Güncel

“Kaypakkaya sloganıyla kendime geldim”

Tohumdu toprağa düşen

Umuttu bizi güçlü kılan

Yeşerecek tohum

Filizlenecek, fidan olacak


Burada afiş yapılmalı”, “şurada broşür dağıtmalı”, “bugün stand açacağız”, “yarın ev ziyaretleri yapacağız” derken, toplantılardan eylemlere, geniş bir kitle faaliyetine koşuşturmakla geçip gitti Ekim ayı.

Bu Eylül, bu Ekim ayı derken eksikleriyle gedikleriyle şölen çalışmaları tamamlanmıştı. 11 Kasım ile geldi çattı şölen günü.

Salonda hazırlıkların yapılması son görüşmelerin ve konuşmaların, görevlendirme ve uyarıların ardından her şey tamamlanmıştı. Her şey düşünülmüş her şey tam sadece sabahın olması ve şölenin başlaması eksik.

Büyük bir yorgunlukla döndük eve. Zaten çok heyecanlıydık yurtdışından gelen bir yoldaşın “yoldaşlar 16 saat kaldı”, “14 saat kaldı” uyarılarıyla hatta kalan dakikaları ve saniyeleri hesaplama çabalarıyla heyecanımız daha da artıyordu.

Şölene bir gün kala çok yorulmuştuk, sabahta çok işimiz vardı ama kimsenin uykusu gelmiyordu. “Acaba bir aksilik çıkacak mı?”, “Program tam haliyle eksiksiz uygulanacak mı?”, “Katılım nasıl olacak?” sorularıyla ilerliyordu zaman. Durmadan saate bakmamdan olacak ki zaman bir tülü geçmek bilmiyor, sabah olmuyordu.

Bir ara yoldaşa “yoldaş uyudun mu?” diye sordum. Cevap beklediğim gibiydi odada bulunan tüm yoldaşlar “uyuyamıyorum” diye cevap verdi. Kısa bir sohbetin ardından nasılsa hepimiz uyumuşuz ve uyanmış saatin çalmasını bekliyoruz. Beklemeye gerek kalmadan alarmı kapatıp hızlıca hazırlanıp salona doğru yola çıktık.

Diğer illerden arkadaşlar gelmişler; Dersim, Amed, Mersin, Ankara, İzmir, Hatay…

Sırayla tanıdık, tanımadık herkesle tokalaşıyoruz. Hazırlıklar, son uyarılar yapılıyor. Herkes müthiş heyecanlı ama eksik giden bir şeyler var. Coşku yok. Herkes birbiriyle bir selamlaşma, görev dağılımı yapma, yüzlerce görevlinin hazır olduğu salonda birileri birilerini bulma telaşı içinde.

Evet, eksik giden bir şeyler var. Müthiş bir heyecan var herkeste ama coşku yok.

İşte tam bu sırada salonun tavanından sallandırılan kocaman bir İbrahim Kaypakkaya pankartı ve arkasından patlayan “Önderimiz İbrahim, İbrahim Kaypakkaya” sloganı. İşte bu coşku beni kendime getiren slogan ve tabii arkasından gelen yüzlerce kişinin “önderimiz İbrahim, İbrahim Kaypakkaya” diye haykırışı oldu.

Her şey tamamdı. Kitle akın akın salona gelmeye başlamış coşku daha bir artmıştı. Daha da artacaktı.

Okunan şiirler söylenen marşlar, türküler, ağıtlar, çekilen halaylar, dönülen semahlar, tepilen horonlar. Yapılan konuşmalar, süreç değerlendirmesi, selamlanan açlık grevleri, anlatılan 40 yıllık tarih…

Yapılan çağrı, bu çınara su olun, omuz verin, güç verin!

(Bir ÖG okuru)

Daha fazla göster

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu