Makaleler

Muhafazakâr Yaşam ve Tekerrürsüz Tarih

AKP hükümetinin tek parti olarak devlet yönetiminde olduğu dönemde en çok gündeme gelen konu muhafazakârlık oldu. Bu AKP’nin muhafazakâr kimliği yanı sıra topluma muhafazakâr yaşamı dayatmasının bir sonucudur da. Bu dayatma Gezi İsyanı’nda, “yaşamıma müdahale etme” sloganıyla patladı. Ortaya çıkan tablo muhafazakâr bir toplumsal kültürün ve yaşamın kapitalist ekonomi yasaları karşısında ne kadar geçerli ve gerçekçi olduğu ve de nesnel zemininin olup olmadığı sorusunu zorunlu kılmıştır.

Muhafazakârlık, toplumsal sistemde üst yapıyı düzenleyen bir aracın tanımıdır. Toplumsal yaşamın tümünü dini referans alarak belirleyen ve toplumu belli kurallar çerçevesinde sınırlayan bir görüşe, anlayışa sahiptir. Üst yapının belirlenen kurallar çerçevesinde alt yapıyı baskılayan ve şekillendiren bir yönelim söz konusudur. Türkiye özgülünde bugün önemli bir boyuta ulaşan İslami sermayenin, uluslar arası piyasalara da açılması muhafazakâr kuralların etki dışına taşma veya esneklik gibi dursa da bu, muhafazakâr anlayışın alt yapı üzerindeki baskısının kalktığı anlamında değil, TC ekonomisinin uluslar arası piyasalara çok önceden dâhil oluşun ve yeşil sermayenin palazlanması için başka bir alternatif olmayışının kısmi bir esnemesidir. Helal gıda uygulaması, muhafazakâr üst yapının alt yapıya müdahalesidir. Veya camii avlusuna ATM konulmasına karşı çıkış yine aynı anlayışın müdahalesidir. İçki yasağı, kürtaj, kızlı-erkekli gibi tartışmalar yine muhafazakâr baskının müdahalesidir.

Kapitalist ekonomi yasalarında üretim ve tüketime sınır yoktur. Zira aşırı üretim ve tüketim kapitalizmin karakteristik özelliğidir. Tüketimin nesnesi olan toplumun kültür ve yaşam tarzını buna göre şekillendirir. Toplumsal değerleri tüketimin karşısında nesneleştirir ve aşındırır. Alt yapı olarak, üst yapının sınırlarını zorlar ve kendisi belli kural ve sınır koymaz. Meta üretim ve tüketim döngüsünde aşırı kar sağlayacaksa her şeye “özgürlük” tanır. Toplumun, üst yapının, tepki koyduğu yerde kârın azalması endişesiyle belli sınır ve kuralları dikkate alır. Üst yapının tüm yaşam tarzını metalaştırma anlamında benimseyerek tam karşıtına çevirir. Toplumsal yaşamda, toplumu ve onu oluşturan bireyleri “serbest bırakır”, “özgürleştirir.” Bu özgürlük, meta tüketimine eş değer olup insanın emeğe ve insana yabancılaşmasıyla sonuçlanır.

Bugün tüketim çılgınlığı ve marka çılgınlığı kavramları bu “özgürlüğün” yarattığı kavramlardır. Alt yapı doğrudan üst yapıyı belirler ve şekillendirir. Kapitalist ekonomi yasaları ile muhafazakârlık, toplumsal sisteme yaklaşım tarzı bakımından birbirine zıt olgulardır. Muhafazakâr yaşam tarzı, toplumsal yaşam tarzına dönüştüğünde kapitalist üretim ve tüketimi doğrudan etkileyen, dolayısıyla kapitalist yasaların, kapitalizmin istediği oranda topluma sirayet etmesini engelleyen bir yapıya bürünür. Kapitalizmin ya da sermayenin genel karakteri, aşırı üretim karşısında, tüketimi sınırlayan dolayısıyla meta dolaşımını sınırlayarak artı-değerin gerçekleşmesine ket vuran kar oranını düşüren bir yapı ile örtüşemez. Ya onu metalaştırarak, karşıtına çevirir. Ya da toplumsal alt-üst anlamında yıkar.

AKP hükümeti muhafazakâr yaşamı, toplumsal yaşama dayatarak, özellikle kentlerdeki kapitalist gelişmişliğe dolayısıyla kapitalist yaşam tarzına da müdahale etmiş oluyor. Toplumsal yaşamdaki tüm alışkanlıkları, kapalı bir yaşam alışkanlığı, haline getirmeye çalışıyor. Kapitalist kültür ve yaşamın talep ettiği genişlik, muhafazakâr tavırla sınırlanıyor. Bu durum bir anlamda da sermayenin tüm alanlarda genişlemesinin engellenmesidir aynı zamanda.

Muhafazakârlık toplumsal yaşam tarzı olarak kapitalist gelişimdeki düzeyi açısından iktisadi gelişimin gerisinde kalan bir yaşam tarzıdır. Dolayısıyla topluma dayatılması öncelikle toplumun diğer kesimlerinde bir tepki doğururken, toplumsal yaşam tarzı halini almaya başladığı andan itibaren de sermaye tarafından tepkiye neden olacak bir olgudur. AKP’nin uygulamaya çalıştığı biçimiyle feodalizmin bir kalıntısıdır.

Tarih, sınıf savaşlarının tarihi olarak geriye doğru değil iktisadi, siyasi ve kültürel olarak ileriye doğru gelişen bir eğilim içindedir. Bunu AKP’de (bir üst yapı kurumu olarak) tersine çeviremez. Zira üretim araçlarının gelişiminin önündeki her engel bugüne dek tarihin çöplüğünde hak ettiği yeri buldu. Kuşkusuz buna kendi sonunu hazırlayan kapitalizmde dâhildir. AKP’nin muhafazakâr yaşam tarzını toplumsal yaşam tarzına dönüştürmesinin nesnel zemini yoktur. “Tarih tekerrürden ibarettir; birincisi komedi, ikincisi trajedi.”(Marx) AKP bu trajediyi yaşamaya mahkûmdur. (Bir okur)

Daha fazla göster

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu