Güncel

Kadın gazeteciler: Kadın gazetecilerin durdukları nokta yargılanıyor

“Kadın gazetecilerin durdukları nokta yargılanıyor. 12 Eylül’de arkadaşlarımızı mutlaka alacağız” diyen kadın gazeteciler tutsak olan  Hicran Ürün, Reyhan Hacıoğlu ve Pınar Tarlak’ın yarın görülecek duruşmasına katılım çağrısında bulundu.

H. Merkezi: Kadın gazetecilerin iki kez baskı ve şiddet görüşüne dikkat çeken kadın gazeteciler, yarın ilk kez hakim karşısına çıkacak olan Özgürlükçü Demokrasi gazetesi editörleri Hicran Ürün, Reyhan Hacıoğlu ve Pınar Tarlak’ın serbest bırakılmasını istedi. Gazeteciler, davaya da katılım çağrısı yaptı.

İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından başlatılan soruşturma kapsamında kayyım atandıktan sonra Kanun Hükmünde Kararname (KHK) ile kapatılan Özgürlükçü Demokrasi gazetesinin 6’sı tutuklu 14 çalışanı, 12 Eylül’de ilk kez hakim karşısına çıkacak. 5 ay sonra İstanbul 23. Ağır Ceza Mahkemesi’nde yargılanacak olan gazetenin editörleri Hicran Ürün, Reyhan Hacıoğlu ve gazete çalışanı Pınar Tarlak için meslektaşları çağrıda bulundu.

Meslektaşları, kadın gazetecilerin sahada çalışırken hem kendi kurumlarındaki cinsiyetçilikle hem de eril medya ile mücadele ettiklerine dikkat çekti.

“Saldırılar kadın gazetecilere iki kez baskı ve şiddet olarak geri dönüyor”

Gazete Yolculuk’tan Buse Söğütlü, Olağanüstü Hal (OHAL) süresince çıkarılan Kanun Hükmünde Kararnamelerle (KHK)  pek çok gazetenin kapatıldığını,  gazetelerin varlıklarına el konulduğunu ve en önemlisi gazete çalışanlarının bir gecede işsiz bırakılarak, birçoğunun tutuklandığını hatırlattı. “Özgürlükçü Demokrasi bunlardan bir tanesiydi ve 12 Eylül’de Özgürlükçü Demokrasi davasından tutuklu arkadaşlarımızın duruşması gerçekleştirilecek” diyen Buse, “Gazeteciliğe yönelik saldırılar kendi içinde kadın gazetecilere iki kez baskı ve şiddet olarak geri dönüyor. Kadın gazeteciler, zaten mesleklerini icra etme noktasında çok sayıda engelle karşılaşırken bir devletin şiddet, baskı ve adli süreçleriyle daha da kuşatılıyor. Örneğin alanda haber takibi sırasında kolluk güçlerinin şiddet ve tacizine uğrayan kadın gazeteci, yalnızca fiziken işini yapamaz hale getirilmiyor aynı zamanda uzun erimli bir sindirme politikasına maruz kalmış oluyor” dedi.

“12 Eylül’de arkadaşlarımızı mutlaka alacağız”

Kadınların sesini esas alan kuruluş, muhabir ve editörler hedef alınmaya devam ettikçe kadınların seslerinin de bulundukları yerlerden daha gür çıkacağını kaydeden Buse,  “12 Eylül’de arkadaşlarımızı mutlaka alacağız. Bu konuda başta özgür basının tüm emekçileri olmak üzere kadın gazeteciler duyarlı olmalı” diye belirtti.

Gazeteci Nurcan Baysal, adli yılın açılmasıyla birlikte gazeteci yargılamalarının da başladığına dikkat çekerek, “Pazartesi günü ETHA editörleri Pınar Gayıp ve Semiha Şahin’in duruşması vardı, maalesef tahliye edilmediler. Çarşamba günü ise Özgürlükçü Demokrasi gazetesinin editörleri Reyhan Hacıoğlu, Hicran Ürün ile gazete çalışanı Pınar Tarlak’ın aralarında bulunduğu 6’sı tutuklu 14 gazete çalışanı hakim karşısına çıkacak. Gazetecilik yine yargılanacak. Oysa bu insanlar, yasaların kendilerine verdiği bir hakkı kullandılar. Halkın haber alma hakkını. Bu hak ki sadece uluslararası anlaşmalarla değil Türkiye’nin Anayasası tarafından da korunmaktadır” dedi.

Gazeteciliğin halka karşı sorumluluğunun her türlü sorumluluktan önce geldiğini belirten Nurcan, “Ve bu arkadaşlarımız bu sorumluluğu yerine getirmişlerdir. Gazeteci arkadaşlarımızın yanındayız” ifadelerini kullandı.

Devrimci İşçi Sendikaları Konfederasyonu (DİSK) Basın İş’ten gazeteci Aylin Kaplan, gazetecilerin yaptıkları haberler nedeniyle tutuklandıklarını ifade ederek, oysaki suç olan gazetecilerin haber yapması değil gazetecilerin yaptıkları haberlerle açığa çıkan iktidarın uygulamaları olduğunu söyledi.  12 Eylül’de hakim karşısına çıkacak olan gazeteciler Reyhan Hacıoğlu, Hicran Ürün ve Pınar Tarlak’ın aylardır tutuklu olduklarını hatırlatan Aylin, “Gerek işyerlerinde gerek haber takibinde şiddeti ve baskıyı katmerli yaşayan biz kadın gazetecilerin dayanışma ve mücadelede de önde olması gerekiyor. Reyhan ve Hicran’ı yalnız bırakmayacağız” dedi.

Duruşmaya katılım çağrısında bulunan Aylin, “Meslektaşlarımızın yalnız, gazeteciliğin de suç olmadığını söylemek ve bunda ısrar etmek açısından çok önemli. Herkesi Çarşamba günü yapılacak olan davaya çağırıyoruz” diye konuştu.

Türkiye Gazeteciler Sendikası (TGS) Kadın ve LGBTİ Komisyonu’ndan Gülfem Karataş, tutuklu gazetecilerin sayısına dikkat çekerek, şöyle dedi: “Sadece sayı söylemek, çoğu ismi bile bilmemek insanı durumdan uzaklaştırıyor. TGS olarak sayının vahametine dikkat çekmek zorundayız ancak bir taraftan da özgür basın emekçilerinin meslekleri için nelerle başa çıktıklarını da anlatmak durumundayız. Her gün en az bir gazetecinin yargılandığı Türkiye’de bizler dava takip ederek mesailerimizi tamamlamak istemiyoruz”

Gülfem, daha demokratik, barışçıl ve modern bir Türkiye için çalışmak istediklerini kaydetti.

‘Bakırköy Kadın Cezaevi’nden 20’den fazla kadın gazeteci tutuluyor’

Gazetecilik savunmasından asla vazgeçmeyeceklerini söyleyen Gülsem, “Nasıl ki bizden öncekiler bu uğurda bedeller ödediyse bizler de gazeteci kadınlar olarak daha fazla çaba sarf edeceğiz. Bakırköy Kadın Cezaevi’nde 20’den fazla gazeteci kadın bulunuyor. Siyaseten beğenilmedikleri için tutuklanan kadınlar yalnız gerçekleri ortaya çıkardı. Hiçbir arkadaşımız tutuklanmayı hak etmiyor. Bu inançla her gün adliyede olmamız gerekse de bizler onların yanlarında olduğumuzu göstereceğiz. Daha özgür günlere. Gazetecilik suç değildir” ifadelerini kullandı.

 

“Özgür basın kurumları; kadınların sesi, kadınların gözü, kadınların kulağı oldu”

“Türkiye medyasında kadın olmak hep zor olageldi” diyerek sözlerine başlayan gazeteci Müjgan Halis,  kadın gazetecilerin hem kurumlardaki cinsiyetçilikle hem de dışarıdaki cinsiyetçilikle mücadele edip durduğunu söyledi. Özgür basının ise bu mücadelenin meyvelerinin toplandığı en önemli alanlardan birine dönüştüğünü belirten Müjgan, “Özgür basın kurumları; kadınların sesi, kadınların gözü, kadınların kulağı oldu. Özgür basın kurumlarındaki kadın gazeteciler, hayatın her alanında sesleri kısılan, hayatlarına son verilen, eve kapatılan, örgütsüz-özgürlüksüz bırakılan hemcinslerinin çığlıklarını duyurmak için canlarını dişlerine  takdılar. Parmaklıklar ardına atılmalarının sebebi budur. Kadın iradesi, hayatın her alanında sahiplenmeleri ve bu iradenin basın mecrasındaki temsilcisi olmaları” diye konuştu. Bu iradenin kadın ajansı ve kadın televizyonu gibi pek çok ilke imza attığını dile getiren Müjgan, şöyle devam etti: “Hapishane duvarlarının, kadın gazetecilerin seslerini kısamadığını, zindanlarda imza attıkları haberlerden biliyoruz ancak biz Reyhan, Hicran ve Pınar’ın bir an önce özgürlüğe kavuşmalarını istiyor ve bekliyoruz.”

“Meslektaşımız sadece mesleklerini yaptıkları için tutuklu veya tutuksuz yargılanıyor” 

Gazeteci Bengi Su Kömürcü de, gazetecilerin tutuklanmasına tepki göstererek, “Bizler gazetecilik mesleğine adım atarken, bizlere bırakılan özgür basın mirasını devralarak bu yola çıktık. Tüm baskılar, gözaltılar, tutuklamalar ve delilsiz düzmece iddianamelere boyun eğmeden halka doğruyu ulaştırmayı görev edindik. Bugün birçok meslektaşımız sadece mesleklerini yaptıkları için tutuklu veya tutuksuz yargılanıyor” dedi.

“Bizler bu güne kadar sesimizin ulaştığı her alanda gazeteciliğin suç olmadığını haykırdık” diyerek sözlerini sürdüren Bengi, “Tutuklu bulunan tüm meslektaşlarımızın bir an önce serbest bırakılmasını talep ediyor ve tüm kamuoyunu davalara katılım konusunda duyarlılığa çağırıyoruz. Bizler gerçeği ulaştırmaktan asla vazgeçmeyecek ve gazeteciliğin suç olmadığını haykırmaya devam edeceğiz”  vurgusu yaptı.

Evrensel gazetesi muhabirlerinden Eylem Nazlıer ise, gazetecilerin biran önce serbest bırakılması gerektiğini belirterek, şöyle dedi:

“Gerçekleri yazmanın bu ülkede her zaman bir bedeli olmuştur. Yargılanan arkadaşlarımız haberciliğiyle, duruşuyla kadın özgürlük mücadelesinin bir öznesiydi. Sadece kadın özgürlük mücadelesinin değil iktidarın  basına yönelik her  saldırısında karşı çıktılar ve bu mücadelenin en önünde oldular. Onları tutuklayarak aslında biz kadınlara, özgür basının kadın emekçilerine bir gözdağı verilmek isteniyor. Mesele Reyhan,  Hicran ve Pınar meselesi değil. Kadın gazetecilerin ideoloji ve durdukları nokta yargılanıyor. Bugün onlar yarın biz, hiçbir farkımız yok. Halka gerçeklerin ulaştırılmasını istemiyorlar. Arkadaşlarımızın kalemleri şimdi bizim ellerimizde. Biz onların gazeteciliğine tanığız. Tutuklu meslektaşlarımızın özgürlüklerine kavuşmasını istiyoruz. Ama biz gerçeği yazmaya, gerçeği kamuoyu ile paylaşmaya devam edeceğiz. Meslektaşlarımızın biran önce serbest bırakılmasını, bu keyfi tutuklamanın son bulmasını istiyoruz”

Kaynak: Jinnews

 

Daha fazla göster

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu