GüncelManşet

CEM ERGÜLDÜ OLMAK!

1 Kasım 1999 tarihinde tokat Erbaa’de ölümsüzleşen Cem Ergüldü anısına…

Yağmurlu bir Ekim günü… Bu yağmur bana kasımpatıları seven ve bir Kasım gününde sonsuzluğa uğurladığımız CEM’i hatırlatıyor. Kavganın yaşı küçük ama yüreği kocaman insanlarından birisini… Belki de en koca yüreklisini…

CEM, yoldaşlarına sevgisi, kavgaya inancı, güler yüzü, şirinlikleri ve her daim taşıdığı o militan tarzı ile hafızalarımızdan asla çıkmıyor.

Devrimci mücadele içinde olan kişilerin kahramanlaştırılması ya da sanki insan ötesi gibi gösterilmesine hep karşı oldum. Bizler bu kavgaya girdiğimizde elbette düzenin kiri-pası-dejenerasyonu ile başlıyoruz. Ama kavgada arınmak-doğru olandan ve ezilenden yana olmak için en başta kendimizle kavga veriyoruz. Devrim mücadelesinde kavga neferi olmak kolay iş değil… Cem, işte bu zorun en farkında olanlarındandı. Her işe koşar, kendi tarzıyla o işe de damgasını vururdu…

Liseli olduğu için üniversitelilerin yürüttüğü özgün faaliyetlerde onun çağrılmayışına hafif bozulur, ama kendi yorumuyla bizleri güldürürdü. “Bunlar gençlik işi, ben Partizancıyım… Zaten çağırsalar ne işim olur çoluk çocukla” der geçerdi…

Özgür ve eşit yarınlara giden kavganın çok ağır bedelleri olduğunu bilir, yoldaşları ile bir arada olduğunda hapishane talimleri yapardı. Uzun bir koridorda volta atar, beraber atmamız için beni de zorlardı… Ciddi ciddi volta atar, omuz omuza yürür ve bu arada sohbet ederdik… Arada muziplik olsun diye omuz atar, sonra coşku içinde sarılırdı… O kavgasını sevdiği gibi yoldaşlarını da yürek dolusu severdi…

Yürüyüş ve mitinglerde sloganları o attırır, en kalabalık kortejlerden gelen sesi sesiyle bastırırdı… Sesi kesilene kadar slogan attırdığı bu etkinliklerde yarına ve devrime dair umutlarını paylaşırdı… Sözümüz vardı. Devrimden sonra ilk halayı beraber İzmir Cumhuriyet Meydanı’nda çekecektik. Omuz omuza bayraklarımızla-flamalarımızla-marşlarımızla orada olacaktık. Elbet o halay çekilecek… O halayın çekilmesi için ödendi bunca bedel. Elbet susmayacak kavganın türküsü…

O süreçte salon etkinlikleri de yapıldığında Cem görev alır, anma vb. bu etkinliklerde şiir ya da tiyatro görevi alırdı. Şiir grubumuz için özel fular ve üzerinde İbrahim yoldaşın resmi basılı beyaz tişörtler yaptırmıştık bir etkinlikte. Şiir grubu sahne almış ve sıra Cem’e geldiğinde gerçekten büyük şaşkınlık ve hayranlık yaşamıştık. Ondan çıkan ses ve sahne duruşu izleyen herkesi sus pus yapmıştı. Hepimiz tek yürek onu dinliyorduk çıt çıkarmadan. O sahnede artık CEM yoktu. Kavgada şehit düşen yoldaşları için şiir okuyan bir başkası vardı. Sanki şehit düşen yoldaşları olmuştu… Etkinlik sonunda şiir grubu tişörtleri teslim etmiş ancak sayı bir eksik çıkmıştı, kime sorduysam yanıt alamamıştım. Salondan çıkıp durağa doğru giderken Cem koşarak yanıma gelmiş, bir çocuk sevinci ile ceketini açmıştı… İçinde İbrahim yoldaşlı tişörtünü gösteriyordu ve gülüyordu. Sokak ortasında birbirimize sarıldık ve beraber gülüştük.

CEM; yapılan işlerde gizliliğe aşırı önem verir ve buna özen göstermemiz için bizleri de uyarırdı. Bir gün sokak telefonundan beni aradı ve “Şu saatte şu durağa gelir misin” dedi. Çok merak ederek durağa gittim. Beni bekliyordu ve biraz yürüdük. Bir semtte bir salona götürdü. Pankartlar ve afişler olan bir salondu. Demirdağ yoldaş için anma hazırlığı yapmış, ancak iç etkinlik olarak düşündüğü için çağrıları sadece yoldaşlarına yapmıştı. Duvardaki küçük İbrahim yoldaş resmini göstererek “Bu resimden ve düşüncesindendevlet onca korkuyor ki anlatamam” diyordu. O etkinlikte Dilek Polat ve Cihan Fındık da vardı. Cihan sesi kısılana kadar bağırarak “Vartinik’te bir köm” şiirini okumuş, Dilekler de marş söylemişti.

Cem, kavganın mutfağında her işe koşuyor ve durmak dinlenmek bilmiyordu. Tek derdi her şeyin güzel olması ve kavgaya yaraşır olmasıydı. O günlerde: 1 Mayıs için hazırlıklara başlamış ve pankart planları yapıyorduk. Cem ve bir başka yoldaş bize “siz hazırlık yapmayın, biz pankart yapıyoruz zaten” demişti. Yaptıkları pankartı merakla bekliyorduk. 1 Mayıs sabahı getirdiler. Üstünde dört genel sekreter olan ve altında sloganın yazılı olduğu devasa bir pankarttı. Gerçekten çok emek verilmişti. Tek sorun üstteki resimlerin gözleri cansız duruyordu. Alana çıkarılabilirdi. Ama o alana çok daha güzel bir pankartla çıkılmalıydı. Bunu dile getirdiğimizde Cem hiç itiraz etmedi. Milim milim resimleri karelere bölüp aylarca emek verilmişti. O emeğe karşı biz de üzüldük. Geçen 1 Mayıs’ın İbrahim yoldaş resimli pankartını açarak gözlerde karşılaştırma yaptık. Ve makası elimize alıp onca emek verilen pankartı ortadan ikiye kestik. Sloganlı tarafı ile alana çıktık. Cem yine en önde ve sloganları ile bizi yönlendiriyordu.

Güzel günlere olan inancın en güzel kavga neferi gerilla olmak için diğer yanda çabalıyormuş, yaşı nedeniyle ilkinde kabul olmayan bu çağrısı ısrarı ve inadı sonucu ikincide kabul olmuş. Demirdağ’lar şehit düştüğünde “Demirdağ olmak vaktidir” diyen Cem Ergüldü aynı kavgada Demirdağ’lar gibi ölümsüzleşti. O kavganın yiğit ve inançlı kızıl karanfillerindendi. İzmir’e şehit düştüğü haberi geldiğinde devlet onun semtine giden otobüs seferlerini iptal etti, cenazesinin cemevinden kalkmasına engel odu. Kaçırır gibi yapılan cenazesine çoğu yoldaşı katılmadı. Kaynaklar Mezarlığı’na gittiğimizde yol boyu iki sıra dizilen jandarmanın sayısı tahmin bile edilemezdi. Ölümü dahi bir fırtına yaratmıştı bu şehirde. Kavganın en güzel esintisi Cem yoldaş yüreklerini titretmişti yine…

O gün elimizde kasımpatılarımızla Cem’in başucundaydık. Sözümüzü yineledik:

HALAYIMIZ VAR YARINLARDA… SON SÖZ DAHA SÖYLENMEDİ… (Bir ÖG okuru)

Daha fazla göster

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu