Dünya

Hindistan-Chhattisgarh’ta devlet kurumlara saldırıyor

Hindistan devletinin, Maoistlerin etkin olduğu eyaletlerden biri olan Chhattisgarh’ta 2013’ün ilk aylarında estirdiği terörle ilgili olarak Delhi Üniversitesi Demokratik Öğrenciler Birliği’nin gerçekleştirdiği “Hakikatleri Araştırma Komisyonu”nun hazırladığı rapor 15 Mart günü kamuoyuna açıklandı. Raporda özetle şu görüşlere yer verildi:

Ocak ayının ortasından Şubat’ın ilk haftasına kadar geçen sürede, Chhattisgarh’ın Bijapur Bölgesinin birçok köyünde Hindistan devletinin silahlı gücü terör estirdi. Eyalet polisi devletin yönettiği bir operasyonla köyleri sistemli bir şekilde hedef alarak, yüzlerce evi ve halkın inşa ettiği okulları yaktı, köylüleri genç yaşlı ayırt etmeksizin topladı, yanan evlerinin yanı başında fiziki işkence uyguladı. Bu terörden Pidia, Tomnaka, Singham, Lingham, Komati, Tomudum ve Kondapadu köyleri etkilendi. Dodi-Tumnar köyünde Janatana Sarkar (Maoistler önderliğinde Adivasilerin örgütledikleri kolektif politik ve ekonomik örgüt) tarafından işletilen okul ve 100 çocuğa ev sahipliği yapan öğrenci yurdu yağmalandı ve yakıldı.

1000’er kişilik iki tabur polis gücü ve Koya komandoları köy okuluna sabah saatlerinde geldi ve okulu yaktılar. Öğrenciler ve öğretmenler ormana kaçarken, polis, tarlasına gitmekte olan yaşlı bir köylüyü yakalayarak köylünün elini kendi orağıyla kesti. Ardından okulun depo ve mutfağını yağmalayan polis, binayı yakmadan önce su kuyusunu zehirleyip okulu tahrip etti. Ardından Pidia köyüne geçen polisler, bu köyde de tahminen 265 evi yaktılar.

Devlet, Adivasilerin okul ve evlerini yaktı, yaşam kaynaklarını yağmaladı ve yüzlercesine fiziki işkence yaptı. Ve tüm bunları da “kalkınma” adı altında şiddetini meşrulaştırarak gerçekleştirdi. Bu sistemli ev ve okul yakmalar, silahlı güçlerin halkı sindirmek için gerçekleştirildiğini açığa çıkarmaktadır. Köylüler, ordu güçleri köylerinde ve köylerin çevresindeki tepelerde kamp kurdukları için üç gün boyunca ormanda yaşamak zorunda kalmışlardır. Genç erkekler, toplanarak vahşi bir şekilde dövülmüşlerdir. Erkeklerin çoğu serbest bırakılırken, biri hapishanede bırakıldı ve köyden ayrılırlarken, geride ne kaldıysa her şeyi yaktılar. Köylülerin karşı karşıya kaldığı şiddetin izleri yanan evlerden kalanlarda ve kırık pencere ve mutfak eşyalarında görülebiliyordu. Köylülerin bu gibi zamanlarda başvurdukları yer Janatana Sarkar (JS) oldu. JS, saldırıdan etkilenen köylülere ilaç ve yiyecek yardımında bulundu. Şu anda da hala köylülerin yanan evlerini yeniden inşa etmelerine yardım ediyorlar. Evlerin çıplak iskeletleri kolon kolon, tuğla tuğla yeniden örülüyor; direniş ruhu herkes için görünür bir durumda.

Hindistan devleti, Chhattisgarh gibi eyaletlerde bu tür operasyonlarını bölgeyi “kalkındırma” adı altında gerçekleştiriyor. Bu operasyonlar aynı zamanda, bu tür baskılara karşı birlikte karşı durmak için halkı örgütleyen devrimci güçlerin yükselişine karşı da önlem anlamına geliyor. Bu insanlar, burada yaşayan halkın yaşam koşullarının kalkındırılmasına öncelik verme politikası uyguluyor. Burada, kalkınmanın anlamı, devletin kasalarının doldurulması anlamına gelmiyor. Bu kalkınma politikalarında, halk öncelikli meseledir. Devlet destekli güçlerin halka, onların evlerine, okullarına ve yaşam koşullarına yönelik saldırıları, halkın yaşam hakkına yönelik saldırıdır.

Hindistan devleti, 2009 yılında ülkenin kalkındırılması adı altında, Jharkhand, Chhattisgarh, Orissa, Maharashtra, Andhra Pradesh eyaletleri ve Bihar, Batı Bengal, Karnataka bölgelerinde yaşayan binlerce insanı zorla göç ettirerek ulusal kaynakları yağmalama operasyonu başlatmıştı. İronik bir şekilde burjuva medya tarafından Yeşil Av Operasyonu olarak adlandırılan bu “operasyon”un sorumluluğu merkezi hükümet tarafından üstlenilmiş ve halka ait olan değerlere emperyalist güçlerin çıkarına uygun bir şekilde el konulmuştur. Toprak, su ve ormanlar sömürücü çok uluslu şirketlere ve komprador burjuvaziye satılmıştır.

Bu köpek balıkları şirketleri besleyen “kalkınma” modeline olan bağlılığını ifade eden Başbakan halkın direnişini ise “iç güvenlik tehdidi” olarak tanımlamıştır. Devrimci güçler de halkla birlikte, Hindistan devletinin halka karşı yürüttüğü bu savaşa karşı mücadele ediyor. Adaletsizliğe karşı direniş ruhuyla halk, devletin ülke topraklarını, madenlerini ve orman kaynaklarını elden çıkardıkları yüzlerce çok taraflı anlaşmaya imza atarak çevirdiği entrikalara karşı kararlı bir duruş sergiliyor. Bu şirketlerle yapılan anlaşmalarda ödenen ücret, Hindistan devletinin baskısına karşı yaşamını ve özgürlüğünü savunan halkın kanıdır. Bu direniş, Hindistan devletinin, şirketlerin kalkınması modeline karşı kaynakların kolektifleştirilmesine dayanan alternatif halkın kalkınması modelini tarif etmektedir. İşte bu, devletin “terörizm” ve “iç güvenlik tehdidi” diyerek bastırmayı amaçladığı devrimci değişimdir.

Devlet, 2005’te operasyonlarına başlayan silahlı Salwa Judum çeteleri gibi “temizleme” programına sponsorluk yapmaktadır. Devlet resmi olarak 2009’da “av” programını deklare etti. Bu av, kurulduğundan bu yana, halk üzerinde geniş bir alanda şiddetle sonuçlandı. Medya, bu “operasyon”u “Naxal istilası”nı ortadan kaldırmanın bir parçası olarak yansıttı. Oysa bu direnişin kökleri, yarı-sömürge Hindistan devletinin elindeki en kötü vahşetle yüz yüze olan halkın içindedir.

Silahlı güçler, Maoistlerle savaş adı altında hükümete bağlı okul binalarını kamp yeri olarak kullanmaktadır. Bu okullar, bölgede operasyon yürüten güçlerin üsleri haline gelmiştir. Bu bölgelerde eğitim neredeyse imkansız hale getirilmiş, bu da Adivasi toplumunun en temel haklardan biri olan eğitim hakkını etkilemektedir. Dahası, devletin bu kurumlarının bulunmadığı ve çoğunlukla ormanlık bölgelerde halkın kendilerinin inşa ettiği okullar, barınaklar, sulama tankları, kuyular vb. silahlı güçlerin saldırısı altındadır.

Halk, kendi okullarını, barınaklarını, su tanklarını, kuyularını ve benzeri ihtiyaçlarını geliştirerek bu saldırılara karşı savaşmaktadır. Bunlar, devletin evleri-okulları yakarak, insanlara fiziksel işkence yaparak kırmak istediği günlük direniş biçimleridir. Devlet halka her gün bu tür vahşeti uygulamaya ve şiddet biçimlerini normalleştirmeye devam ettiği sürece halk da militan direnişini sürdürecektir. Devlet bizim sessizliğimize ve rızamıza bağlı olarak bir yandan emperyalistlerin “özgürlük” ve “gelişme” diliyle konuşurken diğer yandan yaşam ve özgürlüklerin vahşice yok edilmesine iştirak ediyor. Bizim, bu sessizliği kırmaya ve adaletsizliğe karşı durmaya ihtiyacımız var.

Bizim mücadele eden, zorla göç ettirilen ve çözümü savaşta gören kitlelerle birlikte durmaya ihtiyacımız var. Bu nedenle bugün ve her gün, devletin Chhattisgarh’ta ve diğer yerlerde Adivasi toplumuna yönelik silahlı güçlerin işlediği suçları mahkum etmeli; zengin kaynaklara sahip olan bu bölgelerde devlet, feodal toprak sahiplerinin çıkarları ile şirketlerin arasındaki bağı teşhir etmeli; halka yönelik bu savaşın jal, jangal, jameen (su, orman, toprak) hakkını tanıyan ve Hindistan devletinin bu çabalarına karşı mücadele eden halka karşı olduğunu kabul etmeliyiz. Hindistan devletinin halkın toprak, yaşam ve zenginliklerine emperyalist dizayn uyarınca el koymak için halkı bu topraklardan zorla göç ettirmeye çalışan Hindistan devletini durdurmalıyız.

Delhi Üniversitesi Demokratik Öğrenciler Birliği Hakikatleri Araştırma Komisyonu: Ayantika Das, J.K. Vidhya, Sourabh Kumar, Sushil Kumar. 

Daha fazla göster

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu