Emek

MHP’nin kanatları altında AKP yeni dönemi zamla açıyor

Merkezileşen ve MHP’nin tehditleri ve kanatları altında “korunaklı hale gelen” AKP hükümetinin zamlarla başladığı yeni dönemi ekonominin gidişatının hiç de hayırlı olmayacağını gösteriyor. Bu durumun en çok da işçiye, emekçiye, yoksula yansıyacağı, cebini yakacağı, işsizliğin baş belası hale geleceği de açıktır. Bu sürece hazır mıyız?

24 Haziran seçimleri sonuçları, görünürde çok büyük değişikliklere yol açmadıysa da, ortaya çıkardığı politik tablo köklü değişimlerin bizleri beklediğini gösteriyor aslında. Muhalefetin tüm çabasına rağmen AKP-MHP kliği hükümete yerleşmiş durumda. Devletin tüm olanaklarını seçim süreci boyunca kullanan AKP-MHP, yine devletin imkanlarını tam anlamıyla kendine bağladı. Ama kendilerine bağladıkları “devletin imkanları”nın ne kadar kaldığı ayrı bir tartışma konusu…

Referandum seçimlerinin ardından başkanlık seçimiyle birlikte TC devletinin ilk başkanı olan Recep Tayyip Erdoğan, bu değişimin temellerini Gezi İsyanı ve ardından Kürt Ulusal Özgürlük Hareketi önderliğinde gelişen isyan dalgasından sonra attı. Çünkü dipten gelen dalga ile parlamenterist sistem yoluyla baş etmek pek mümkün görünmüyor, tahtlar-saraylar-saltanatlar sarsılıyordu. Bu sarsıntı 2018’in ilk yarısından itibaren ekonomik bir çöküntünün iyiden iyiye hissedildiği dönemde korkulu rüyalarını artırmış ve erken seçime götürmüştür.

24 Haziran öncesi, aslında daha uzun bir dönem boyunca ekonomik çöküş ciddi boyuta ulaşmıştı. İktidar cephesinden sürekli bir ekonomik büyüme söz konusu edilse de, işin aslında “büyüme” konusunda bir manipülasyonun olduğu tüm burjuva ekonomistler tarafından dahi acı bir şekilde dile getiriliyordu. Bahsedilen ekonomik büyüme aslında şu şekilde yaşanıyor: Büyüme ciddi bir cari açıkla finanse ediliyor. Bu da kurda yukarı yönlü bir baskı yaratıyor. Dolayısıyla bu zamana büyümenin kaynakları neyse bugün onlarda bir sıkıntı ve darlık yaşanmaya başladığı anda Türkiye ekonomisi krizle karşı karşıya geliyor. Ekonomide böylesi bir kötü gidişin ezilenlere yansıması da ülkenin ithal ettiği ürünlerinin fiyatlarının yükselmesi, enflasyon, yoksulluk ve çalışanların ücretlerin düşmesi şeklinde yaşanıyor. Faizdeki artış bireysel kredilerdeki dönüşün zorlaştırılması anlamını taşıyor. Dolayısıyla emekçiler açısından yoksullaşmaya neden oluyor. İşletmeleri vurduğu ölçüde de küçük ve orta ölçekli işyerli kepenk kapatıyor, bu da işsizliği derinleştiriyor.

Ülkedeki istikrarsız durumun sermayenin kaçışına neden olması, kredi derecelendirme kuruluşlarının kredi puanlarında eksiye götüren puanlamaları, emperyalizme göbekten bağımlılığı olan TC devleti açısından bu krizin kolay toparlanamayacağı açıktır. İktidara gelen AKP-MHP ittifakının bu krize dair çözümden ziyade toplumsal hareketliliklere dönük bir tehdidi çoktan dillendirmiş olmasından da görüleceği üzere egemenler krizi kendileri açısından bir çöküşe dönüşmesini engellemek amacıyla faşizme daha sıkı sarılacaklardır.

AKP hükümeti hazırdan yiyor

Ekonomik büyüme cari açığa dayanması demek, borçlanarak iç piyasalardaki sıcak para dolaşımını sağlamak demek. Yani bu da borçlanmanın artması anlamına geliyor. Üretime dayalı olmayan bir ekonomik sistemle ilerlemeye çalışan AKP hükümeti bir yandan da var olan fabrikaları özelleştirerek sıcak para akışını sağlamaya çalışıyor. Ancak herkes tarafından kabul görülecektir ki bu günü kurtarmaktan başka anlama gelmiyor.

Merkezileşen ve MHP’nin tehditleri ve kanatları altında “korunaklı hale gelen” AKP hükümetinin zamlarla başladığı yeni dönemi ekonominin gidişatının hiç de hayırlı olmayacağını gösteriyor. Bu durumun en çok da işçiye, emekçiye, yoksula yansıyacağı, cebini yakacağı, işsizliğin baş belası hale geleceği de açıktır. Bu sürece hazır mıyız?

(Bir Özgür Gelecek okuru)

Daha fazla göster

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu