GüncelMakaleler

Analiz | Nubarca Yürümek

"Soykırımı tanımış ve ölümü tatmış, acının dilini konuşan Ermeniler sağlam yoldaşları ve korkusuz komutanlarını her zaman minnet ve saygıyla hatırlayarak varlıklarını sürdürmeye ve özgürlüklerini daha güçlü aramaya çalışıyorlar"

Nubar Ozanyan, devrime sadık korkusuz bir militandı. Son nefesine kadar İbrahim Kaypakkaya’nın devrim ve sosyalizm ideallerine bağlı kalarak yaşadı ve savaştı.

İleri yaşına rağmen korkusuz bir komutan olmayı ve mütevazi bir militan olarak kalmayı başarmış ender yoldaşlardan biriydi. Kaypakkaya nasıl ki sistem ve onun ideolojik temelinden köklü ve temelli bir kopuşu gerçekleştirerek mücadele edip savaştıysa, Nubar Ozanyan da her türlü burjuva ve küçük burjuva bağlardan tamamen ve kesin kopuşun savaşçısı ve komutanı olmayı başardı. Komutan Nubar Ozanyan bir çizgi devrimcisiydi. Onun devrimci çizgisi, önder yoldaşın devrim ve savaş çizgisiydi.

Yoldaş, çelişkinin mütevazi, çatışmanın iddialı insanıydı. Burjuva-feodal sistemden ne kadar uzak idiyse halka ve devrimci değerlere bir o kadar yakındı. Onu; çelişkinin ve devrimin insanı yapan Kaypakkaya’nın demokratik halk devrimi fikrine ve halk savaşı stratejisine olan bağlılığıydı.

Her türlü burjuva bozulma ve feodal kirliliğin ortasında, yarış ve kapışmaların içinde, spor yaşamının zirvesine çıkıp elinin tersiyle kendisine sunulan bütün burjuva nimetleri bir kenara itmesi ancak onun gibi bir yoldaşa ait olabilirdi.

Hem yaşamı, duruşu, pratiğiyle korkusuz bir komutan olmayı başardı hem de sistemle her fırsatta alay edecek kadar inceliğe sahip usta bir sanatçı olmayı başardı. Görünüşü yaşlı bir dervişe, yoksul bir köylüye benzeyen Martager’in bu görüntüsünün arkasında bilgelik dolu devrimci bir öz gizliydi. Beyazlamış saçı sakalına, rengi solmuş kılık kıyafetine bakarak onu anlamaya-tanımaya çalışanlar hep yanıldılar. İleri yaşına rağmen düşmana karşı savaş pratiğinde ortaya koyduğu ustalığı görenler şaşkınlık dolu saygılarını gizleyememişlerdir. Herkes yaptıklarını anlatacak insan ararken o, düşman üzerinden kaldırdığı askeri malzemelerle uğraşırdı.

Onun savaştan ve devrimden başka bir şeyle uğraşacak zamanı olmadı, olamazdı.  Suskun duruşunu ve sessiz halini gören hemen herkes yanıldı. Deyim yerindeyse feleğin sayısız çemberinden geçmiş, aşılmaz denilen kaç sınırı delik deşik etmiş, başı eğdirilemeyen ve bileği bükülemeyen bu komutanın; yoldaşını Rojava’dan Dersim’e uğurlarkenki duyarlılığını ve döktüğü gizli yaşlarını gören şaşırırdı.

Proleter devrimcileri, her türden küçük burjuva devrimciden ayıran temel özellik sadece sistemden kopuşları değil aynı zamandan fikirsel, yaşamsal, ahlaksal kopuşun da gerçek temsilcileri olmalarıdır. Burjuva kibir, hırs ve egodan uzak, her türlü özentiye yabancı oluşu onu proleter devrimci kılan sahici özellikleriydi. Nubar yoldaş özel türden bir proleter devrimciydi. Her şeye en yakın ancak her şeye en uzak olan çelişkinin insanı ve devrimin ustasıydı.

 

Tarihe güçlü yaslanmak

Bu topraklardan derviş kılıklı bir Nubar Ozanyan geçti’’ dedirtecek devrimci bir yaşamı ve mücadelesi oldu. Rojava topraklarına ayak bastığı andan itibaren hemen her yerde acının dilini konuşan Hayları (Ermenileri) aradı. Geçmişini reddetmek zorunda kalan ve kendi tarihini dahi üstlenmeyen bir devrimcinin ideolojik ve kültürel temellerinin sağlam olamayacağını iyi biliyordu. Tarihini, hakikatini ararken gerçekleştirmek istediği devrimin demokratik karakterine sağlam dayanaklar bulmaya çalıştı.

Günü ve anı anlamak için, yapabileceklerini netleştirip planlamak için tarihe, Ermeni soykırımı gerçekliğine, Osmanlı ve İttihat-Terakki’nin karakterine doğru bakmalıydı. Doğru çözümlemeler yapmalıydı. Geçmişte Ermeni, Rum, Ezidi, Kürt halkını inim inim inleten, köleleştirmeye çalışan Jön Türklere karşı silahların eleştirel dilinden başka bir dille konuşulmaması gerektiğini, uzlaşma-anlaşma-reform gibi yolların ne kadar aldatıcı ve sahte olduğunu çok iyi öğrenmişti.

Nubar yoldaşta tarih ve devrim bilinci güçlüydü. Kendisini her yönüyle oldukça iyi eğitmiş, ne yapacağını, hangi yöne doğru nasıl hareket edeceğini bilen bir yerde durarak, görev ve sorumluluklarına sarıldı. Herkesten ve her şeyden daha fazla tarihe ve Kaypakkaya yoldaşın devrim tezlerine tutundu.

Bir yandan devrimci görevlerini yerine getirmeye çalışırken diğer yandan Serêkaniyê’de yaşayan ve acının dilini konuşan Ermeni halkını aradı. Sürgün sonrası sınırlı sayıda kalan Ermenilerle karşılaşınca gözlerindeki sevinci görmek gerekirdi. Nubar yoldaşın temel özelliğiydi, karşılaştığı her Ermeni gence mutlaka silah uzatır, söküp takmayı öğretirdi. Yanıbaşında durur, nişan almayı anlatır, ateş ettirirdi. Silahı nasıl tutacağını, nasıl nişan alıp ateş edeceğini gösterdi. Sınır bölgelerindeki Ermenilerin silahlanması için çalıştı. Mutlaka kendilerini korumaları gerektiği yönünde konuşmalar yaparak onları ikna etmeye ve cesaretlendirmeye çalışırdı.

 

Her zaman minnet ve saygıyla hatırlayacağız

Müslüman Ermenilerin varlığıyla karşılaşınca fazla şaşırmadı. Çünkü yıllar önce Karabağ komutanı Leonid Azgaltyan’la bu konuyla ilgili oldukça kapsamlı tartışmalar yürütmüştü. Bilincinin şekillenmesinde Ermenistanlı devrimcilerin payı önemli bir yerde duruyordu.

Onların örgütlenmesi gerektiği yönünde çalışmalar yürüttü. Adım adım onlarla tanışma, anlama ve örgütlenme ihtiyacı konusunda kafa yordu. Önce tanıma ve anlama, yakınlaşma ve sonra adım adım çalışmalar içine örgütleme yolunu izliyordu. Gerçekleştirmek istediği öz savunma temelli askeri örgütlenmenin tarihsel dayanakları vardı. Osmanlı ve İttihat Terakki’nin faşist zulmüne karşı birçok bölgede eylem yapabilme kapasitesine sahip, çelik disiplinli ve fedakar ruhlu, tereddütsüz sadakatle eğitilmiş, her an kendini halkına ve özgürlüğüne adamak için şekillenmiş Ermeni fedai geleneğini yeniden yaratmak için çalışmalıydı.

İttihat Terakki’nin Ermeni sürgünleri için “soykırım istasyonu” olarak kullandığı Serêkaniyê, 60 bin Ermeni’nin katliama uğradığı bir şehirdir. Soykırımın ağır izleri ve sonuçlarını her tarafta görmek ve yeniden tanıklık etmek mümkündür. Soykırım tarihçilerinin verilerine göre adına Suriye denilen topraklarda sekiz yüz binle-bir milyon arası Ermeni katledilmiştir. Suriye’nin farklı bölgelerinde imha ve yok etme için yaklaşık 25 kamp kurulur.

Bu kamplarında her gün yüzlerce-binlerce savunmasız-sahipsiz Ermeni, açlıktan ve bulaşıcı hastalıklardan katledilir. Hemen her gün Arap, Çeçen, Çerkez çetelerin saldırılarına uğrayarak açlık ve hastalıktan hareket bile edemeyecek durumda olan kadın ve çocuklar kaçırılır. Kaçırılanlar cariye, çoban, hizmetkar olarak kullanılır. Suriye toprakları bu zulüm ve soykırımın izleriyle doludur.

Nubar yoldaş, Hristiyan Ermenilerden çok Müslümanlaşmış Ermenilerin varlığıyla tanışıp karşılaşınca düşündüğünden, tahmin ettiğinden daha fazla bir niceliğin olduğunun farkına vardı. Görev ve sorumluluğunun ağır ve zorlu olduğunu gördü. Ermeni dilinden ve kültüründen uzaklaşmış, Araplaşmış ve Kürtleşmiş Ermenilerin kimliğine dönmesi, ana dillerini konuşmaları oldukça zorluk içeren bir çaba, sabır ve direnç gerektirmektedir.

DAEŞ’in ve Türk ordusunun saldırılarının artırdığı bir süreçte halkın savunma sorunu çözmesi önemli bir yerde duruyordu. Önce halkın savunma sorunlarının çözülmesi gerekiyordu. Bunun için askeri görevlerin yerine getirilmesi gerekirdi. Ağırlıklı olarak soykırım sonrası Müslümanlaşmış Ermenilerin askerileşmesi ve örgütlenmesi gerekiyordu.

Nubar yoldaş her anını ve zamanını halkın silahlanması ve askerileşmesi için kullandı ve bu amaçla çalıştı. Her dakikası, her bakışı ve duruşu savaşa göre hareket etmenin çabasıydı. Yoksul, sahipsiz, savunmasız Ermeni halkının askerileşmesinde ve savunmasını örgütlemesinde payı oldukça önemli bir yerde durmaktadır.

Bugün her Ermeni genci ve çocuğu, Nubarca çalışıp yürümeye çalışıyorsa bunda komutan Martager’in payı tartışmasız bir yerde durmaktadır. Soykırımı tanımış ve ölümü tatmış, acının dilini konuşan Ermeniler sağlam yoldaşları ve korkusuz komutanlarını her zaman minnet ve saygıyla hatırlayarak varlıklarını sürdürmeye ve özgürlüklerini daha güçlü aramaya çalışıyorlar.

 

Daha fazla göster

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu