Emek

“Biz biriken öfkeydik, o öfkeyi biz Ankara’ya kadar kararlılıkla ulaştırdık”

“En insanca taleplerimiz bastırılıyor, ancak ben inanıyorum ki yüzbinler sokağa çıkacak”

İstanbul: 180’li günleri geride bırakan Zeytinburnu Belediyesi direnişçisi Kenan Güngördü ve Sinan Yerdelen başlattıkları Ankara yürüyüşünü bitirerek İstanbul’a döndü. Güngördü ile bir araya gelerek yürüyüşe, ziyaret ettiği direniş yerlerine ve güncel sürece dair sohbet ettik. Güngördü “En insanca taleplerimiz bastırılıyor, ancak ben inanıyorum ki yüzbinler sokağa çıkacak” diyerek kararlı ve umutlu olduğunu vurguladı.

– Ankara Yürüyüşü kararını nasıl verdiniz?

– 174. Günde gerçekleştirdiğimiz Zeytinburnu Belediyesi önünde oturma eyleminden sonra, yürütmeyi durdurma kararına rağmen belediyenin beni işe geri almamasından kaynaklı, adalete olan inancımızın bittiğini, tükendiğini, ayrıca sabrımın da tükendiğini fark ettim. Ve bir isim düşündüm “Sabrımız kalmadı, adalet istiyoruz” deyip, dışarıdaki eylemlerin basın açıklamalarının çok da etkili olmadığını düşünerek Ankara yürüyüşüne karar verdim. Bu eylemi tek başına yapmanın doğru olmadığını düşünerek Kadıköy Belediyesi önünde eylemde olan Boran Atıcı ile konuştuk ve ona da mantıklı geldi. Ardından Kanuni Sultan Süleyman Hastanesi’ndeki ihraç edilen işçi arkadaşımız Sinan Yerdelen aradı, benim çağrımı görünce, yürüyüşe başlayacak mısın diye… Yine Berfin diye bir arkadaşımız, aynı şekilde güvenlik soruşturması gerekçesiyle belediyede bir türlü işine başlayamıyor, aradı ve katıldı.

Ne kadar çok kişiyi katarsak o kadar iyiydi ama sembolik anlamda bu sayı iyi aslında. Önce biraz genişletelim mi diye düşündük… İşte 3. Havalimanı işçilerini, iş cinayetlerini de mi dâhil etsek diye düşünürken eylemi çok genelleştirir ve güvenlik soruşturması ile KHK’lar gölgede kalabilir diyerek bu şekilde ele almaya karar verdik. Çok ses çıkaracağına inanmıştık zaten, örneğin Zeytinburnu Belediyesi önünden başlarken çok yoğun bir “güvenlik önlemi” aldıklarını gördük. Marmaray’dan Kadıköy’e, Kadıköy’den belediye önüne ulaştığımızda bu “önlemin” ikiye katlandığını gördük. Bu eylemin ne kadar ciddiye alındığının göstergesi zaten. Boran Atıcı, Sinan Yerdelen, Berfin Aslan ile birlikte Kadıköy’den hareket ettiğimizde TEM polisi 5 araçla bizi Gebze’ye kadar takip etti. Düşünün, bir kıvılcımdan bile ne kadar endişeleniyor ve korkuyorlar.

 “Bir kıvılcımdan bile endişeleniyorlar”

– Ankara Yürüyüşü sırasında birçok direniş alnını ziyaret ettiniz, neler yaşadığınız, direnişlere dair neler gözlemlediniz?

– Direnişçilerin morallerinin çok iyi olduğunu söylemek istiyorum. Öncelikle Flormar’a gittik, Flormar’daki arkadaşları ziyaret ettiğimiz hala çok canlı, heyecanlı, kararlı olduklarını gördük. Yine hemen ilerisinde BBS işçileri vardı, onlar da Birleşik Metal İş Sendikası’na üye oldukları için işten çıkarılan 15 işçiyi de ziyaret ettik. Gebze’ye vardığımız gün hava çok soğuktu, o soğuğa rağmen iki alandaki işçiler çok kararlı ve kazanacaklarına olan inançları tamdı. Moral ve motivasyon olarak bu tür ziyaretler çok etkili oluyor işçilerde, direniş yerinde o açıdan haklılıklarının verdiği bir enerji yaratıyor.

Şu gerçekliği de unutmamak gerekiyor, direniş uzadıkça insanlarda bir yıpranma ve hastalıkların baş göstermesi, yine aile bütünlüklerinin parçalanması ortaya çıkabiliyor. Örneğin Flormar’a ilk gittiğimizde yani 57. günündeki süreçte, çoğunlukla evli ve aile sahibi işçiler bu direnişçiler, en son ziyaretimizde bir kaç arkadaşlarının hastalandıklarını söylediler. Tabii hasta da olunur çünkü Gebze çok soğuk. Yine BBS işçileri derme çatma bir çadırda, yağmur ve çamurda 12 Eylül’den buna direnişlerini bu koşullarda sürdürüyorlardı. 15. günündeydiler ve çok soğuktu, onları sadece kazanacaklarına dair inanç ısıtıyordu. Yine kent kent yürürken birçok KHK ve güvenlik soruşturması mağduru işçiler, direnişçilerle bir araya geldik. Birçoğunun aile bütünlüğü bozulmuş, geçim sıkıntısından kaynaklı ortaya anlaşmazlıklar çıkmış ya da evi kirada olduğu için evini kaybetme, bulunduğu kenti bu nedenle bırakıp gitme gibi çeşitli sorunlar yaşamışlar. Ancak şu da başka bir gerçek ki, her kentte binlerce ihraç varken biz sadece 5-6 ihraç ile bir araya gelebildik.

 “Çünkü çok haklıyız, bu eylemler çok demokratik”

– Bu yürüyüşün KHK direnişçilerinde ya da toplamda kamuoyunda nasıl bir karşılığı oldu sizce?

– Ben zaten bunları bir rapor halinde hazırlamayı düşünüyorum. Bu durumun insan hakları ihlali olduğunu düşünüyorum. Yine bu yaşananlar psikolojik sorunlara da neden oldu ve 60’ın üzerinde insan intihar etti biliyorsunuz. İntihar etmeyenler geçinememenin sıkıntılarını yaşıyor, yani 2 yıldır ihraç edilmiş olmanın. Yürüyüş OHAL’le birlikte başlayan korku imparatorluğunu yıkılmasına etki etti bence. AKP “OHAL’i kaldırdım” dese de aslında uygulamaya devam ediyor. En küçük hak talebinde bile çok büyük saldırılarla karşılanıyor. Nitekim yakın zamanda Dev Yapı-İş Sendikası’ndan arkadaşımız Özgür Karabulut tutuklandı. En insanca taleplerimiz bastırılıyor.

Biz Flormar’ın, BBS’nin, KHK’lıların biriken öfkesiydik, o öfkeyi Ankara’ya kadar kararlılıkla ulaştırdık. Bu daha sonrasında da ulaştıracaktır. Biz iki, üç kişi olarak, sendikasız ve örgütsüz bir şekilde Ankara’ya kadar kararlılıkla gidebiliyorsak, daha büyük sendika veya konfederasyonlar bunu daha kolay yapabilir. Hiçbirimiz yürüyüş boyunca gözaltına alınma ya da tutuklanma korkusu yaşamadık. Çünkü çok haklıyız, bu eylemler çok demokratik… Suçlu olmadığımızı biliyorduk, belki 20 kez GBT yapıldı, dakika dakika bizi izlediler, takip ettiler, “küçücük” bir “suç” bulsalardı alacaklardı. Biz bunu biliyorduk ve kendimizden o kadar emindik ki ve o kararlılıkla yürürdük. Şunu her alanda söyledik ve söylemeye devam edeceğiz: Haklıyız ve mutlaka kazanacağız!

Daha fazla göster

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu