Kadın

Kurumsallaşmanın yolu örgütlü, istikrarlı mücadeleden geçiyor (1-2)

YDK’nın geçmiş sürecini saymazsak, kendisini yeniden toparlayıp çalışmalara başladığı son 5-6 yıllık süre içerisinde ivmesi bazen düşüp bazen yükselse de, küçük, mütevazı ama umut verici adımlar attığına hep birlikte tanığız. Hem kadın kitle faaliyeti açısından hem de kolektif içinde “kadın sorununun” görünürlülüğünün sağlanması, belli bir duyarlılığın oluşması, bilinçlerin yükseltilmesi konusundaki katkıları küçümsenemez ve önemli bir yerde duruyor.

Ancak tüm bunlar henüz daha işin başlangıcı diyebiliriz. Daha ulaşılıp örgütlenmesi gereken geniş ezilen kadın kitleleri YDK’yı bekliyor. Biliyoruz ki YDK kitleselleşebildiği oranda umut olacak ezilen, sömürülen, yok sayılan cinsiyetlere. Ancak bu yolu yürüyebilmesi için öncelikle kendi sorunlarını görüp aşması, yetmezliklerinden kurtulması gerekiyor. Bunun için de faaliyette ve teoride derinleşmesi bir zorunluluktur. Peki nedir bu sorunlar?

Bugün kadının kurtuluşu yolunda demokratik bir kadın hareketinin yaratılması şarttır. Bunun yaratılması noktasında ise YDK’nın önündeki en önemli sorunlardan biri kuşkusuz ki kurumsallaşma sorunudur. Elbette YDK da bu sorunun ve kurumsallaşmanın gerekliliğinin farkında ve yaratabilmenin mücadelesini veriyor; ihtiyaç ve önemini sıkça dile getiriyor. Ancak kurumsallaşmadan ne anladığımız konusunda kafalarda belirsizliklerin olduğu ortada.

Evet, kurumsallaşmak gerekiyor da “kurumsallaşmadan ne anlıyoruz?”, “nasıl olacak?” sorularının yanıtı soyut kalıyor birçoğumuzda. Kimilerimiz kurumsallaşma denildiğinde dernek, büro tarzı bir kurum olmasını anlıyor, kimilerimiz ise kurumsallaşmayı soyut, ulaşılması zor, idealize bir kılıfa sokuyor. Ya da önemini yeterince kavramıyor.

YDK’nın kurumsallaşmasıyla, erkek egemen sisteme karşı yürütülen mücadeleyi –niyetten bağımsız olsa da- birbirinden koparan yaklaşımlar da yaşanmıyor değil. Baştan söyleyelim ki; YDK’nın kurumsallaşması ile erkek egemen sisteme karşı yürüttüğü örgütlü mücadele birbirinden bağımsız, ayrı yerlerde duran ya da birbirinin karşısına konulacak olgular değil.

İkisi birbirini besleyen, tamamlayan, iç içe girmiş gerçeklikler. Burjuva-feodal erkek egemen sisteme karşı örgütlü, istikrarlı ve ivmesi sürekli yükselen bir mücadele yürütülmeden kurumsallaşma sağlanamaz. Tersten de kurumsallaşılabilindiği oranda örgütlü mücadele büyür; istikrarlı, planlı, programlı, kişilere endeksli olmayan, kitlelerle bütünleşen bir mücadele hattı örülebilir. Kadın alanının, kadın kitlelerinin ve sınıf mücadelesinin ihtiyaçlarına paralel politik önderlik gerçekleştirilebilir. Kendiliğindenci, rüzgara göre sürüklenen değil; sistemli, organize bir çalışma hakim kılınabilir.

Tekrar kurumsallaşmadan ne anladığımıza dönersek; kurumsallaşmadan bizim YDK olarak anladığımız geniş kadın kitlelerine ulaşması, kitle faaliyetlerinin örgütlenip geliştirilip yaygınlaştırılması, kitlelerin içine nüfuz etmesi, niteliğinin yükseltilip derinleştirilmesi ve en önemlisi de bunlara süreklilik kazandırılmasıdır. Kolektif bir ruh ve irade birliğinin yaratılabilmesidir.

Kurumsallaşma burjuva-feodal ataerkil sisteme karşı bütünlüklü mücadelenin örülmesi ve onun adım adım ortadan kaldırılması kavgasıdır da diyebiliriz. Bunun için ki kurumsallaşma, aynı zamanda örgütleme ve örgütlenme faaliyetidir. Ve bu faaliyetin örgütleme ayağını kitlelerin örgütlenmesi, harekete geçirilmesi oluştururken, diğer ayağını yani örgütleme ayağını da YDK’nın kendisinin, faaliyetçilerinin sürekli geliştirilip, ideolojik-politik eğitimlerle seviyesinin yükseltilmesi, örgütlü, organize, kendi içinde tek vücut, güçlü bir irade olabilmiş, kitlelerden alabilen, aldığını sentezleyip tekrar kitlelere ulaştırabilen, kitlelere önderlik edebilecek kadın kimliklerinin yaratılması oluşturuyor.

YDK’nın kurumsallaşabilmesi için önünde ikili bir görev bulunuyor. Hem kendini hem kadın kitlelerini örgütleme görevi… Bu noktada özellikle “kadın çalışması” konusunda kafaları açık, kendisinin de birinci dereceden yaşadığı cinsiyet sorununda farkındalığı olan YDK’lı kadınların örgütlenmesi, kurumsallaşmayı tartıştığımız noktada ayrı bir öneme sahiptir. Cinsiyet sorununu üstü örtük yaşadığı, geniş kadın kitlelerine göre belli bir bilinç seviyesinde olduğu için, çoğu zaman kendine kadınların kurtarıcısı olarak bakma eğiliminin olduğu yerde, faaliyetçilerin örgütlenmesi de daha ciddiyetle ele alınması gereken bir mesele haline gelmekte.

Bu gerçekliğin yanı sıra her ikisine –yani geniş kadın kitlelerine dönük de kendi içinde faaliyetçilerinin gelişimine- yönelik de sürekliliği olan, koşullara, ihtiyaçlara göre şekillenen, yenilenebilen politika ve programlarının olması bir zorunluluktur. Program rehberdir ve ilerlemenin de itici gücüdür.

YDK’nın kurumsallaşabilmesinin en önemli araçlarından bir diğeri de kitap, dergi, broşür gibi yayın faaliyetlerinin geliştirilip, bunların ciddi bir kitle iletişim aracına dönüştürülmesidir. Bu anlamıyla YDK’nın hedefleri arasında da olan yayın faaliyetinin bir an önce yaşama geçirilmesi acil görevlerinden olmak durumundadır. Bu konu, en baştan itibaren tartıştığımız ve önümüze koyduğumuz bir plan olmasına karşın, özellikle istikrar konusunda asgari bir ivme yakalamaksızın bu işe girişmek elbette olumsuz bir durum yaratacaktır. Bu kaygı, kuşkusuz elimizi kolumuzu bağlayacak değil, bizi motive edecek bir noktada durmaktadır. Zira, böylesi bir yayının çıkartılması, kolektif kafa yoruşun yaşama geçirilmesi yönüyle bizi daha ileri bir noktada örgütleyecekken, diğer yanıyla da kadın kitlelerine daha fazla ulaşmamızın yolunu açacaktır.

Nitekim, kurumsallaşmanın sağlanabilmesinin temel anahtarı da kendisine güven ve cüret, pratiğe girmekten, adım atmaktan, yanlış yapmaktan korkmadan cesaretle yürümektir. Sürekliliği sağlanmış bir kadın çalışmasıdır. Sürekliliğin olmadığı yerde kendiliğindencilik, günübirlik çalışma tarzı vardır ve istikrarlı, disiplinli de değildir bu çalışma. Oysa istikrar en çok da kadın faaliyetinin en önemli unsurlarındandır. Sürekliliği olmayan, kesintili çalışma kendisini geliştiremeyeceği, profesyonelleşip politik ve ideolojik derinliğe ulaşamayacağı, zaten doğduğu andan itibaren kimseye güvenmemesi salık verilen kadın kitlelerine yeterince güven veremeyeceği için de, hep kendi dar çerçevesinde kalacak ve yerinde sayacaktır.

Bugün nicelik ve nitelik olarak faaliyetçileri yetersiz olabilir. Ve bu sınırlılık kendisine güvenini ve cüretini etkileyebilir ancak buna izin vermemeliyiz. Zira büyük hedeflere küçük adımlarla başlayıp kararlı, istikrarlı yüründüğünde ulaşılabilir. YDK’nın içinde bulunduğu çemberi kendisinden başlayıp çevresine, çevresinden daha geniş kadın kitlelerine doğru genişletebildiğinde aşacak, parçalayacaktır. Kurumsallaşma da işte böyle yaratılacaktır.

Unutmayalım ki, YDK kurumsallaşabildiği oranda önüne koyduğu hedef ve programları da savsaklamayacak, kendisini, faaliyetçilerini, faaliyetlerini denetleyip çalışmaları motive ederek faaliyetin daha istikrarlı yürümesinin mekanizmalarını da geliştirecektir. Bizim için kurumsallaşmanın yolu çalışmaların geliştirilip büyütülmesinden geçiyor. Çalışmaların büyümesi de kendine ve işçi, emekçi kadın kitleleri başta olmak üzere geniş ezilen kadın kitlelerine güvenen, onlardan öğrenen ve öğreten, istikrarlı, kararlı bir mücadele hattı örülmesinden geçiyor.(Bitti)

Daha fazla göster

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu