Makaleler

Emperyalizm savaş ve işgal demektir

Ekonomik krizin derinleşmesi, krizden çıkış formülünün bir türlü bulunamaması, emperyalistlerin çıkarlarının kesişmesine yol açıyor. Kesişen bu çıkarlar da onları “deliler” gibi saldırganlaştırıyor. Pazar dalaşları, 20. yüzyılın ikinci yarısında, büyük bir “itinayla” yarattıkları düzenlerinin çatırdamasına yol açıyor. Tarihin sonu öngörüsünde ıskalamaları bir yana, Lenin’in emperyalizm üzerine yazdıklarının geçerliliğinin devam ettiğini bütün gerçekliğiyle görüyoruz.

Artık emperyalistler arası uzlaşmaların, mücadelelere nazaran tali duruma düşmesi, çok daha fazla savaş gerçekliğiyle yaşamamıza yol açıyor. Emperyalistler birbirlerine girerken, dünyanın her tarafına haksız savaşları da beraberinde götürüyorlar. En son Fransa’nın Mali’ye yönelik saldırılarının altındaki neden de bu.

Bilindiği gibi Afrika ülkelerinin büyük bir kısmı, Fransa’nın egemenliğinde idi. Ancak, ekonomik krizin derinleşmesinin sonucu AB’deki lokomotif rolünü paylaştığı Almanya’nın gerisine düşmesi yetmezmiş gibi Çin’in bölge ülkeleriyle geliştirdiği “stratejik ilişkiler” Fransa’nın saldırganlaşması için zaten başlı başına nedendir. Bir de bunlara ABD’nin 2007 yılında AFRICOM’u kurması ve bölgedeki egemenlik alanını genişletmesi eklenince Fransa’nın “vahşileşmesi” kaçınılmazdı.

Bölgedeki sınırlar, halkların kendi aralarındaki çelişkileri göz önünde bulundurulmasından ziyade, emperyalistlerin kendi çıkarlarına göre çizildiğinden ulusal çelişkiler bir türlü bitmek bilmiyor. Bölgenin Kürtleri olarak adlandırılan Tuareglerin de sorunları bu minvalde. Kendi devleti olmayan, farklı devletlere dağıtılmış olan Tuaregler uzun zamandır Mali yönetimine karşı isyan halindeydi.

Her ne kadar isyanlarında haklı nedenler olsa da, Fransa’nın işbirliğini yapan Azavad Milli Kurtuluş Hareketi (MNLA), yönetime karşı silahsız bir isyan dalgası başlatmıştı. ABD’nin işbirlikçisi hükümet, MNLA isyanına karşı yeterli mücadeleyi göstermediği gerekçesiyle, bir darbeyle yerinden edilmişti. Bu durum bile aynı kampta olan emperyalistlerin, pazar dalaşı için nasıl da birbirlerine girdiklerini gösteriyor. İşte Mali’de ne olduysa bundan sonra oldu. Var olan “kaos” ortamında Fransa’nın kontrolündeki MNLA’dan inisiyatifi alan islamcı örgütler, isyan dalgasını hem genişlettiler hem de silahlandırdılar. Uzun zamandır bölgede, “kurtarılmış bölge” oluşturan isyancılar, birden atağa geçtiler.

Durum öyle bir hal aldı ki, emperyalistlerden bağımsız herhangi bir hareketin, herhangi bir yerde inisiyatifi ele alması, emperyalistlerin topyekün karşı koymasını da beraberinde getiridi. Mali için egemenlik dalaşı yapan ABD ve Fransa İslamcı örgütlerin isyanın önderliğini ele geçirmesiyle birlikte hemen çıkar birliği yaptılar. BM’den oybirliğiyle “müdahale” kararı çıkartmaları da bunu gösteriyor. Burada Rusya ve Çin’in de askeri işgale onay vermesi düşündürücüdür. Yani emperyalistler birbirlerini boğazlarken, kendilerinden bağımsız öznelerin inisiyatif alması karşısında, geçmişin korkularının da etkisiyle ortak tavır takınıyorlar. Kaldı ki zaten var olan isyan dalgasıyla ne Fransa’nın ne de ABD’nin tek başına karşı koyacak gücü var.

Ancak emperyalistler, bir yanda dünyanın bütün “sorunlu” bölgelerini işgal ederken, öte yandan birbirleriyle yürüttükleri egemenlik mücadelesi karşısında dünya halklarının nefretini kazanmaktan başka ellerine bir şey geçmeyecektir. Silahlı emperyalizme karşı silahlarını ellerine alıp, kendi özgürlüklerinin peşinden koşacaklardır.

Her ne kadar, burjuva pasifistleri savaş sözcüğünden nefret de etseler, bizler açısından sorun savaşı sevip sevmemek değildir. Savaş bir olgudur, önemli olan savaşın nedenlerini kavramaktır. O halde görüyoruz ki, emperyalizm olduğu müddetçe, dünya üzerinde savaşsız bir yaşam asla mümkün olmayacaktır. O zamana kadar savaşlar haklı ve haksız savaşlar da olarak sürekli ikiye ayrılacaktır. Savaşın yok olması için, haksız savaşlara ve bu düzeni yaratan sisteme karşı haklı bir savaş yürütmekten başka bir çare de görünmüyor.

Daha fazla göster

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu