Güncel

“KELEBEK ETKİSİNDEN” KAÇIŞ VAR MI?

“Garp cephesinde” yeni ve umutlu gelişmelerin yaşandığı bir zaman diliminde yeniden birlikteyiz…

Birkaç sayıdır gazetemizin önemli bir hacmini kaplayan, direniş ve isyan haberleri, her yeni günün saatlerinden beslenerek artıyor. Kuzey Afrika ve Ortadoğu halklarının, adeta bir volkan gibi patlayan direnişi yeni reaksiyonlarla sürmekte ve yayılmakta. Tunus’ta toprağa düşen direniş kıvılcımı, tava gelmiş tohum misali kısa sürede filizlendi, boy verdi ve buradan tüm bölgeye adeta ışık hızında yayıldı. Kuzey Afrika ve Ortadoğu halkları, kısa zaman içinde tüm dünya halklarının da rahatlıkla anlayabileceği bir dilden, direniş ve isyanın gelecek günlere uzanan öfkeli dilinden konuşmaya başladı. Haksız da sayılmazlar hani! Bölge halkları krallar, diktatörler, şeyhler ve emerliklerin yönetimi altında on yıllardır açlık ve sefalete mahkûm edilmiş, her türlü hak ve özgürlükler askıya alınmış, yaşamı anlamlı kılan ne varsa prangaya vurulmuştu. Oysa bilinir ki coşkun akan bir ırmağın önüne ne kadar büyük bir set inşa edilirse edilsin yıkılmaya mahkûmdur. Halkların sefaleti ile muktedirlerin saltanatı arsında ki bu keskin çelişkinin yarattığı öfkenin elbette kahredici sonuçları olacaktır.

Birbirini tetikleyen bu isyanlar silsilesinin, dünya ölçeğinde çok daha kapsamlı ve “can yakıcı” sonuçlarının olacağına kuşku yok. Popüler haliyle ifade edecek olursak “bir kelebek etkisi” kaçınılmaz. İsyanların günlük yaşamımızın olağan seyri içine yerleşmesi ile birlikte sıkça kullanılan bu söylem yanlışta sayılmaz. Bir sistemin başlangıç verilerindeki ufak değişikliklerin, büyük ve öngörülemez sonuçlar doğurabilmesi anlamında kullanılan ve 1963 yılında Edward N. Lorenz’in bilgisayarıyla hava durumuyla ilgili hesaplar yaparken keşfettiği bu kavram sürecin göstergelerine de denk düşüyor. Amazon Ormanları’nda bir kelebeğin kanat çırpmasının, Avrupa’da fırtına kopmasına sebep olabileceğini bilimsel verilerle ile ortaya koyan Lorenz, diyalektik materyalizmin doğa ve toplum yasalarına ilişkin ortaya koyduklarını bilimsel verileriyle ispatlamıştı. Tunus’ta başlayan tüm Kuzey Afrika’yı arşınlayarak Libya’yı derin etkisi altına alan, İran’a uzanan, Akdeniz ve Egeyi aşarak Yunanistan ve Belçika’ya da ulaşan bu isyan hareketi sizce de Lorenz’i doğrulamıyor mu? 

Emperyalistlerin geçmişi yüzyıllara uzanan çıkar dalaşının en önemli adreslerinden biri olan bölgede, efendilerin de piyonların da cilaları yenileri ile kapatılmayacak bir ölçekte dökülmedi mi? Mısır’da Mübarek’in korku cumhuriyetini 30 yıldır finanse eden ABD emperyalizmi, diktatörün tahtı sallanmaya başlayınca demokrasi ve özgürlük çağrıları yapmaya başladı! Bu koraya kısa sürede AB’li emperyalistlerde dâhil oldu. Ne kadar ikiyüzlü ve riyârakca değil mi? Bölgeyi kendi aralarında ve masa başında, harita üzerinde paylaşan ve yaşanan tüm katliamların doğrudan sorumlusu olan emperyalistler, bugün demokrasi nutukları atıyor! Obama, Kaddafi’nin halkının üzerine ateş açmasını kınayarak hesaplarının dondurulmasın talep ediyor. Fransa, Kaddafi’ye silah ambargosu getirilmesini istiyor! Bölgeyi diktatörlüklere mâhkum eden ve halkların kanı üzerinden devletçikler kuran yoksa bu emperyalistler değil miydi?

Bu senfoni orkestrasında gürültü yapan yalnızca emperyalistlerde değil. Onların işbirlikçi ve uşakları da efendilerinin peşi sıra seslerini yükseltiyor. Başbakan Erdoğan’ın Mübarek’e yönelik “Halkın taleplerine kulan ver” çağrısı hafızalardaki tazeliğini korumakta.  Erdoğan, demokrasi şampiyonluğu için top koştururken ülkemizin her yerinden çıkan insan kemikleri, zulmün ve vahşetin tanıklığı ile konuşuyordu oysa. Başbakan “demokrasi egzersizi” yaparken Ankara’da Torba Yasaya karşı çıkanların üzerine gaz bombası ve tazyikli su sıkan TC polisi değil miydi? Bugün Libya’da Kaddafi halkın üzerine uçaksavarla ateş açarken bu özgürlük düşkünü neden sesini çıkarmıyor? Yoksa Kaddafi’nin elinden daha iki-üç ay önce aldığı “Kaddafi İnsan Hakları Ödülü”nün verdiği minnet duygusu mudur onu tutan!

Kuzey Afrika ve Ortadoğu halklarının direnişi, isyanı bölgede özgür bir dünyanın önündeki kapılara güçlü darbeler indirirken, bu ateş her gün biraz daha yükselir ve yayılırken, Erdoğan’ın ve sınıf arkadaşlarının bundan kurtulması mümkün mü? Elbette değil! Çünkü kelebek etkisi doğanın bir yasası ve doğa kim ne derse kendi yasalarınca işliyor! Halklarda bunun gereğini yapıyor!

Daha fazla göster

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu