Emek

Hacettepe’de direniş sürüyor!

Ankara: Daha iyi çalışma koşulları için yaptıkları eylemler “yasadışı” olarak gösterilerek işten atılan Hacettepe sağlık işçilerinin direnişi tüm baskılara rağmen devam ediyor.

İşten atılan işçilerin 18 Kasım günü başlattıkları ve talepleri karşılanıncaya kadar sürecek olan çadır eylemine yine aynı gün üniversiteye bağlı özel güvenlik görevlileri saldırmış, çok sayıda işçi yaralanmıştı.

Biz de Özgür Gelecek gazetesi olarak hem sürece hem de özel güvenlikler tarafından gerçekleştirilen saldırıya dair işçilerle görüştük.

Taşeron ve üniversite yönetimi işçilere nefes aldırmıyor!

Genç Ufuklar adlı taşeron firmada çalışan işçilerin şu an maaş ortalaması 1000 lira civarında. Talep edilen miktar ise 1350 lira. 2007-2011 arasında işçilerin maaşları, belirsiz tarihler arasında parça parça verilmiş, sarkıtılmış, işçilere mağduriyet yaşatılmış. Daha sonra bu durum biraz daha düzelse de, yeni Rektör Murat Tuncer’in gelmesiyle yıllık zam oranı %25’ten %10’a düşmüş. Bu konuda dava açılmış ve şu anda bilirkişi raporu bekleniyor.

işçilerin taşeron firmayla aralarındaki hukuku belirleyen yönetmelikte ciddi sıkıntılar barındırıyor. Temizlik, garsonluk ve yardımcı hizmetli alanlarında taşeron firmada çalışan işçiler hasta bakıcılığı yapmaya zorlanıyor. Ayrıca yönetmelikte üniformalı bir şekilde kampüs içerisinde sigara içmenin yasak olmadığı yerlerde sigara içmek işçilere yasaklanırken (Hacettepe’de sigara içilmesi yasak alanlar mevcut) kampüsteki güvenliğe işçileri arama yetkisi tanınıyor. Ayrıca taşeron işçilerin kampüsteki kafe vb. yerlerde vakit geçirmelerine de engel olunuyor.

Hazırlanan yönetmeliğe edilen itirazlar reddedilirken, üniversite yönetimine üç kez yapılan randevu talepleri de geri çevriliyor.

“Elimizde 300 kişilik bir liste var!”

11 Kasım’da yapılacak ihale öncesi tepkilerini göstermek isteyen işçiler 6 Kasım’da iş bırakıyorlar.7 Kasım’da da Rektörle bir görüşme gerçekleştiriliyor. İşçilerin anlatımına göre rektör “Taşeron firma Malatyalı, Ankara’da daha çok iş almak istiyor” diyerek taşeron firmayı koruyup, işçileri ikna etmeye çalışıyor ve biraz da iyi niyetli görünerek sorunların çözüleceğini söylüyor. 13 Kasım’da ise hastane yönetimi eyleme katılan ve bu sebeple işten atılan işçileri tek tek gezerek ellerindeki listeye göre “sen çıkarılmışsın” deyip geziyor. Ayrıca hemşireler tarafından hazırlandığı söylenen ve işçilerin iş bıraktığı gün 200 ameliyatın yapılamadığını “belgeleyen” bir dosyada dolaşıyor. İşçiler de, bu durumun tamamen yalan olduğunu, iş bıraktıkları gün genel konsey vb. çalışmaların rutin günü olduğunu bile düşündüğümüzde ancak 80 ameliyat yapılabileceğini, onların da gerçekleştiğini belirtiyorlar. 13 Kasım’daki eyleme 650 sağlık emekçisi katılıyor, 40 tanesi işten atılıyor. Eylemin kitleselliğini de hastane yönetimi işçilere “siz onları dışardan getirmişsinizdir!” diyerek açıklamaya çalışıyor. Ayrıca işten atmadıkları işçileri de “elimizde 300 kişilik bir liste var.” diye gezerek, onlara mesaj veriyor.  Ve ardından da işten atılan işçiler Dev Sağlık-İş öncülüğünde çadır kurarak fiili direnişe başlıyor. Çadır direnişinin ilk günü önce küçük bir çadır temsili olarak kuruluyor ve  Rektör yardımcısı ve Genel Sekreterliğe vekaleten bakan Muhammed Özgehan bir heyetle işçilerle görüşüyor. İşçilerin fiili direnişe girmesi taşeron firmayı ve üniversite yönetimini korkuttuğu için grevi kırma çabası görüşmede kendisini gösteriyor. Heyet işçilere eylemi sonlandırmaları halinde, 1 aylığına başka taşeron alanlarında çalışabileceklerini, 1 ay sonra da zaten taşeron firmanın değişeceğini, işçilerin de yine çalışmaya devam edemeyeceklerini belirtiyor. İşçiler bu durumu işçileri bölmek, direnişi kırmak olarak değerlendiriyor. Çünkü aynı firmada ve alanda çalışan işçilerin bir araya gelmesi ve örgütlenip mücadele etmesi daha kolay olurken; işçilerin ayrı ayrı yerlere gitmesi ve bir daha yan yana gelememesi hedefleniyor. Ve görüşmeden bir sonuç çıkmıyor. Aynı gün saat 18.00’de temsili çadırın yerine büyük çadırın gelmesiyle, çadırın iskeleti kurulurken Hacettepe hastanesinde olan güvenliklerin üzerine bir de Beytepe Kampüsü’nden getirilen 100 kişilik güvenlik eklenerek (kesin olmamakla birlikte Ankara Tıptan da güvenlik desteği alındığı dolanıyor) işçilere saldırılıyor, çadır kullanılmaz hale getirilse de işçiler orada ayrılmıyor. Saldırı sonucu 7 işçi darp raporu alırken, konuştuğumuz işçiler ve genel havadan işçilerin saldırıdan yılmadığı daha bir kararlı tutum aldığı gözlemleniyor. 19 Kasım sabahı heyet bir görüşme daha talep ediyor ve bu görüşmede de bir öncekinden farksız bir durum yaşanmıyor.

“Sağcılar çalışıyor, solcular eylemde!”

İçeride kalan işçilerin dışarıda direnenlerle dayanışmaması ve direnişe katılmaması için her işçi direnişinde olduğu gibi bunda da bir sürü oyun oynanıyor. “Sağcılar çalışıyor, solcular eylemde!”, “Siz PKK’lıların, komünistlerin peşindesiniz!” gibi cümleler hastane koridorlarında yayılıyor, bir de 300 kişilik işten atılacaklar listesi devreye girince işçiler tedirgin edilmeye, uzak tutulmaya çalışılıyor.

Hacettepe’de direniş kararlılıkla sürüyor, işçiler çadırlarını tekrar kurmuş durumda. Elbette ki belli sayıda güvenlik görevlisinin ve sayısını tahmin edemediğimiz ancak gördüğümüz kadarının bile devletin ne kadar korktuğuna kanıt olduğunu anlayabileceğimiz kadar sivil polisin sürekli direnişi izlediğini belirtmekte fayda var. Ancak işçiler Hacettepe’yi sloganlarıyla inletmeye devam ediyor; “Atılan işçiler geri alınsın!”, “Hacettepe işçisi direnişin simgesi!”, “İnadına sendika, inadına Disk!” “Direne direne kazanacağız!”

 

 [widgetkit id=383]

Daha fazla göster

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu