GüncelMakaleler

DÜNYA | Cumhuriyetçi, Demokrat, Kadın, Erkek, Siyah, Beyaz… Kumanda kimde olursa olsun, ABD emperyalizmi bildiğiniz gibi!

"ABD’nin başkan ve başkan yardımcısının belirleneceği seçimlere üç aydan daha az bir süre kaldı. 3 Kasım’da gerçekleştirilecek seçim sonucunda Başkan, Başkan Yardımcısı, Temsilciler Meclisi, Senato ve Valiler belirlenecek"

Düzen içi siyasette en önemli ilgi odağının ilki o ülkenin seçim süreci ise, gündemin odağında karşımıza ABD’nin başkanlık seçimlerinin bulunduğunu söylemek abartılı sayılmaz.

Zira, son on yıl içinde işler kendi açısından istenildiği gibi gitmese de ABD, emperyalist-kapitalist sistemin gerek ekonomik olarak gerek askeri, teknoloji, silah sanayi vs. açılarından hala en büyük emperyalist gücü. Dolayısıyla, dört yılda bir 2-8 Kasım arasında tüm gözler ABD’deki seçimlerin sonuçlarına kilitleniyor.

Elbette emperyalist-kapitalist sistemin özüne vakıf olanlar açısından, Beyaz Saray’ın oval ofisindeki şahsın Cumhuriyetçi mi Demokrat mı, siyah mı beyaz mı, kadın mı erkek mi vs. kim olduğunun önemi yoktur. Kimi iç ve dış politika başlıklarında bunların belli başlı farklılıkları olsa da, öze tekabül etmesini kimse beklememektedir.

Yine de bu durum, önümüzdeki dört yılın önemli parametrelerinden biri olarak bizim açımızdan da takip edilmesi gerektiği gerçeğini değiştirmemektedir. Nitekim, 4 yıldır ABD’yi yöneten Trump’ın karşısına Demokratların adayı olarak çıkan Biden’ın kazanma ihtimali dahi, kendi iktidarlarına ilişkin fikirleri nedeniyle, AKP-MHP iktidarının ödünü patlatmış durumdadır. Tek başına bu dahi 3 Kasım 2020 ABD seçimlerine ilgimizi yöneltmemizi gerektiriyor.

 

İki resim arasındaki farkları bulun: Trump-Pence ve Biden-Harris

ABD’nin başkan ve başkan yardımcısının belirleneceği seçimlere üç aydan daha az bir süre kaldı. 3 Kasım’da gerçekleştirilecek seçim sonucunda Başkan, Başkan Yardımcısı, Temsilciler Meclisi, Senato ve Valiler belirlenecek.

Başkanlık için mevcut Başkan Yardımcısı Mike Pence ile D. Trump ve Kamala Harris ile J. Biden yarışıyor. Trump, Pence ve Biden’ın isimleri zaten belliyken, geçtiğimiz hafta Biden, başkan yardımcısı adayı olarak Kamala Harris’in ismini açıkladı ve tüm gözler, Demokratların kazanması durumunda ABD’nin ilk Siyah kadın başkan yardımcısı olması itibariyle Harris’e çevrildi.

Hatırlanacağı gibi, D. Trump başkanlık seçimini kazandığında kürtaj karşıtı söylemleri ve cinsiyetçi yaklaşımları nedeniyle yüzbinlerce kadın sokaklara çıkarak protesto gösterilerinde bulunmuştu. Diğer yandan Mayıs ayının sonunda siyahi G. Floyd’un polis tarafından pervasızca katledilmesi bugün de hala kimi bölgelerde devam eden protestolara yol açmıştı. Yani Harris, Trump’ın başkanlığından memnun olmayan bu iki kesime hitap edebilecek bir isim.

Ancak durum hiç de öyle değil, bu sadece göze hitap etmenin dışında fazla bir anlam taşımıyor. Zira Harris’in, iki dönem boyunca yaptığı Bölge Savcılığı sürecinde “ırksal adalet konusunda sicilinin pek de parlak olmadığına” dikkat çekiliyor. Diğer yandan ABD’li kimi feminist çevreleri her ne kadar heyecanlandıran bir aday olmasına karşın Harris’in kürtaja hakkına ve eşcinsel evliliğe “sıcak baktığı” söyleminin dışında bu konuda da özel bir politik duruşu bulunmuyor.

“Dişi Obama” denilerek parlatılan ve seçim kozu olarak başkan yardımcılığı adaylığı verilen Harris’in de benzetmeye uygun olarak Obama’dan farkı yok. Nitekim Obama döneminde başta polisler olmak üzere kolluk güçlerinin siyahlara yönelik şiddetinde özel bir düşüş görülmediği gibi, katletmekten işkence yapmaya kadar suç makinesi olan polislerin yargılanmasında da bir artış gerçekleşmemişti. Biden seçildiği durumda başkan yardımcısı olacak Harris’in ABD emperyalizminin kuruluş kodlarında bulunan ve Amerikan yerlilerine dünya tarihinin en büyük soykırımını yaşatan ırkçılık konusunda adım atabileceğini düşünmek fazlasıyla saflık olur.

Benzer bir durumu Biden için de söylemek mümkün. Trump’ın tutarsız, bir günü diğerine uymayan dış politikadaki tutumunu eleştiren Biden ve genel olarak Demokratlar, küresel müdahalelerin, yani emperyal hedeflerin artırılmasını savunarak pratikte dış politikada Trump gibi bir karakterin de gerisinden geliyorlar.

Dış politikada ABD liderliğinin tahkim edilmesini savunan Biden, Dış İlişkiler Konseyi adlı düşünce kuruluşunun yayımladığı Foreign Affairs dergisi için kaleme aldığı makalesinde Trump’tan önce ABD’nin dış politikada “kurallar koyan ve anlaşmaları ve kurumları oluşturan bir devlet” olmasına karşın, Trump’ın bu sorumluluktan kaçtığını vurguluyordu.

Buna karşın Biden, küresel bazda daha fazla müdahale edici bir rol üstlenerek uluslararası sisteme liderlik etmeyi öne sürüyor. [Yani daha fazla saldırganlık, daha fazla işgal, daha fazla ekonomik köleleştirme…]  (Ocak 2020, www.foreignaffairs.com) George W. Bush’un başkanlık seçiminde Biden’ı desteklediği iddiası boşuna değil sanki.

Aynı makalede Biden, Çin’le ilişkilerinde ABD’nin daha sert bir tutum alması gerektiğini; “teknoloji hırsızlığı ve fikri mülkiyet hakkı” gibi konularda Çin’le mücadele edeceğini ve bunun için müttefik ülkelerle birlikte hareket edeceğini söylüyor.

 

Anketler bu kez doğruyu mu gösteriyor?

Bu yılın ilk aylarına kadar başkanlık seçiminin sonucu az-çok belliydi. İşsizlik rakamlarında önemli düşüşler kaydedilmiş, ekonomide görece iyileşmeler yaşanmış, dahası en başarısız döneminde George W. Bush’a yaptıkları gibi Trump’a vatandaşlar tarafından ikinci bir şansın verileceği öngörülüyordu.

Ancak COVİD-19 pandemisi sürecindeki vurdumduymaz tavırları, sağlık sisteminin çöküşü, her gün bine yakın insanın yaşamını yitirmesi, işsizlik oranlarının tarihi rekorlar kırması, Floyd’un katledilmesinin ardından sokağa çıkarak protesto gösterilerine katılanlara yönelik saldırgan tutumu Trump’a bu ikinci şansın gösterilmeyeceği yorumlarına neden oluyor.

Ancak sadece yorumla da kalmıyor, tüm anketlerde Biden sürekli olarak rakibi Trump’ı artan oranda geride bırakıyor. ABD’nin saygın gazetelerinden The Economist, Biden’ın kazanma şansının yüzde 93 olduğunu iddia ediyor.

New York Times’ta, “Biden’in 25 yıldır görülmemiş bir ulusal fark yaptığı” yer alıyor. Halbuki aynı New York Times, 2016’da Trump’ın karşısındaki Hillary Clinton’ın seçilmesine yüzde 85 şans vermişti. Yani kontrol altına alınamayan COVİD-19 salgınına, Floyd protestolarına, ekonomik krizin giderek yakıcı bir şekilde hissedilmesine bakarak Trump’ın kaybedeceğini peşinen söylemek çok zor.

Seçim meselelerinde işler o şekilde yürüseydi, Türkiye’de AKP yirmi yıla yakın iktidarda kalamazdı. Ayrıca daha önceki ABD seçim değerlendirmelerinde ayrıntılı bir şekilde aktardığımız gibi, ülkedeki seçim sistemi sadece oy çokluğuna dayanmıyor; Başkan ve yardımcısını seçecek olan seçiciler kuruluna, nüfus oranına göre en çok temsilci gönderecek eyaletlerdeki duruma ve salıncak eyaletler (swing states) denilen, ne Cumhuriyetçilerin ne de Demokratların mutlak üstünlüğü elinde bulundurduğu Ohio, Florida ve Virginia gibi eyaletlerin tutumuna da bakıyor.

Kısacası, bugün Biden-Harris ikilisinin, anketlere ve ülkedeki havaya göre ipi göğüsleyecekleri net olarak görünmesine karşın üç aylık zaman diliminde tüm dengelerin değişebileceğini gözardı etmemek gerekir.

Daha fazla göster

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu