GüncelManşet

ÇEVİRİ: Anaakım medyanın görmediği tarihin en büyük hapishane grevi

24 eyaletten binlerce tutsak, “Amerika’da köleliğe hayır!” şiarıyla Attica Hapishane isyanının 45. yılında birlik olmak, örgütlenme hakkı, daha iyi koşullar için ve hapishanelerdeki mevcut çok düşük ücrete çalıştırma sistemine karşı 9 Eylül’de greve başladı. Fakat bilinmelidir ki ana akım Amerikan medyası, tarihin en büyük iş bırakma eylemini görmezden geliyor. Bir haftadır The New York Times, Washington Post, NBC News, ABC News, MSNBC, Fox News, CNN ve NPR gibi yayın kuruluşları hapishane grevine hiç yer vermediler.

Grevin başladığı dönemle paralel olarak CNN “Cliton’ın kopyası” üzerine hikayeler anlatırken, New York Times ise saçını sıfıra yakın kestiren kadınlara sayfalarını ayırdı. ABC News ise kendi iş ortağı Disney’in yakında vizyona girecek olan filminin fragmanını vermekle meşguldü. İşçilerin örgütlediği daha önce görülmemiş büyüklükteki greve yer verecek zamanın ve gazete sayfalarının varlığı aşikarken, bu grev için alan yaratılmadı. The Nation, City Lab, Engadget, Money Watch, Buzzfeed ve Thursday, The Wall Street Journal gibi bir avuç medya organı dışındaki diğer büyük ölçekli kuruluşlar, haber ve internet ağları sessiz kaldı.

Grevin örgütleyicilerinden ve aynı zamanda Örgütlü Tutsak İşçiler Komitesi’nin medya eş başkanı olan Azzurra Crispino’yla telefonda konuştuğumuzda, kendisi medyanın ileride grevi haberleştirmesinden de umudu kesmişti. Fakat birkaç telkinden sonra, dört yıllık kölelik karşıtı tutsakların şikayetleri medyada yayımlandı. Onun en net olduğu konu, grevlerin özünün dışına taşınabildiği kadar haberleştiriliyor olması ve bu şekilde medyanın eylemleri barışçıl bir direniş olarak yansıtıyor olmasıydı ama bu olanaksızdı. Crispino “ben bir pasifistim ve direnişlerin barışçıl şekilde kalmasını isterim” diye konuştu. Greve engel olmak isteyen hapishane yetkililerine dayanarak şöyle söylüyordu; “Ama ana akım medya açısından yerde kan lekesi olduğu zaman hapishaneler gardiyanların yaralandığını rapor etmek zorundalar. Böylelikle grevlerin gerçekleştiğini inkar edemiyorlar. Crispino’nun konuştuğu birkaç muhabir, çoğu hapishane sözcüsünün grevlerin olduğunu reddettiğini belirtti ve ekledi medya resmi hapishane sözcülerine mi inanacak yoksa tutsaklar mı?”

Güç dengesizliği ve medyanın taraflı tutumu kriminal mahkumların sesini duyurmasına bir engel daha koyuyor.  Özünde, hapishane grevlerinin yayınlanması, tıpkı diğer protesto eylemleri gibi, meseleyi özünden koparıp şiddet eylemlerini ve mülkiyete zararı ilk sıraya koyan ve açlık grevleri ve iş durdurma gibi barışçıl eylemleri gözardı eden, kötülüğe teşvik edici bir yapıya sahip.

Bu dinamik 3 Eylül olayında, özel güvenliğin petrol hattını protesto eden kızılderililerin üzerine köpekleri kışkırtmasından ve yaralanan protestocuların fotoğraflarının sosyal medyada yayılmasından da görülebilir. O sırada “şimdi sadece demokrasi” adlı görece küçük sol görüşlü bir haber şovu, AP ve UPI gibi kaynaklar olayı kaydetti. Ancak günler sonra, medya olayı “çatışmalar” adıyla lanse edince, çok büyük bir sıklıkla New York Times, CNN ve NBC gibi ana akım medya kuruluşlarında olayla ilgili makaleler yayımlanmaya başladı.

Bu yanlışı teşvik eden yapı, tam olarak toplumdan izole edilmiş hapishanelerde bile daha çok dile getiriliyor. Yalnızca şiddet eylemleri olduğunda hapishaneler dikkat çekmeye başlıyor. Aynı dinamik tutsaklar hücreye hapsedildiğinde, bedensel işkenceye uğradığında, malları yağmalandığında, sık sık hücreleri basıldığında ya da dışkıyla veya kanla kaplandığında çalışıyor. Aynı şekilde Crispino, medyanın her defasında barışçıl eylemleri görmezden gelerek, eylemlerin yönünü isyana ve mala zarar vermeye doğru kışkırttığını belirtiyor. Fakat bu ana akım medyanın ilgisizliğini tam olarak açıklamıyor. Yukarıda bahsedildiği gibi birkaç medya organı yapabildikleri ölçüde grevlere yer verebildi. Dolayısıyla konunun derlenmesi için yeterli bilgi yokmuş gibi düşünülemez.

Olası sebeplerden birisi, kurumsal medya organlarının en büyük reklamcılarının hapishane emeğini kullanıyor olmasıdır. Dolayısıyla problemi aydınlatmanın önünde büyük bir engel var. America, Chevron, Eli Lilly, GEICO, McDonald’s, ve Walmart gibi şirketlerin hepsi hapishane emeğini kullanan, kurumsal medya organlarının sponsorları. Yani onların ticari kaygılarını kalpten anlayabiliriz. Hapishane emeğini kullanan şirketlerden birisi olan Verizon, ana akım medya şirketlerinden Yahoo ve Huffington Post’un da sahibi. Moskova menşeili Russia Today medya kuruluşu, Crispino ile konuşan tek kablolu haber kanalı ve bildiğimiz kadarıyla grevleri yayımlayan tek organ.(…)

Bugüne kadar OTIS ile ilgili yapılan tüm haberlerin, bu hareketi olumlayanlar bile OTIS’un geniş politik amaçlarını göz ardı ettiler. OTIS’in politik amacı reform değil, modern kölelik sisteminin komple kaldırılması.

Crispino “OTIS, kölelik sisteminin komple kaldırılmasını savunan bir örgüt” diye ekledi. “Sistemi komple kaldırma tamamen göz ardı edildi. Bu ilginç çünkü insanlar bunun hakkında sorular soruyor ve bunun yerine bizim ne önerdiğimizi soruyorlar. Ancak kimse ideoloji hakkında konumsak ya da yazmak istemiyor. Medya ideolojiye, toplumun temel aksiyomları üzerine daha derin düşünceleri tartışmaya, ABD’nin dünya nüfusunun % 5’ine sahipken neden dünyadaki tutsak nüfusun % 25’ine sahip olduğunu tartışmaya alerjik. Belki 800 kelimelik yazı insanlara çok karmaşık geliyor diye medya bu meselelerle ilgilenmiyor ancak madenlerde çalışan insanlar için sinir bozucu.”

Grev ikinci haftasına giriyor. Belki ana akım medya ve televizyon kanalları okumaya değer yazıları olan Wall Street Journal veya diğer aktivist medya kuruluşlarını dikkate alıp kısaca tarihteki en büyük hapishane grevini haberleştirir. Öyle olmazsa Crispino öteki taktiklerin daha yaygın olmaya başlayacağını düşünüyor.

“Neredeyse şunu söylemek istiyorum, şiddet olursa bu medyanın sucu. Grev yapan isçilere şu mesajı veriyorlar; ‘Sadece işler çirkinleşirse sizi haber yaparız.”

Daha fazla göster

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu