EmekGüncel

İSİG’den koronavirüs raporu: İş yerlerinde salgın hızla yayılıyor

İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği Meclisi (İSİG) Covid-19 pandemisinin iş yerlerindeki etkisini araştırarak rapor haline getirdi.

İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği Meclisi (İSİG) Covid-19 pandemisinin iş yerlerindeki etkisini araştırarak rapor haline getirdi. Raporda, iş yerlerinde salgının hızla yayıldığı ve işçi ölümlerinin artmasına rağmen patronların önlem almadığına dikkat çekildi. Salgının ilk bir ayında ise 52 işçinin Covid-19 nedeniyle hayatını kaybettiği belirtildi.

Raporda Covid-19’un ilk bir ayda siyasi iktidar ve patronlar tarafından ‘fırsat’ olarak görüldüğü raporda şöyle denildi:

“İSİG Meclisi olarak, başta güvencesiz çalışmanın hakim olduğu sektörler olmak üzere, salgının ilk bir ayında 81 işyerinde işten çıkarmalar yaşandığını tespit ettik. Konaklama ve inşaat işkolunda yoğunlaşan işten çıkarmaları tekstil, AVM, liman işletmeleri takip etti.

Salgın krizini işgücü maliyetlerini düşürmek için ‘fırsat’ olarak gören patronlar, kronik rahatsızlığı veya yaşı sebebiyle risk altında bulunan işçileri, ücretsiz izin dayatmasını kabul etmeyen işçileri, iş yerinde alınmayan önlemlere itiraz eden ya da ücretli izin talebinde bulunan işçileri ve altı aydan az süredir çalışan işçileri hiçbir haklarını vermeden işten çıkardı.

“Göçmen işçiler bu süreçte işsiz ve gelirsiz kalmıştır”

İstanbul Sabiha Gökçen Havalimanı’nda Euroclean Şirketi’nin, koronavirüs salgınına karşı önlem alınmasını isteyen 300 işçiyi temizlik ihalesini kaybettikten sonra kıdem tazminatlarını ödemeden işten çıkarması ve İstanbul’daki Emaar şantiyesinde işçilerin işten çıkarılmaları bunun örnekleridir.

Bu süreçte, iş akdi fesih edilmese dahi, üretimin/hizmetin durmasından kaynaklı fiili olarak işsiz kalan işçilerin sayısı dikkat çekicidir. Binlerce restoran ve turizm işçisini fiili olarak işsiz bırakan bu durum, geçici ve güvencesiz çalışmanın olduğu bütün sektör ve alanları etkilemiştir. Özellikle kayıt dışı istihdamın ana kitlesi olan kadın, çocuk ve göçmen işçiler bu süreçte işsiz ve gelirsiz kalmıştır.

İşsizliğin koz olarak kullanıldığı iş yerlerinde üretim baskısı ve kötü çalışma koşulları devam ederken salgına dair hiçbir önlem alınmamış, işçileri korumaya yetmeyecek göstermelik önlemler alınmış veya pek çok işyerinde işçiler kendi imkanları ile kişisel koruyucu ekipman tedarik ederek sağlıklarını korumaya çalışmıştır.

Tespit edebildiğimiz 251 iş yerinde işçi sağlığı ve güvenliği önlemlerinin alınmadığını ve işçilerin salgına yakalanmaya açık halde çalışmaya zorlandı.

Üretimin devam ettiği iş yerlerinden derlediğimiz genel tablo, pek çok sektör ve iş yerinde, hiçbir önlem alınmayarak ya da göstermelik önlemler alınarak, işçilerin birbirine yakın biçimde, kişisel koruyucu ekipman verilmeden çalıştırıldığını; yemekhanelerde, işçi servislerinde ve yakın zamana kadar toplu taşımada sıkışık bir şekilde işe gidip gelmeye zorunlu bırakıldıklarını, “bireysel hijyenlerine” dikkat edecekleri koşullarının ve zamanlarının olmadığını göstermektedir.

Pek çok iş yerinden derlediğimiz bilgiler, iş yerlerinde alınmayan önlemler neticesinde salgının büyük bir hızla yayılmasına davetiye çıkardığını göstermektedir.

11 Mart-10 Nisan tarihleri arasında en az 159 iş yerinden 855 arkadaşımızın testlerinin pozitif çıktığını tespit ettik.”

Salgının ilk bir ayında 303 iş yerinde işçilere ücretsiz izin dayatması yapıldığı, pek çok iş yerinde ise, işçilere yıllık ücretli izinlerini kullanmalarının dayatıldığı aktarılan raporda şöyle denildi:

“İzne çıkarılan pek çok işçiyse, iş yerlerinden hiçbir açıklama yapılmadığı için ücret alamama, eksik ücret alma ve iş güvencesi kaygısı yaşamaktadır.

“İş yerlerinde kitlesel Covid-19 vakaları görülecektir”

Başta Bosch, Sarkuysan, Tofaş, Ford Otasan, Nemak İzmir, ABB Dudullu gibi büyük fabrikaların üretime ara verme süreleri nisan ayı içerisinde sona ermektedir. Covid-19 vakalarının görüldüğü, hiçbir ek tedbirin alınmadığı iş yerlerinde üretimin/hizmetin kaldığı yerden devam edecek olması, iş yerlerinde salgının yayılmasını hızlandıracak ve iş yerlerinde kitlesel Covid-19 vakaları görülecektir.

Covid-19 pandemisi sürecinde alınması gereken önlemlerin bireysel önlemlere indirgendiği ve “evde kal”, “sosyal mesafe”, “kendi ohalini ilan etme” çağrısı gibi söylemlerin yaşamak için çalışmak zorunda olan ve evde kalamayacak olan milyonlarca işçiyi ve ailelerini kapsamadığı bir gerçektir. İşçi sınıfına “şantiyede ol”, “fabrikada ol”, “markette ol”, “tersanede ol” denmeye devam edilmektedir. Siyasi iktidar, sermaye ile kolkola girerek, üretimin devam etmesi ve patronların çıkarlarının korunması temelinde politik ‘tedbirler’ almaktadır.

Salgın sürecine ayrılan kaynakların nasıl kullanılacağına ilişkin “Ekonomik İstikrar Kalkanı Paketi”, yaş sınırlamalı sokağa çıkma yasağı, 20 yaş altına uygulanan sokağa çıkma yasağının işçilerde istisna olması, şehirler arası geçiş yasağında işçilerin istisna tutulması, işçi eylemlerini yasaklayan valilik kararları, iş yerinde alınmayan önlemleri deşifre eden sendikacıların gözaltına alınması gibi uygulamalar üretimin her koşulda devam ettirileceği bir politikayı net bir biçimde ortaya koymuştur. Salgın dönemi, hem üretim ilişkilerinde hem siyasi karar alma süreçlerinde mevcut sınıfsal ayrımı keskinleştirmiş ve görünür kılmıştır.

İşçilere bir gelir güvencesi ve devlet korumasının sağlanmaması, işçilerin kendi ödediği fonda biriken parayı aldığı ve asıl olarak patronları korumak üzere başvurulan ‘kısa çalışma ödeneği’ dahi fazla bulunmuştur. “İşten atmayı yasaklama” adı altında “ücretsiz izin” görünümlü, günlük 39 TL’lik (aylık 1177 TL) bir miktar optimum sefalet ücreti olarak işçilere dayatılmaktadır.”

“Zorunlu olması dışında tüm sektörlerde üretim durmalıdır”

İlk salgın vakasının açıklandığı tarih olan 11 Mart 2020 tarihi ile 10 Nisan 2020 tarihi arasında yani salgının ilk bir ayında Türkiye’de Covid-19 nedenli en az 52 iş cinayeti yaşandığı anlatılan rapor şu sözlerle tamamlandı:

“52 ölümün 28’ini işçilerin ailelerinden, mesai arkadaşlarından, sendikalarından, meslek odalarından ve yerel basından öğrendik. 24 ölümü ise ulusal basından öğrendik. Yaşamını yitirenlerin 40’ı ücretli (işçi ve memur), 13’ü ise kendi nam ve hesabına çalışan. Ölenlerin 45’i erkek, 7’si kadındı. Covid-19 sonucu yaşamını yitiren emekçilerin yaş ortalaması 51. Bu durum özellikle Türkiye’de genç yaşlarda kronik hastalıkların başladığı ve emeklilik yaşının 50’li yaşlara çekilmesinin bir kanıtıdır da.

Ölen işçilerin işkollarına göre dağılımı şöyle oldu: Ticaret/büro işkolunda 15, sağlık işkolunda 12, konaklama işkolunda 7, belediye/genel işler işkolunda 5, tekstil işkolunda 2, bankacılık işkolunda 2, metal işkolunda 2, güvenlik işkolunda 2, madencilik işkolunda 1, kimya/lastik işkolunda 1, ağaç/kağıt işkolunda 1, basın işkolunda 1 ve enerji işkolunda 1 işçi yaşamını yitirdi. Kaybettiğimiz işçilerin en az 7’si sendika üyesiydi.

Salgının ilk bir ayında İstanbul’da 29, İzmir’de 4; Ankara’da 3; Bursa’da 2, Kocaeli’de 2, Sakarya’da 2, Uşak’ta 2, Diyarbakır’da 1, Aydın’da 1, Balıkesir’de 1, Düzce’de 1, Mardin’de 1, Muğla’da 1, Zonguldak’ta 1 ve görevli olarak bulunduğu Belçika’da 1 işçiyi kaybettik.

İşçi sınıfına ve ailelerine sefalet ve yaşamları arasında seçim dışında bir şans tanımayan bu sürecin bedelini işçilerin ödememesi için -zorunlu mal ve hizmetlerin üretildiği sektörler dışında- tüm sektörlerde üretim durdurulmalıdır.”

Daha fazla göster

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu