe’de yaşandığını kaydetti. Gizli tanık Oğuz ve Aydos’un ifadelerinde, Kızıltepe ilçesinde kaybettirilerek öldürülenlerin JİTEM bünyesinde faaliyet yürüten “Bıçak Timi” tarafından yapıldığı belirtildi.

 

‘Bıçak Timi’ birbirleriyle iletişim halinde

Fezlekede, “Bıçak Timi” mensuplarına ilişkin yapılan araştırmaya değinilerek, “Bıçak Timi”nde yer aldığı belirtilen Abdurrahman Kurğa ve Mehmet Emin Kurğa’nın görevi kötüye kullandığı gerekçesiyle geçici köy koruculuğu ile ilişiğinin kesildiği ve İsmet Kandemir’in ise, halen gönüllü köy korucu olarak görev yaptığı bilgisine yer verildi. Fezlekede “Bıçak Timi”nde yer alanların cep telefonları üzerinden birbirlerine ulaştıkları da belirtildi.

 

‘Dönemin bütün subay, astsubay ve korucuları tespit edilmeli’

Fezlekede, JİTEM’in tanımı ilk kez bu kadar net ortaya konuldu. TMK 10. madde ile görevli Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcı Vekilliği’ne gönderilen fezlekede, kamuoyunda JİTEM olarak bilinen ve esasen bölgede faaliyet gösteren Jandarma İstihbarat ve Terörle Mücadele Komutanlığı’nın Kasım 1988 ile Mayıs 1990 tarihleri arasında geçici görev kuruluşuyla ve deneme mahiyetinde oluşturulan bir yapıyı ifade ettiği kaydedilerek, bu yapının resmen kadrolanmaması nedeniyle Jandarma Genel Komutanlığı’nın hiyerarşik teşkilatı içinde yer almadığı ifade edildi.

 

Her yerde rahatlıkla bulunabiliyorlardı

1990’lı yıllarda bu birimde görev yapan kişilere “Jandarma Genel Komutanlığı JİTEM İstihbarat Görevlisi” ibareleri içeren kimlikler dağıtıldığı ve kişilerin bu kimlikler sayesinde her yerde rahatlıkla bulunabildikleri kaydedilen fezlekede, gizli tanık Oğuz’un “1997-1999 yılları arasında JİTEM’e katıldığını, bu süre içerisinde JİTEM kimliği ile görev yaptığını” ve gizli tanık Aydos’un da “1992 yılından sonra Cem Ersever’in kendisine JİTEM kimliği verdiğini… 1994 yılından itibaren Hasan Atilla Uğur adına çalışmaya devam ettiğini” beyan ettiklerine yer verildi. Fezlekede, Ergenekon soruşturması kapsamında şüpheli olan İbrahim Şahin’in 14 Mayıs 2008 tarihinde B.O. ile yaptığı görüşmede, “…Tokatlı çocuk burada fabrikası var bugün fabrikasına da gittim akşam eve de geldi de bu jandarmaya JİTEM’e eşofmanlar yapmış geçen sene özel timin ihalesini kaybettim diyor…” şeklinde beyanlarda bulunduğu belirtildi. Soruşturma kapsamında araştırılan faili meçhul cinayetler, gözaltına alınıp kaybettirilme, köy boşaltma ve işkence olaylarının da genel itibarıyla 1993-1996 yılları arasında gerçekleştiğinin sabit olduğuna yer verilen fezlekede, “Bu suretle JİTEM adlı yasadışı oluşumun varlığının sabit olduğu ve iddia edildiğinin aksine 1990 yılından sonra da faaliyetine devam ettiği anlaşılmıştır” denildi.

 

‘1990’da görevine son verilmesine rağmen faaliyetlerine devam etti’

Fezlekede, JİTEM’in PKK’ye yardım edenlerin veya sempati duyanların haklarında adli süreç başlatılmaksızın işkence, öldürme vb. hukuka aykırı eylemlere maruz bıraktıklarına işaret edilerek, “1990’lı yıllarda esasen Güneydoğu Anadolu Bölgesi’nde ‘teröre’ karşı yürütülen illegal faaliyetlerin de JİTEM adlı örgüt bünyesinde gerçekleştirildiği, ilk başta deneme amacıyla kurulan bu örgütün resmi kayıtlara göre, 1990 itibarıyla görevine son verilmiş olmasına rağmen bu tarihten sonra da faaliyetlerine devam ettiği, JİTEM’in sadece Jandarma Genel Komutanlığı bünyesinde çalışan subay ve astsubaylardan oluşmadığı, vatani hizmetini yapmak üzere Ordu’ya katılan kişilerin JİTEM bünyesinde çalıştırıldığının bazı tanık ve şüpheli beyanlarıyla da sabittir. JİTEM bünyesinde teşkilatlanan ve jandarma subaylarınca yönetilen timler bulunduğu, bu timlerin bölgedeki çeşitli şehirlerde konuşlandırıldığı ve bu şehirlerdeki komutanlarca yönetildiği, JİTEM adlı yapılanmanın tüm bölgede organize biçimde faaliyet gösterdiğine açıkça delil teşkil etmektedir” diye kaydedildi.

 

‘JİTEM, TSK personeli, korucu ve itirafçılardan oluşuyor’

Fezlekede, JİTEM içerisinde TSK personeli dışında korucuların ve itirafçılar gibi sivil kişilerin de görev yaptığına dikkat çekilerek, bu oluşumun hukuki nitelik taşımadığı ve “terörle mücadele” kisvesi altında hukuk dışı faaliyetler yürüttüğüne işaret edildi. Fezlekede, şunlar belirtildi:

JİTEM yöneticilerinin aynı zamanda silahlı kolluk görevlisi olmalarının bu yapının hareket kabiliyetini arttırdığı ve faaliyet alanını genişlettiği, yönetici kadronun devletle bulunan irtibatı sayesinde araç, silah ve maddi kaynak sıkıntısı yaşanmadığı, devlete ait silah, otomobil vs. araçların JİTEM faaliyetleri kapsamında rahatlıkla kullanılabildiği, yine kişilerin hürriyetlerinin kısıtlanması için devlet tekelinde olan gözaltı vb. tedbirlere başvurularak hukuka aykırı faaliyetlerin kolaylaştırıldığı, o dönem itibarıyla bölgede tek yetkili gücün subaylar ve onların emrindeki birimler olduğu, adli ve idari makamların bu tür faaliyetlere göz yummak zorunda kaldığı ve yaptırım uygulayamadığı, nitekim bazı mağdur ve tanık ifadelerine yansıdığı üzere kişilerin işkenceli gözaltı süreçlerinden sonra sevk edildiği adli makamlarca serbest bırakıldığı halde tekrar alıkonabildikleri, tüm bu imkanlardan yararlanan JİTEM’in ‘terörle mücadele’ kisvesi altında öldürme, alıkoyma, tehdit, işkence vb. eylemler yaparak faaliyet gösterdiği, teşkilat içine dahil edilen ve kendilerine sınırsız yetki verilen korucu, itirafçı vb. bölge halkına mensup kişilerin konumlarını kötüye kullanarak haksız maddi menfaat elde etme yoluna gittikleri, ayrıca JİTEM adlı örgüt içinde görev alan ve yüksek askeri rütbelere sahip olan birçok kişinin aynı zamanda Ergenekon adlı silahlı örgüte mensup olmak ve bu örgütün faaliyeti kapsamında Türkiye Büyük Millet Meclisi’ni ortadan kaldırmaya veya görevini yapmasını engellemeye teşebbüs etmek suçlarından tutuklu olup haklarındaki adli sürecin halen devam ettiği, İstanbul TMK.10 madde ile görevli Cumhuriyet Başsavcılığı’na talimat yazılarak temin edilen belgeler ve bu soruşturmalar neticesinde düzenlenen iddianameler incelendiğinde de hem JİTEM hem de Ergenekon mensuplarının demokratik hukuki düzenin işleyişine hukuk dışı karanlık eylemlerle müdahale ettiklerinin ya da etmeye çalıştıkları anlaşılmıştır.

Fezlekede, JİTEM adlı silahlı yapılanmanın il veya ilçelerde görev yapan kamu görevlilerinin iradesiyle kurulup faaliyet göstermesinin mümkün olamayacağı kaydedilerek, “Devlet bütçesinden harcama yapan, cinayet ve işkence gibi ağır ceza gerektiren suçları sistematik biçimde sürekli olarak işleyen ve faaliyet alanı çok geniş olan bu örgütün dönemin yüksek rütbeli kamu görevlilerinin ya da siyasilerin iradesiyle kurulup yönlendirilme ihtimalinin çok yüksek ve araştırılmaya değer olduğu anlaşılmıştır” denildi.

 

JİTEM’in faili meçhul cinayetlerle bağlantısı

Fezlekede, tespit edilen cinayet, işkence, alıkoyma ve zorla köy boşalttırma gibi eylemlerin 1994-1995 yılları arasında gerçekleştiği ve alınan tanık ve mağdur ifadelerine göre kaybolan şahısların tamamının kolluk görevlilerince ya da kendini kolluk görevlisi olarak tanıtan şahıslarca evlerinden alındığı ve bir daha kendilerine ulaşılamadığı belirtilerek, bu şahıslardan bazılarının cesetlerine yıllar sonra muhtelif köylerdeki su kuyularında ulaşıldığı, bu kuyuların ise aynı dönemde boşaltılmış olan köylerde bulunduğu kaydedildi. Fezlekede, boşaltılan köylerin JİTEM tarafından işkence merkezi olarak kullanıldığı ve kaybettirilme vakalarının JİTEM tarafından sistematik bir şekilde gerçekleştirildiğine dair kuvvetli şüphe oluştuğunun anlaşıldığı belirtildi. Fezlekede, Kızıltepe ilçesinde 1993 ile 1996 yılları arasında Yusuf Tunç, Abdulvahap Ateş, Necat Yalçınkaya, Nurettin Yalçınkaya, Kemal Birlik, Zübeyir Birlik, Abdulbaki Birlik, Zeki Alabalık, Mahmut Abak, Mehmet Emin Abak, Menduh Demir ve Bedran Kaban’ın kaçırılarak, bir daha kendilerinden haber alınamadığının anlaşıldığına işaret edildi.

 

Faili meçhul cinayetlerden sorumlu 9 kişi

Fezlekede, Kızıltepe’deki faili meçhul cinayetler ve köy boşatmalarından Hasan Atilla Uğur, Ahmet Boncuk, Anal Alkan, Abdurrahman Kurğa, Ramazan Çetin, Mehmet Emin Kurğa, İsmet Kandemir, Eşref Hatipoğlu ve Mehmet Salih Kılıçaslan sorumlu bulunduğuna dair kararı verildi. Fezlekede, gizli tanık Oğuz tarafından “Bıçak Timi”nde yer aldığı belirtilen diğer kişiler ile soruşturma kapsamında hakkında Menduh Demir ve Bedran Kaban’ı helikopterden atarak öldürdüğüne dair iddialar bulunan ve o dönem itibarıyla Diyarbakır İl Jandarma Komutanı olduğu iddia edilen Eşref Hatipoğlu isimli şahsın kimliklerinin tespit edilmediği de belirtildi.

 

‘Dönemin bütün subay, astsubay ve korucuları tespit edilmeli’

Fezlekede, soruşturmaya konu olan cinayet, işkence ve hürriyetten yoksun kılma suçlarının JİTEM adlı silahlı örgüt tarafından gerçekleştirildiğine dair kuvvetli şüphe bulunduğu ve sorumlular hakkında kamu davası açılması talep edildi. Fezlekede, JİTEM’in bölgenin büyük kısmında faaliyet gösterdiği ve dolayısıyla örgüt mensuplarının bu soruşturmada şüpheli olarak gösterilen kişilerden ibaret olmadığı kaydedilerek, “Örgütün jandarma subaylarınca yönetildiği, bütün bölgede organize biçimde faaliyet gösterdiği ve Türk Silahlı Kuvvetleri bünyesindeki hiyerarşik yapının JİTEM bünyesinde faaliyet gösteren asker kişiler arasında da aynen geçerli olduğu hususları dikkate alınarak, Jandarma Genel Komutanlığı aracığıyla soruşturmalara konu eylemlerin gerçekleştiği dönemlerde Güneydoğu Anadolu Bölgesi’nde görev yapan subay, astsubay ve korucuların tespit edilmesi suretiyle örgütün hiyerarşik yapısının net olarak belirlenebileceği, il veya ilçelerde meydana gelen benzer nitelikteki olaylara ilişkin münferit soruşturma ve kovuşturma yapılması halinde sorumluların tamamının ve örgüt yapısının deşifre edilmesinin mümkün olmadığı, bu araştırmaların sağlıklı bir şekilde yapılabilmesi için de ivedilikle zamanaşımını kesen muhakeme işlemlerine başvurulması gerektiği kanaatine varılmıştır” denildi.

Kızıltepe Cumhuriyet Savcısı Ahmet Aslan, hazırladığı fezlekeyi 3 Temmuz’da tamamlayarak, Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcılığı’na gönderdi.

Daha fazla göster

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu