Makaleler

Emperyalistlerin bölgedeki düzen arayışı…

Ortadoğu’da kargaşa ve kaos dinmek bilmiyor. Emperyalist güçler açısından durum o kadar karmaşık bir hal almış durumda ki, her şey sarsılıyor, değişiyor. Mısır’da MK’nın devrilmesi  zaten tıkanan sürecin çanına ot tıkadı. ABD, Ortadoğu bölgesindeki etkisini artırmak için, özellikle Rusya’nın 1990’lar boyunca içine kapanmak zorunda kalmasının bir sonucu olarak bölgeye ilgisinin azaldığı şartlarda bölgedeki hakimiyetini artırmak için ılımlı İslami hareketleri kullanarak bölgeye yeniden şekil vermek istemişti. Bunun en önemli ayağı Türkiye’deki AKP idi. Ancak AKP’nin bölgedeki etkisinin zayıf olması, Mübarek’in devrilmesi ile birlikte Müslüman Kardeşler’in yıldızını parlatmıştı. Öyle ki bu hareket sadece Mısır açısından değil, bölgenin birçok ülkesinde oldukça büyük bir etkiye sahipti. Ancak hareketin Mısır’daki ömrünün çok kısa sürmesi, en azından şimdilik büyük bir darbe alması, kitleleri yedeklemek konusunda başarısız olması ılımlı İslam’a dayalı projenin bir nevi çöküşü anlamına gelmektedir.

Evet, Büyük Ortadoğu Projesi’nin, ifade edildiği biçimiyle yaşama geçmesinin pek bir şansı kalmamıştır. Çünkü Mısır’da darbe alan MK’nın Suriye denklemini etkilememesi imkansız. Süreç Suriye’de de ABD’nin istediği gibi gitmiyor. Temmuz ayının ortalarında ABD silahlı kuvvetlerin başındaki Genaral Martin E. Dempsey’in “Momentum Esad rejiminden yana değişti” açıklaması aynı zamanda Suriye’de de mücadele eden muhaliflerin başarısız olduğunun açık bir ilanıydı. Elbetteki bu muhalifler arasında MK’nın ülkedeki uzantıları da bulunuyor. Yani MK’nın bu derecedeki başarısızlığı, kapasitesinin sınırlılığı BOP projesinin de bir nevi tıkanmasını beraberinde getirmiştir.

Bilindiği gibi ABD, Ulusal Strateji Raporu’nda esas gücünü Asya-Pasifik hattına kaydırarak, diğer bölgeleri ikincil bölge durumuna getirmişti. Buradaki yerlerde müttefik devletler ve ordularıyla “işbirliği” içerisinde hakimiyetini geliştirmeyi hedefliyordu. Öyleyse bölgedeki hareket edebileceği güçleri şöyle bir sıraladığımızda Türkiye, Mısır, İsrail, Suudi Arabistan, Katar vs. görülmektedir. Elbette bunların da kendi aralarında belirli çelişkilerinin olduğunu vurgulamak gerekiyor. Özellikle askeri açıdan güçlü Mısır, İsrail ve Türkiye’nin ön planda olacağı hepimizin malumu. Ancak Mısır ve Türkiye’deki ılımlı İslam’ın şimdilik birincisinde tamamen gitmesi, ötekinde ise ciddi bir darbe alması üzerine ABD’nin gelecek planlarında belirli değişikliğe gideceğini öngörebiliriz. Mısır’da ordunun devletin İslami yapısını güçlendiren ve faşizmin daha katı uygulanmasıyla sonuçlanacak düzenlemelere imza atması, önümüzdeki sürecin ipuçlarını da beraberinde getiriyor.

Bilindiği gibi ılımlı İslam’ın ön planda olduğu projede parlayan ülkelerin başında Katar geliyordu. Katar’la Suudi Arabistan’ın bölgedeki hegemonya mücadelesi, aynı emperyalizme bel bağlamaları sonucu dönem dönem birisinin daha ön planda olmasını sağlıyordu. Bu anlamıyla Katar son 10 yılın en ön planda olan ülkesiyken, Katar merkezli El-Cezire kanalının popülerliği de bu dönemde artıyordu. Ancak tam da MK’nın devrilmesi sürecinde Mısır ordusuna ciddi destek sağlayan Suudi Arabistan’ın yıldızının parlamaya başladığının altını çizmek gerekiyor. Aynı zamanlamayla Suriye Ulusal Konsey’in başına Suudi hanedanıyla yakın ilişkisi bulunan birisinin geçmesini tesadüfi okumamak gerekiyor.

Bu değişimlerin ortasında Suudi Arabistan’dan gelen açıklamalarda dinin aşırı uçlarına izin verilmeyeceğinin belirtilmesi, şeriatla yönetilen bir ülke açısından garipsense de anlattığı bir anlayış var. O anlayış da bölgedeki mevcut statükonun korunması, halklar üzerinde baskının artırılmasıdır. Bu açıklama bir yönüyle BOP stratejisinde ABD’nin bir çıkmaza girdiğini gösterdiği gibi, son dönemlerde bölgedeki kargaşadan da istediği gibi yararlanamayacağı anlamına geliyor. Tabii ki Suriye konusunda da kaybetmeye başlandığını ve bölgede yeni bir düzen arayışını gösteriyor. Ancak emperyalistler arasında bir uzlaşıyla sonuçlanabilecek bu durumun geçici sonuçlar üreteceğini vurgulamak gerekiyor. Ne de olsa emperyalistler arasındaki uzlaşmaz çelişkiler, pazar paylaşımları hala sorunun esasını oluşturuyor.

Daha fazla göster

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu