Manşet

Dersim’de köy çalışmaları devam ediyor

PULUR

Festival öncesi düzenlemiş olduğumuz köy çalışmalarının devamını Pulur (Ovacık)’da gerçekleştirdik. Köy çalışmalarımızda Pulur’un kendi sorunları olan madencilik, karakollaşma, orman kesimi ve köye geri dönüşlerle ilgili köylülerle birlikte bu çelişkiler üzerinden tartışmalar yürüttük.

Konuşmalarımızda köylülerin gerek karakollaşmaya gerek orman kesimlerine ve gerekse maden işletmeciliğine karşı tutum ve tavırları direkt sistemi hedef almaları bizler açısından önemli bir yerde duruyor.

Bu sorunlarla ilgili halka genel yaklaşımı daha politik bir şekilde bizimle tartışmaları, köylülerden doğru direk olarak söylenen sistemin yıllardan beri Dersime karşı izlemiş oldukları baskıcı politikaları halen daha devam ettiğini belirtmeleri de yine önemli bir yerde duruyor. Ayrıca ajan-işbirlikçi ağının Ovacık’ta yoğun bir şekilde örgütlendiğini belirtmeleri önemli bir yerde duruyordu.

 

“Dersim Kızılbaşlığını yok sayıyorlar”

Partizan’ın yapmış olduğu köy çalışmalarını olumlu bulduklarını bunu sürekliliğe dönüştürmemiz konusunda bizlere yer yer öneride bulunmaları sistemle bizim aramızda net bir farklılığın olduğunu görmeleri, bizlerin umudumuzu büyütmemize mücadele etme azmimize azim katıyor.

3 günlük Pulur (Ovacık) köy çalışmalarımızda Gezi ayaklanması ve sürece dair canlı tartışmalar yaşadık. Dersim köylüleri “Egemenlerin sunmuş oldukları “barışı” kabul etmeyeceklerini ve devletin amacının halkı kandırmak olduğunu bizler kendi tarihimizden biliyoruz. Aynı zamanda Dersim Kızılbaş Aleviliğine karşı da pervasızca aşağılamalarını, yok saymalarını çok iyi biliyoruz” diye konuşuyorlar. Maden şirketlerine karşı da bütün devrimci, ilerici, demokratik kesimlerin kendilerini yalnız bırakmamalarını istediler.

 

dersimde koy calismalari 2“Saçların Çiğdemimin saçlarına benziyor”

Çalışmalarımız süresinde 29 Haziran 2010 yılında Ovacık-Aslandoğmuş köyünde pusuya düşerek şehit olan Ferdi Karacan (Munzur) ve Çiğdem Yılmaz (Kinem) yoldaşların şehit oldukları yerde bir anma gerçekleştirdik.

Çok yoğun duygular içerisinde gerçekleştirmiş anmamızdan sonra köye çalışma yapmak için indik. Bir yaşlı anamız kadın bir yoldaşımızı görür görmez dilinde ağıt yakarak “Gel yüreğime basayım seni. Saçların Çiğdemimin saçları gibi” deyip saçlarını öpmesi, yoldaşımızı kendi canından bir parçaymış gibi sarıp sarmalaması, Kinem ve Munzur yoldaşlarımızdan kısa anılar anlatması bizleri içimizde kopan fırtınaları daha fazla dizginleyemememize neden oldu.

Tüm duygularbir birine karışmış durumdaydı. Köy çalışmalarına katılan bütün yoldaşlarım Pulur (Ovacık) halkından almış oldukları bu moral ve motivasyonun yanı sıra düşmana olan kinimizi bir kez daha bileyerek hep birlikte Mameki’ye dönüyoruz.

 

MAZGİRT

Festival çalışmalarımızın bir sonraki adresi Mazgirt‘ti. Uzun yıllardan sonra kapılarını çalacağımız bu köylülerin ilk tepkilerini öncesinden kestirmek zor değildi. Uzun bir aradan sonra kapısını çaldığımız her köylünün sitem, serzeniş ve özlem dolu tepkileriyle karşılaşmaya hazırlamıştık kendimizi.

Bizleri bir bir bağrına basacaklar, eleştirilerini yapacaklar ve daha sık gelmemiz için bizi tembihleyeceklerdi. Keza Mazgirt köylerinde de aynısı yaşandı: sıcacık bir merhaba, şaşkınlık, gözlerinde parıltı ile koyulaşan sohbetler…

Köylüler ile yaptığımız paylaşımların ilk noktasını kuşkusuz geçmiş yılların, yaşanan pratiklerin, yoldaşlarımızın bıraktığı o derin izlerin etkileri oluşturuyordu. Herkes o kadar çok anı ile dolu ki. Konuşurken eskiyi yaşayan, gözyaşlarını tutamayan halkımızı teselli etmek bize düşüyordu elbette. Şehit düşen yoldaşlarımızın anılarını, ileri çıkan özelliklerini yoldaşlarımızla yaşayan halkımızdan öğreniyoruz.

 

“Şehitlerimiz, yolumuzu aydınlatan meşalelerimiz…”

Şehit düşen kimi yoldaşlarımızın ailelerini ziyaret edip, mezar başı anmaları gerçekleştirmek bizler açısından her zaman olduğu gibi anlamlı ve değerli. Köy çalışmalarına ilk defa katılan yoldaşlar açısından ise apayrı bir anlama ve etkiye sahip kuşkusuz.

1988’de Xozat’ta şehit düşen Niyazi Sezgin yoldaşın ailesi, annesi, kardeşleri bizleri yoldaşça karşıladıklarında geçmişte bırakılan etkinin geçen onca yıla rağmen nasıl da yüreklere ve bilinçlere kazındığına şahit oluyoruz. “Hoş geldiniz yoldaşlar” şeklindeki karşılama yüreğimizi kavuran, inancımızı tazeleyen satır araları.

Niyazi Sezgin yoldaşımızın köyü olan Xeceran (Dayılar) köyünü geride bırakıp dağların Kureyşi kod adlı şehit yoldaş Hayrettin Bakış‘ın köyü olan Riçık’a (Geçitveren) doğru yol alıyoruz. Tarihimizde çok önemli ve değerli bir yere sahip olan Hayrettin Bakış yoldaşın mezarını iki yıl aradan sonra tekrar ziyaret ediyoruz.

 

dersimde koy calismalari 3Köyün girişinde Partizan bayrakları

1985’te Xozat’ın Bargini köyünde şehit düşen Kureyş yoldaş, bilinçlere ve yüreklere işlenmiş bir sahiplenmeye ve saygıya sahip. Kureyş yoldaş ve hareketimizin diğer kadro ve militanlarının can bedeli yarattığı değerler nedeniyledir ki Riçık bizi tekrar gördüğüne çok mutlu. Aynı mutluluk bizler açısından da fazlasıyla geçerli.

Çaldığımız her kapı kucak dolusu özlem ve sevgiyle sarılmakta bizlere. Mazgirt’in en büyük köyleri arasında olan Riçık’ı gezerken bizleri şaşırtan ve sevindiren bir durumla karşılaştık: Köyün gençlerinden bazıları Pulur’a (Ovacık) gezmeye gittiklerinde önderimiz İbrahim Kaypakkaya’nın resminin bulunduğu Partizan flamalarını buluyorlar ve alıp köylerine getirerek köyün girişine asıyorlar. Bir ana gururla “onu oğlum getirip astı” diyor.

 

“Bütün bu savaş bir Spas için miydi?”

Mazgirt köylüleri politikayı takip etme ve fikir geliştirme konusunda oldukça iyi bir seviyede. Güncel, politik tartışmalar doğallığında gelişiyor. Taksim direnişinden tutalım da müzakere sürecine kadar hararetli tartışmaların yaşanması da kaçınılmaz oluyor. Ama dikkatimizi çeken önemli bir nokta yurtsever ailelerin müzakere serecine dair güvensizlikleri ve eleştirileri oldu.

Bu eleştirilerin en çarpıcı olanlarından bir tanesi de hiç kuşkusuz yaşlı bir ananın söyledikleri oldu. Kendini “PKK’li” olarak ifade eden bu yaşlı ana “Neyin barışıdır bu?” diye soruyor.

Ardından da “Zindanlar boşalmadan, tutsaklar bırakılmadan, karakollar durdurulmadan, devlet Kürtlerin hakkını kabul etmeden nasıl barış yapılıyor? Zindanlar gencecik insanlarla dolu. Bizim çocuklar sınır ötesine neden gidiyor? Gidecekse AKP gitsin, Tayyip gitsin. Bizim çocuklar (gerillalar) haber göndermiş: biz anamızı çok özledik, gelsin de bir görelim demişler. Gitmiyorum ben bir yere, yanlış yapıyorlar. Her şey bir dil için miydi? Bütün bu savaş bir Spas için miydi?” diyerek tepkisini dile getiriyor.

Ulaştığımız her köydeki Partizan yürekler yaşadığımız eksiklikleri gidererek, tekrar bu bölgede çalışmalarımıza devam edilmesi gerektiğini ifade ettiler. Hiç kuşkusuz ki daha güçlü ve sürekli köylere gidebilmek için çok daha ileri bir düzeyde örgütlenmemiz gerekiyor. Deyim yerindeyse kitleler kapılarını çalmamızı bekliyor. Daha hızlı ve daha güçlü örgütlenmemizin hayati zorunluluğunu tekrar tekrar bilince çıkarıyoruz.

  

Dersim Partizan

Daha fazla göster

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu