Makaleler

İşçi direnişlerini sahiplenmek (S-38)

Örgütlenme özgürlüğünü kullanarak sendikalı olan işçilerin çok çeşitli baskılarla karşılaştıkları açıktır. En genel saldırı işten atmak olmakta, şayet işçi dağılmaz ve sendikasıyla beraber işe geri dönme talebiyle direnişe geçerse de kolluk kuvvetleri başta olmak üzere sistemin tüm kurumlarıyla karşı karşıya gelmektedir.

Bu oldukça zor bir karar ve mücadeledir. İşçiler uzun süre kötü şartlarda çalıştıktan sonra işyerinde gündelik yaşamlarını bir nebze olsun iyileştirmek, ailelerinin artan ihtiyaçları karşısında ücretlerini biraz da olsun artırmak amacıyla sendikalı olmayı tercih etmektedirler.

Direnişe önderlik eden, işçileri sendikalı olma ve mücadeleye yöneltme konusunda öncülük yapan işçiler ve sendika yetkilileri devrimci/demokratik görüşlere ve sınıfsal bir bakış açısına sahip olabilir veya olmayabilir. Ama her halükarda unutmamak gerekir ki işçilerin sendikaya üye olmaya karar vermesi, sendika üyeliğini sahiplenmesi, baskılar karşısında direniş ve mücadeleyi seçmesi ve mücadele esnasında her türlü baskı karşısında direncini sürdürebilmesi uzun ve zorlu bir süreci gerektirmektedir. Öncülük edenler fabrikadaki işçiler veya sendikanın tayin ettiği bir ekip olabilir, ancak bu çalışmayı başlatanlar işçilerle tanışıp, onlara güven verip, sendikaya kaydedip, baskı ve engeller karşısında onları yönlendirip mücadeleyi ileriye taşırken aylarca süren yoğun ve ısrarlı bir çalışma yapmışlardır. Bu nedenle direnişe başlayan işçileri değerlendirirken direnişin ilk gününü başlangıç kabul etmek doğru olmayacaktır, bu sürecin ciddi bir arka planı olduğunu ve yoğun emek harcandığını bilmek gereklidir.

Ancak bu da yetmemektedir. İşçilerin belirli söylemleri kullanması, dost-düşman ayrımı yapması ciddi bir dönüşüm geçirdikleri anlamına gelmemektedir. Kendileri açısından büyük birer adım atılmıştır, öncesinde tedirgin-önyargılı oldukları devrimciler ve demokratlar hakkında olumlu bir izlenime sahiptir ancak birkaç aylık süre zarfında her şeyi kabul edip içselleştirdikleri zannedilmemelidir. Böyle olmasını beklemek sınıf devrimciliği için yıllar süren emeği küçümsemek anlamına da gelmektedir.

Unutulmamalıdır ki işçiler mağdurdur, zar zor da olsa geçinebilmekte, buna göre planlar yapmaktaydılar. Ayrıca ev geçindirme derdi ve ailenin ve yakın çevrenin beklenti ve istekleri ile tepkilerini göğüslemek de kolay değildir. Bu nedenle yola çıktıkları ve güvendikleri sendikayla hareket etmek zorunda olduklarını bilirler, başarılı olmaları için kamuoyu desteğine ihtiyaçları vardır. Dolayısıyla sendikanın ve desteğe gelenlerin bazı söylemleri işçileri rahatsız etse de, benimsemeseler de mücadeleyi sürdürmek ve mağduriyetleri gidermek için alttan almayı tercih edebilirler.

Direnişe geçen işçiler nesnel olarak işçi sınıfının mücadelesinin en ileri bölüklerindendirler. Gelecekleri için, hakları için ayağa kalkmışlardır. Temel hakları için harekete geçen işçileri desteklemek, sahiplenmek gereklidir ancak verilen mücadelenin ekonomik-demokratik bir mücadele olduğu unutulmamalı, bu mücadeleler abartılmamalıdır.

Tüm bunlar direnişi destekleme gayesiyle ziyarete gelen ancak çok çeşitli hatalara düşen devrimci demokratik güçlerin üzerinde düşünmesi gereken olgulardır. Ne bir fabrikada verilen mücadeleyi ve işçileri abartarak onlara büyük payeler biçmek ne de işçileri cahil, bilinçsiz insanlar zannedip onlara öğretmenlik taslamak doğrudur. Bunlarla beraber direniş sürecini ve arka planını bilmeden, bu sürece kadar gelen emeği görmeden veya verilen emeğe hak ettiği saygıyı vermeden işçileri uyandırmak ve tehlikelerden koruma adına mücadeleye önderlik edenleri karalamak veya onların çabasını önemsizleştirmek de doğru değildir. Direnişleri sahiplenmek, güven kazanmak ve öncü işçileri saflarımıza katmak da uzun ve ısrarlı bir emeği, iyi bir gözlemi ve bilinçli-örgütlü bir çabayı şart koşmaktadır.

Daha fazla göster

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu