Emek

İşçi sınıfının sihirli gücü: DİRENİŞ!

Faşizmin koşullarının arttığı dönemlerde faşist saldırılar karşı direniş her zaman somut adım olacaktır. Bu adımlar her zaman kazanımlarla sonuçlanmayabilir, zaten esas mesele herhangi bir kazanım elde edip etmeme tartışması değildir. Sınıfa yönelik saldırılar, sınıfın varlık mücadelesine yönelik gerçekleştirilir.

Tarih sömürenler ve sömürülenler olarak ikiye ayrılır. İlkel köleci toplumdan itibaren günümüze kadar gelen ekonomik yapılar hep sömürü üzerine kurulmuştur. Sadece sömürü koşulları değişmiş, sömürünün kendisi baki kalmıştır.

Baskılar, saldırılar tarihsel misyonunu unutmayıp günümüze kadar gelmiştir. Dünyada belirli şekillerde değişim gösterse de sömürü tarzı her yerde biçimsel olarak farklı ancak içerik olarak aynı şekilde cereyan etmiştir. Ülkemiz özelinde faşizm koşullarını düşündüğümüzde sömürü şekli çok ciddi bir boyuttadır. Son dönemlerde yaşan OHAL koşullarıyla birlikte işçi sınıfı için durum daha zorlaşmaya başladı.

Önceki dönemlerde kazanılan sendikal haklar, grev hakkı gibi işçilerin varlık yokluk mücadelesindeki özlük hakları bile ellerinden alınmaya kalkılmaktadır. Bazı fabrikalarda OHAL bahane edilerek grev yapmak yasaklanmaya çalışmıştır. Ülkenin hemen hemen her tarafında sendikalı olan işçiler sendikalı oldukları için işlerinden çıkarılmıştır.

Bu tip direnişler sadece yaşanan fabrikalardaki işçileri değil, genel anlamda işçi sınıfını etkiliyor. Fabrikalarda yaşanan kazanımlar veya kazanım olmasa bile yaşanan direnişin etkisi diğer fabrikalardaki işçiler için de umut kaynağı oluyor. Bu tip ufak sarsıntılar sınıf bilinci açısından önemli uyanışlara neden olabiliyor.15-16 Haziran direnişleri de fabrikalarda kurulan komitelerin direnişe başlamasıyla önemli bir hal alıp, işçi sınıfının tarihinin en önemli direnişleri haline gelmiştir.

15-16 Haziran 1970 direnişi başlayıncaya kadar özellikle 1960’ların ikinci yarısından itibaren grevler ve fabrika işgalleriyle ivme kazanan bir işçi hareketi söz konusudur. Dolayısıyla birçok fabrikada işçiler bu öncü kadrolarla kendi inisiyatifleriyle işyeri örgütlenmesi sürecine girmiştir.

Mücadeleci sendikacılık anlayışında işleri temsilcilerinin önemli ve belirleyici bir rolü oldu. Bu bir akım başlattı, sınıf kendi gücünün farkına vardıkça sokağa çıkmaya, kendi varlığını savunmanın anca direnişten geçeceğinin farkına vardı.

Böylesi artçı sarsıntılar sınıf mücadelesi içinde çok önemli roller taşır. Sınıf mücadelesindeki böylesi adımlar esas kurtuluş olan devrimci mücadele içerside de sınıfın hem öğretileri hem de bilinçlenmesi açısından ciddi rol oynar.

Konak belediye işçileri direndi ve kazandı!

Bugün de belirli şartlarda zaman zaman işçiler ciddi direnişlere konu oluyor. Bunlardan bir tanesi de Konak Belediyesi’nden atılan işçilerin direnişi. Direnişin öznesi haline gelen Mahir kılıç ve arkadaşları herhangi bir sebep göstermeksizin işten çıkarılmıştır.

İşçiler, kendi emeklerinden mahrum bırakıldıklarından sonra bir varlık yokluk mücadelesi içersinde ve işçi sınıfının geleceği için de direnmeye başladılar. Mahir Kılıç işini geri almak 183 gün süren bir açlık grevine girmişti.

Pek tabi bu süreç kolay olmadı, kolluk kuvvetlerinden tutalım da işçi sınıfının sözde temsilcileri bile bu süreçte işçilere saldırıda bulundular. Her şeye göğüs germeyi başaran işçilerin direnişleri 183 gün sonunda kazanımla sonuçlandı. İzmir Büyükşehir Belediyesi ile işçilerin yaptıkları son görüşmede anlaşmayla sonuçlandı. İmzalanan protokole göre işçiler Karşıyaka Belediyesi’nde işe başlayacak. Eylemin ilk gününden beri açlık grevi yapan Mahir Kılıç, “Bu direniş, işçi ve emekçilerin ne kadar güçlü olduğunun en büyük ispatıdır. Öyle ki; direnişin en başında söylediğimi hatırlatmak istiyorum: Tarihin en karanlık yerinde son sözü direnenler söyler. Ve söyledi. Selam olsun bu direnişin mimarı Yüksel’e” diye açıklama yaptı.

Mahir Kılıç ve diğer işçiler uzun bir süre boyunca işçilerini geri almak için direndiler. Direndikleri koşulları da düşündüğümüz de ülkenin politik atmosferi çok ciddi zorluklar arzetmektedir. OHAL durumu altında ülkenin her tarafında işçi düşmanlığı arttığı bu dönemde Konak Belediyesi işçilerini bu kazanımı çok önemli öğretileri içerisinde barındırmaktadır. Direniş bilincinin sınıf için nasıl bir önem arz ettiği de bir kez daha göstermiş oldu.

Buhran dönemlerine elde edilen bu tip kazanımlar işçi sınıfı için her zaman umut teşkil etmiştir. Sadece konak işçilerinin yaptıkları eylem değil, OHAL’e rağmen Birleşik-Metal işinde yapmış olduğu grev çok önemliydi. Hem Mahir Kılıç ve arkadaşları hem de Birleşik Metal-İş’in direniş pratikleri son dönemde işçi sınıfı adına yaşanan kazanımların için tarihsel bir kazanım olarak ele alınmalıdır. Türkiye işçi sınıfı için örnek teşkil etmelidir.

Faşizmin koşullarının arttığı dönemlerde faşist saldırılar karşı direniş her zaman somut adım olacaktır. Bu adımlar her zaman kazanımlarla sonuçlanmayabilir, zaten esas mesele herhangi bir kazanım elde edip etmeme tartışması değildir.

Sınıfa yönelik saldırılar, sınıfın varlık mücadelesine yönelik gerçekleştirilir. Bu varlık yokluk mücadelesi karşısında işçilerin kendilerinden ödün vermeyerek bir tavır alması zaten başlı başına bir kazanımdır. Buradaki kazanımın somut bir olgudan daha önemlisi direniş bilincinin geliştirip, tavır alma pratiğinin somutlaşmasıdır.

Koşullar ne olursa olsun koşulların bireylere veya topluma dayatmalarına karşı tavır alabilmesi zaten başlı başına bir kazanımdır.

Konak Belediye işçileri de Birleşik Metal işçilerinin tavrından çok şey öğrenilmelidir. Bugün işçi sınıfı için önemi zamanlardan geçtiğinden ve saldırıların çok ciddi boyuta evrildiğinden böylesi süreçler hala işçi sınıfının mücadelesinden vazgeçmediğini göstergesidir.

(Bir ÖG okuru)

Daha fazla göster

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu