GüncelMakaleler

DENDE AZADİ | Şengal, Şengal Halkınındır! Peki Ya Ferman Kimin?

"Şengal halkı üzerinde bir baskı oluşturularak ve esasta öz yönetim ve öz savunma organları lağvedilerek oradaki hakimiyeti sağlamak yönlü adımlar atılacaktır"

9 Ekim tarihinden bu yana daha fazla gündeme gelmeye başlayan Şengal şusıralar daha da karmaşık bir hal alıyor.

KDP ve Irak Merkezi Hükümeti arasında imzalanan Şengal Anlaşması ile beraber 8 bini aşkın askeri birlik bölgeye sevk edildi ve bu hamlelerle beraber kentin bir nevi 2014’teki haline döndürülmeye çalışıldığı söylenebilir.

Hatırlanacağı üzere 2014’te öz savunma güçleri ve özyönetim birimleri olmayan Şengal’de halk DAİŞ’in zulmüne uğramış ve ne merkezi yönetim ne de KDP tarafından korunmuştu. Tersine DAİŞ başta olmak üzere her yönden saldırılara açık hale getirilmişti.

Yakın tarihte imzalanan ve Ezidilerin yaşadığı onlarca saldırıdan sadece biri olan bu anlaşma ile Şengal’in DAİŞ zulmünü yaşadığı günlere döndürülmek istendiği gayet açık. Ezidi Halkı şimdiye kadar varlığına yönelen saldırıları “ferman” olarak nitelendiriyor ve bu anlaşma da 75. Ferman olarak adlandırılıyor.

Baktığımız zaman Şengal,Ezidilerin çoğunlukta olduğu ve kendi iradeleri ile yönetilip, güvenliğini sağlayan bir bölge. Ancak bu anlaşma ile beraber bölgede yer alan ve halkın iradesi ile oluşturulan güçler devre dışı bırakılmaya çalışılıyor. Şengal’e dışarıdan dayatılmaya çalışılan bu anlaşma elbette ki hiç yabancısı olmadığımız bir politika.

Kürt ulusu içerisinde ayrıca farklı inanca ve kültüre sahip, yani birçok farklılığı içerisinde barındıran Şengal halkı siyasi olmadığı iddia edilen bir anlaşma ile açık açık asimile edilmeye çalışılıyor. Bölgeye sevk edilen askerlerin bir bölümünün Türkmen askerlerden oluşuyor olması da dipnot olarak eklenebilir.

Şimdiye kadar yaşadıkları onlarca saldırı karşısında bir şekilde varlıklarını sürdüren Ezidiler başta olmak üzere, bir arada yaşayan halk bu saldırılar ile beraber, siyasi çıkarlar gözetilerek yok edilmeye çalışılıyor.

Kendi özsavunma güçleri olmadığı takdirde bile ne DAİŞ ne merkezi hükümet ne de KDP’ye boyun eğen Şengal halkı bu tutumunu ısrarlı bir biçimde sürdürerek, iradeleri dışında imzalanan bu anlaşmayı kabul etmemekte kararlı. Keza anlaşma ilk imzalandığından bu yana halk protestolarını sürdürüyor.

Örneğin geçtiğimiz günlerde, askeri sevkiyatların ardından saldırılar karşısında direniş kararı alındı ve Ezidi Gençleri Birliği ile Ezidi Genç Kadınlar Birliği canlı kalkan eylemi başlattı.

Toplamda bu saldırılar ilesadece KDP ve merkezi hükümetin çıkarlarının korunması hedeflenmiyor ancak saldırılar esasta bu iki taraf üzerinden yürütülmekte. TC ve Amerika’nın da ayrıca parmağının olduğu bu saldırı durumunda elbette ki zararlı çıkarılmaya çalışılan sadece Şengal halkı olmuyor.

Toplamda Kürt ulusunun çıkarlarını gözeten ulusal hareket oluyor. Şengal’deki özyönetim organları başta olmak üzere Şengal halkının ve ulusal birliğin çıkarlarını gözeten herhangi bir kesim tarafından kabul görmeyen bu anlaşma ile bölgeden PKK ve PKK’ye yakın grupların çıkarılması da hedefleniyor.

Gelişmeler Şengal’de Bir Savaş Hazırlığının Göstergesi mi?

Yukarıda sözünü ettiğimiz yaşanan bu gelişmeler çok hızlı bir biçimde ilerlemese de anlaşmayı imzalayan tarafların belli hedeflerinin olduğu aşikar. Öncelikle Şengal’e saldırılarını ve özelde 8 bini aşkın güvenlik gücünün sevkiyatını Irak’ın sınırlarını koruma olarak lanse etmeye çalışan taraflar tamamıyla bölgede yer alan ve aktif rol oynayan PKK’ye karşı bir koruma duvarı örmeye çalışıyor.

Bölgede daha öncesine dayanan bir varlığı olan ve halk tarafından kabullenilen, halkın taleplerini gözeten PKK’nin mevcut durumda orada yer alması, anlaşma tarafları başta olmak üzere Şengal’e dair planları olan dış güçlerin de önünde bir engel olarak görülüyor.

Bu durumda PKK’yi bölgeden uzaklaştırma çalışmaları elbette ki karşı taraflar için mecburi bir adım. Hem halk hem de halkın çıkarlarını savunanlar nezdinde haklı konumda olan PKK’nin oradan çıkarılmaması demek KDP veya Merkezi Hükümetin ve dolaylı olarak ABD ve TC’nin bölgede söz sahibi olma çabalarının boşa düşmesi anlamına geliyor. Bölgede söz sahibi olmasının yanı sıra PKK’nin oradaki varlığının dahi sözünü ettiğimiz tarafları tedirgin ve rahatsız ettiğini söylemek yanlış olmayacaktır.

Söz konusu başlıklar Şengal ve PKK olduğunda, TC için ayrı bir parantez açılması elbette ki mühimdir. TC’nin yalnızca son süreçteki politikalarını gözden geçirdiğimizde dahi imzalanan anlaşmadan ve Şengal’e dönük saldırılardan nemalanmak için tetikte beklediğini tahmin edebiliriz. KDP ve merkezi hükümet ile çıkarları uyuşan TC’nin bu anlaşmayı pek tabii sevinç ile karşılamış olması bunun ilk göstergesidir.

Aylar önce Şengal’e dönük bombalamalar ile gündem olan, bu işgalci ve saldırgan tavrını PKK’nin askeri kamplarına, Medya Savunma Alanları’na operasyon başlatarak sürdürmüş olması da bize yeterince veri sunmaktadır.

TC’nin Kürt ulusu söz konusu olduğunda tavrının ne yönde olacağını önceden tahmin etmek için elbette ki pek fazla veriye ihtiyaç yoktur. Ancak bunlar TC’nin Şengal başta olmak üzere bölgede hedeflediğinin ne olduğunu anlamak açısından önemlidir.

Öncelikle TC’nin esas derdinin PKK ile olduğu aşikar. Ancak PKK ile sınırlı kalmayacak bir şekilde, Kürt ulusu ve kazanımlarına yönelik tahammülsüzlüğü de somutta atılan her adımda kendini göstermektedir. Bu kendi çıkarlarından bağımsız bir durum değildir. İstisnai durumlarda Kürt ulusunun çıkarlarını gözetmeyen KDP ile de karşı karşıya gelmişliği bilinen bir gerçek.

Öylesi durumlar yalnızca KDP tarafının TC çıkarları ile çatıştığı durumlardır. Ancak mevcut durumda açık bir çıkar çatışması gündemde değil. Elbette ki KDP’nin TC ile ortaklaşmaya gitmesi hali hazırda ulusal birliği darbeleyen bir noktada durmaktadır. Ki söylemlerinin aksine KDP’nin ulusal birliği sağlamak gibi bir sancısının olmadığı da açık.

Bütün bu değerlendirmelerin yanında Şengal’in TC açısından da anlamı farklıdır. DAİŞ saldırıları karşısında direnen, teslim olmayan Kürt ulusunun bir kalesi olan Şengal, hem o dönemde hem de şimdi Rojava açısından büyük bir moral kaynağı ve direniş mevzisidir. Aynı zamanda stratejik konum olarak da Rojava ile bağlantısı olan bir bölge olması itibariyle TC’nin hedefi olmaktan kurtulamamıştır.

Direnen ve saldırılara boyun eğmeyen Kürt halkının olduğu her yer TC’nin hedefi haline gelmektedir kuşkusuz.

Toplamda yaşanan gelişmelere dönüp baktığımız zaman KDP ve Irak Merkezi Hükümeti’nin Şengal’e yönelik planlarının sadece asker konuşlandırmak ve güvenliği sağlamak olmadığını ve daha ileriye gidileceğini, en azından planların bu yönde olduğunu söyleyebiliriz.

Şengal halkı üzerinde bir baskı oluşturularak ve esasta öz yönetim ve öz savunma organları lağvedilerek oradaki hakimiyeti sağlamak yönlü adımlar atılacaktır. Halkın kendi iradesi ve varlığına yönelen bu saldırıları sükunet ile karşılamayacağı da yaşanan gelişmelerden anlaşılmaktadır.

Sonuç olarak KDP ve Irak Merkezi Hükümeti’nin işbirliğinde, Şengal’e yönelik bir savaş hazırlığında olduğunu söylemek yanlış olmayacaktır. Şengal halkına yönelecek saldırılar görüldüğü üzere bir direniş ile karşılaşacak ve bir çatışma durumu yaratacaktır. Önümüzdeki günlerde yaşanacak olan gelişmeler KDP ve Irak Merkezi Hükümeti’nin tavrını daha net hale getirecektir.

Daha fazla göster

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu