Emek

“(Direnişteki) Her gün yeni bir zaferdir!”

 

Kartal: Direnişe geçen binlerce TEKEL işçisinin ve onlara destek veren binlerce insanın akın ettiği, herkesin“öğrenci ve bürokrasi şehri” olarak tanımladığı Ankara; aradan geçen 2 yılın ardından TOGO direnişi ile yine işçi çehresine bürünmüştü.145 gün boyunca ODTÜ’lü öğrencilerden devrimcilere, sendikalardan yoldan geçerken korna çalan şoföre kadar destekle büyüyen ve kararlılıkla İlerleyen 35 TOGO işçisinin direnişi sonucu, patron,  75 yıllık ayakkabı fabrikası olan TOGO’yu kapatmak zorunda kaldı.

Togo’nun kesin olarak üretimi durdurduğu ve kapandığı anlaşılınca sendikal mücadeleyi başka fabrikalara da taşıma hevesinde olan işçiler, direnişi sonlandırma kararı aldılar. TOGO direnişini, kısaca özetlemek gerekirse“(Direnişteki) Her gün Yeni bir zaferdir!” diyebiliriz. Peru’dan TOGO direnişini selamlama mesajında yer alan ve Perulu işçilerin sloganı olan (aslı“Undiama sesun triunf omas!”tır) bu cümle; evini geçindirmek zorunda olmasına rağmen bin bir zorluğu göğüsleyerek direnişi sürdürme kararlılığını gösteren işçilerin sömürücü sistem karşısında her gün verdikleri kavgayı özetlemektedir adeta. Ve aslında kazanılan tek zaferde bu değildir. Daha önce

Toplumsal muhalefetin hiçbir katmanında yer almamış; hakkını isteyen işçiden parasız eğitim isteyen öğrenciye kadar yapılan tüm eylemlere“terör” gözüyle bakmış olan TOGO işçileri, bu direnişteki her gün bu ön yargılarını teker  teker kırmış ve dostunu düşmanını tanımıştır.

19 Eylül günü yaptıkları bir eylemle direnişlerinin sonlandığı açıklanan TOGO ile ilgili direnişin diğer bir öznesi olan Deri-İş Sendikası ile görüştük. Sendikada Örgütlenme ve Uluslar arası İlişkiler Uzmanlığı yapan Eren Korkmaz’dan bize direnişi kısaca özetlemesini istedik ilk olarak.

“Fiili olarak toplu sözleşme hakkı gasp edilmiş durumda”

“TOGO Ankara’nın bilinen ve başbakan, bakanlara milletvekillerine, üst düzey yöneticilere üretim yapan bir fabrika” diyerek sözlerine başlayan Korkmaz,  işçilerin, sene başından itibaren  düşük  ücretler almaya başladıklarını, çeşitli sıkıntılar yaşadıklarını ve bunun üzerine sendika ile bağ kurmaya karar verdiklerini söyledi.  Fabrikada çalışan 55 işçiden 35’inin 2 Nisan’da sendikaya üye olduğunu, kendilerinin de 4 Nisan’da Çalışma Bakanlığı’na yetki Başvurusunda bulunduklarını, ancak Ocak ayından bu yana Bakanlık “yasa ha değişti, ha değişecek” diye keyfi bir şekilde toplu sözleşmeleri ertelediğini belirten Korkmaz, “Yürürlükte olan ya-saya göre 6 gün içinde yetkinin verilmesi gerekiyor. Biz hala yetkimizi ala-bilmiş değiliz. Aslında bu sorun, yaklaşık 300 bin işçiyi etkileyen bir durum. Fiili olarak toplu sözleşme hakkı gasp edilmiş durumda aslında. Senenin başından bu yana hiçbir sendika toplu sözleşme yapamıyor. Böylelikle de etki gücü azalmış oluyor” dedi.

Patrona ihbar mektubunun gitmesinin ardından işçilerin bir kısmının işten çıkarılması, destek verenlerin se “süresiz izne çıkarılması” direnişin fitilini ateşlemiş. Patron, işçileri bu şekilde vazgeçiremeyeceğini anlayınca bu kez vali, emniyet müdürü, hükumet ile ilişkilerini kullanarak işçileri 3 gün üst üste gözaltına aldırttı. Korkmaz’ın anlatımlarına göre bu süreçte fabrikayı 20-30 yıllık işçilerinden “koruyan” polise barbekü partileri veriliyor, ayakkabı hediye ediliyor. “Bu olanların şöyle bir etkisi oldu” diyor Korkmaz,“İşçi arkadaşlar nezdinde bazı şeyler netleşmiş oldu. Hayatlarında ilk kez karakola ‘düştüler’! O güne kadar polisle her şeyi paylaşan, sohbet eden bir işçi profili vardı. Bu gözaltılar bu algının kırılmasında bir etki yarattı.

“İftar sofraları, eyleme dönüştü!”

Sendikayla işçiler, yaz sürecini daha canlı geçirmek için imza kampanyası düzenlemişler, tam 12 bin imza toplamışlar. Uluslararası kampanyalar örgütlemişler. Ramazan’da iftar sofralarını, Ankara halkının davetli olduğu bir paylaşım sofrasına, bir eyleme dönüştürmüşler. “Bu süreçte çok sayıda fabrikadan işçi gelip bağ kurdu ve sendikalaşma üzerine bilgi aldı. Hatta bir iş yerin de işçiler direnişin etkisiyle sendikalı oldular” diye anlatıyor Korkmaz.

Bayramdan bir süre sonra önceden aldıkları “fabrika kapanıyor” duyumunu, işçiler sayesinde kesinleştirdiklerini ve bu konu üzerine işçilerle toplantı al-maya başladıklarını söyleyen Korkmaz;

Direnişi sonlandırma sürecini şöyle özetledi:  “Bir direniş sendika ne kadar başlatmak isterse istesin, işçiler istemediği sürece başlamaz. Aynı şey direnişi bitirme süreçlerinde de geçerli. İşçi arkadaşlar; direnişi sonlandırmanın, sektöre işçi alımlarının arttığı bu dönemde olumlu olacağını, kendilerinin nerede işe girerlerse girsinler sendikal mücadeleyi sürdüreceklerini söylediler.‘Örgütlü bir şekilde başladık, örgütlü bir şekilde direnişimizi sonlandıralım’ dediler. Bunun üzerine direnişi sonlandırma kararı aldık!”

“Demek ki 35 işçi, 75 yıllık işletmeden güçlüymüş”

Direniş üzerine sohbetimiz bu kez direnişin Ankara ve işçiler üzerindeki etkisi üzerine yoğunlaşıyor. “Direnişteki arkadaşlarımız, direnişten önceye kadar ODTÜ’de bir eylem olduğunda öğrencilere tepki gösteriyorlardı. TEKEL işçileri direnirken, onlara kızıyorlardı. Ama direnişle birlikte hızlı bir değişim gerçekleştirdiler. Polisin bize yaklaşımı, gözaltına alındıktan sonra 500 ODTÜ öğrencisi ve işçisinin bizim için eylem yapması, ODTÜ’den mezun olan öğrencilerin mezuniyetlerini işçilerle kutlaması, devrimci, demokratik örgütlerin destekleri bu konuda çok etkili oldu” diyor Korkmaz.

“TOGO direnişi Ankara’nın çok merkezi bir bölgesindeydi. Her gün yakınımızdan binlerce araç geçiyordu. Geçen araçlar korna çalıyor, el sallıyor, ara-basını durdurup yardımda bulunanlar, sohbet edenler oluyordu” diyen Korkmaz,  bir de şöyle bir ekleme yapıyor;  “Ankara eskiden yalnızca öğrenci ve bürokrat kenti olarak bilinmesine rağmen artık aynı zamanda bir işçi kenti.”

Korkmaz son olarak şunları ekledi sözlerine:  “Sırf sendikayla çalışmamak için 75 yıllık bir fabrikanın kapanması, işverenin kendi tercihi elbette. Bizim yapabileceğimiz bir şey yok ama gerçekten üzücü bir durum. En azından işçi arkadaşlarımız orada 20-30 yıldır emek verdiler. İstedikleri çok büyük şeyler değildi. Biz, ‘Ya sendikalı çalışacaksın ya da üretim yapmayacaksın’ dedik, o ikincisini tercih etti. Demek ki 35 işçi, 75 senelik işletmeden daha kuvvetliymiş.”

 

Daha fazla göster

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu