Kadın

Kadın çalışmasında kurumsallaşma ihtiyacı -2-

Şubat 2013’te yapmayı planladığımız, hazırlıklarını bir süredir devam ettirdiğimiz Kurultay çalışması, bizim için oldukça önemli bir yerde duruyor.  Ancak öncesi hazırlık sürecini çok daha fazla önemsiyoruz. Zira, gururla söyleyebiliriz ki, bugün onlarca kadın, kurultay konuları üzerine atölye çalışmaları yürütüyor, inisiyatif alıyor, konu başlıklarına dair okumalar yapıp, verimli tartışmalar örgütlüyor.

Bir önceki sayımızda, Kurultayı, kurumsallaşma adımı olarak gördüğümüzü ifade etmiş, bunun aynı zamanda bir süreç olduğunun altını çizmiştik. İşte kadın yoldaşlarımızın, bu süreçte aktif olarak yer almaları, işin sadece pratik yönüne değil, esas olarak da politika yapmaya yönelik adımları heyecan verici.

Evet, politika yapıyoruz, yürüyeceğimiz yolun politik altyapısını bu şekilde kolektif bir şekilde örüyor, politikada aktifleşiyor, kendi ayaklarımız üzerinde durma çabasını gösteriyoruz. İşte tüm bunlar, zaten daha kurultay başlamadan elde ettiğimiz başarılı sonuçlar ve kurultayın başarısının da ön koşullarıdır.

Bu elbette toz pembe bir tablo değil. Üzerinde ciddi olarak tartışmak durumunda olduğumuz konular mevcut. Ve bunların hepsi de, esas olarak kurumsallaşma dediğimiz olguya dayanıyor.

Sağlıklı (ve bizim öngördüğümüz) kurumsallaşma, önemli oranda kolektif çalışmaya, ortak aklın işlevli hale gelmesine, herkesin her şeyi yapmasına değil ama herkesin her şeyi yapabilmesine, inisiyatifin belli kişilerin elinde toplanmasına değil, ortak mekanizmaların yaratılmasına, tek tipe değil ama özgünlük ve farklılıklarımızı kolektifi ilerleten bir parçaya dönüştürerek birleştirmeye dayanır. Buradaki tüm vurguların, örgütlenmeye-örgüte çıktığını tahmin etmek zor olmasa gerek. Yani kısacası, kurumsallaşma, örgüt olmaktır. Çünkü, kurumsallaşmamış bir “örgüt”ün geleceği ve gideceği yer garanti altında değildir, ne kadar iyi niyetlerle yola çıkmış olursak olalım bu böyledir.

Kurumsallaşma için olmazsa olmaz şartlardan biri de, örgütlülüğümüzün kendi profesyonel kadrolarını yaratmasıdır. Çünkü, kurumsallaşmış bir yapıda kişiler değil, sistem çalışır. Yani “belli” insanlar olmadığında da faaliyet devam eder. Zaten kurumsallaşma, insanların olmayacağı değil, fakat onlar olmadığında da aksama yaşanmadan her şeyin kaldığı yerden devam edebilmesi anlamına gelir. Kurumsallaşma, örgütün geleceğinin garantisi olduğuna göre, bireyler üzerinden yürüyen hiçbir faaliyetin geleceğinin garanti altında olmadığını da bilmeliyiz. Bu durumu ortadan kaldırmak için öncelikle kadın mücadelesinin bilinçli ve inisiyatifli kadrolara ihtiyaç vardır.

Kurumsallaşmayla öyle bir sistem kurmalıyız ki, örneğin toplantıların arası uzadığında kimse “ne zaman toplantı yapacağız?” diye sormasın. Belli özgünlükler dışında “başka işlerin” arka planında, boş zamanlarda yürütülen faaliyet olmasın vs. Bunun için de, tüm kadınların bu sürecin ve örgütlenmenin vazgeçilmez bir parçası olarak kendini konumlandırması gerekir. Buna bizim hazır olduğumuzu düşünüyoruz. Koşullar ise, ancak biz istersek oluşturulabilir.

Kurumsallaşma adımlarını atarken, süreci mümkün olabildiğince ayrıntılı bir şekilde planlayıp, ayakları yere basan bir yol haritası belirlenmelidir. Ayakları yere basan diyoruz, zira belirlenen yol haritası, bu haritanın gerçekçiliği ve uygunluğu doğrudan sonucu etkileyecektir. Bizim açımızdan bu yol haritasının adı, faaliyetimizin programıdır. Kurultayda da programın temel noktalarını ortaya koyup, bir formülasyona ulaşmayı hedefliyoruz.

Her şeyin böyle, kağıt üzerindeki gibi mükemmel olmayacağını biliyoruz. Ama eksiklerimizi görmek için, bu adımı atmak zorundayız. Sonrasında çıkacak aksamalar-eksikler, yeni çalışmalarla giderilmek üzere itici gücümüz olacaktır. Yeter ki, kendimize güvenelim.

Bu sürecimizin, farkında olalım ya da olmayalım cüreti gerektirdiğine dair de bir vurgu yapalım. Nitekim, tasfiyeciliğin saldırdığı esas hedefin örgütlenme olduğunu biliyoruz. Ve bizler, (“edilgen”, “duygusal”, “eksik etek” vs. vs.) kadınlar olarak, böylesi bir saldırı dalgası içinde, ortaya çıkıp örgütleniyor, politikanın bir parçası oluyor, ileri doğru adımlar atıyor, “yaşamda ve mücadelede varız” diyorsak; bu, cüreti kuşandığımızın bir göstergesidir.

Bu cüret, kuşkusuz birden ortaya çıkmadı. Bu güven, vahiy yoluyla gelmedi. Başta Beşler olmak üzere, kızıl güllerimizin bize miras olarak bıraktığı güven ve cesaret üzerinden, üzerine kendimizce bir şeyler katma çabası içinde yürüyoruz.

Daha fazla göster

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu