GüncelManşet

(Foto-İzlenim) Yeraltında ezilenler yeryüzüne seslenirler

Yürü derler yürü derler açlığa yürü derler

Kara elmas tabut olmuş gerekirse ölün derler

Günü gelir utanmadan ağlaşana gülün derler dost

Yalanlara artık sabrım yok

Bu dizeler hiç bu kadar anlamlı olmamıştı, yaşanan katliamı bu kadar net ifade eden başka bir dize bulabilir miyiz, bilmiyoruz. Yürü dediler, açlığa yürü dediler ve açlığa yürüdü önce yüzlerce kömür karası madenci… Soma’da kara elmas tabut oldu, gerekirse ölün dediler ve yüzlerce madenci yaşamını yitirdi. Sonra utanmadılar, yalanlar söylediler, ağlaşan, gözyaşları içinde feryat eden binlerce madenci yakını gülemedi, gülün dediler gereken neyse yapılır, maaşa bağlanacaksınız, çocuklarınıza yardım edilecek diye can pazarı kurdular Soma’ya, Ege’nin onlarca köyüne. Ancak gördük ki, hep birlikte, yalanlara sabırları, sabrımız yok artık!

İlk gün tarif edilemez acı ve haykırışlar içinde hastane önüne gelen yüzlerce, binlerce kişi belki yaralıdır yakını, yaralı kurtulmuştur diye akın etti buraya. Duramamıştı kimse evlerinde; yakını, akrabası olmasa bile komşusu ya da tanıdığıydı madende olanlar. Çocuklar okullarda değildi, esnaf kapalıydı, siyah bant bağlanmıştı kilitli kapılara. Kader miydi yaşananlar?

Aynı anlarda binlerce madenci yakını madenin önünde toplanmış tabutlarını bekliyordu. Bir umuttu yaşanan, yaralı çıkacağına dair ancak karaelmas tabut olmuştu, kimse kurtulamayacaktı… Çünkü yüzlerce cenaze aracı, ambulans ve en acısı tırlarla ceset taşınıyordu, Soğuk Su Deposuna, mezbahanelere. Kesindi artık soğuk ölüm, devlet de biliyordu bunu. O nedenle yüzlerce mezar yeri açılmaya başlanmıştı bile mezarlığa. Can pazarı kuruluyordu, önce kara elmas madeninden tabutlar çıkarılıyordu, ardından depolara taşıyordu, sonra gömüleceklerdi bu mezarlara. Toplu sünnet, düğünleri bilirdik ancak toplu cenazeleri yeni görüyorduk Soma’da.

 

“İki tahta, bir testi su…”

Yan yana onlarca değil yüzlerce mezar yeri açılmış diğer taraftan gömü işlemi başlamıştı. Soma’da canlar çok ucuz, iki tahta bir testi su… Geride gözyaşları, ellerde kazma kürek… Geride onlarca değil binlerce babasız çocuk, gözü yaşlı yakınlarının dilinde dualar. Geriye göğü delen dualara karışmış isyan haykırışları… Nasıl, nasıl kalkacak bu insanlar, bu acıların altından…

 

Yerin derinliklerinden geldiler

Ellerinde susmak bilmeyen bir yeraltı güneşiyle

Ne kadar diplere bastırılsa

O kadar boğulmak bilmez yankısıyla yüreklerinin

Başbakan, bakanlar gelecek, medyası gelecek ve yalanlara devam edecekler diye OHAL uygulandı katliamdan hemen sonra ve hala OHAL’i aratmayan uygulamalar söz konusu. Bizler bu görüntülerin birçok katliamdan sonra tanığı olmuştuk, alışmıştık. Gezi’de 7 şehit verilirken Taksim’de OHAL vardı, Berkin’i vurdular 15’inde, OHAL vardı İstanbul’un her yerinde, 1 Mayıs’ta, 18 Mayıs’ta, Roboski’de ve daha nice katliamda gördük bunu. Şimdi bir kez daha Soma’da OHAL’i gördük. Giriş çıkışlar kontrol altında, “yoğun güvelik”, sıkı bir denetim vardı.

İlçelerden, illerden gelen herkes düşman ilan edildi. “Geziciler, teröristler, komünistler” diye gündem değiştirilmek, katliam unutturulmak istendi. Acılı ve öfkeli Soma halkı inanmadı devletin oyununa, oyun tutmadı. Halkın acısını paylaşmak için orada olan devrimciler, günlerdir Soma’nın gözü, kulağı, sesi olan devrimci gazeteciler, muhabirler sırt çantalı gezemez oldu yayılan düşmanlık içerikli propagandadan dolayı.

Araçlar-insanlar çevrildi, nüfusu yazılı tabelada üzeri çizilerek -600 yazan Soma girişinde,  üst aramaları yapıldı, madene girişler bu şekilde yasaklanmaya çalışıldı. Ama tutmadı oyun ve binlerce kişi Soma’da, gereken cevabı vererek, yaşamını yitiren yüzlerce madencinin susmak bilmeyen yeraltı güneşi olmak için sokaklara çıkmayı, tazyikli suya direnmeyi, TOMA’nın üstüne üstüne gitmeyi öğrendi.

Ve sokaklarda gençler Soma’nın dili oldu “unutturmayacağız bu katliamı, unutulmayacak” diye ayrılmadılar alanlardan. “Asıl siz provokatörsünüz” diye karşılık verdiler.

Belki de isyanın mayası düştü, korkusu bu nedenledir egemenlerin, korkusuna kalkan o nedenle yapmıştır copunu, gazını, TOMA’sını ve gözaltıyı. Ancak tarih kanıtlamıştır zulmün olduğu yerde isyan da vardır ve hesap olacaktır.

 

[widgetkit id=696]

Daha fazla göster

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu