Dünya

Nereye gidiyoruz?* (YKP (M-L)’den seçim değerlendirmesi)

Seçim sonuçları ve bunların ortaya çıkardığı yeni olgular komünist ve sol güçlerden, ortaya çıkan yeni durum ve olanaklar üzerinde dikkatle düşünmelerini ve kodlarını çözmelerini dayatmakta.

Ülkenin, sermayenin arzularına teslim edilmesi, emperyalistlere ve yoksulluğa zincirlerle bağlanmasını dayatan ve destekleyen patilerin yıkıcı yenilgisini sağlayan devasa halk hareketleri, bu harekete dayanmak isteyen güçler için pek çok olanak yaratmakta. Tabii, halkın özgürleşmesini ve özne olmasını öncelik olarak alanları kastediyoruz. Memoranyumları ne kadar desteklediklerinden bağımsız olarak, halk karşıtı, faşist ve gerici güçlerin ciddi bir güç olarak sahneye çıkması da, her sol analistin dikkate alması gereken bir olgudur.

Dış merkezlerde ve sermayenin yaşadığı şaşkınlık, halkın bugüne kadar ifade ettiği topyekun saldırıya karşı durma ve yeni önlemleri reddetme duruşunun sonucudur. Seçim sonrası oluşan tablonu yanıtlaması gereken soru, oldukça karışık, çelişkili ve çok yönlüdür. Sonuçtan ortaya çıkan ise hazır bir çözümünün olmayışıdır(Sistem açısından-çn).

Emperyalist sermayenin, emek dünyasının kazanımlarının tümden ortadan kaldırılmasına ilişkin arzuları aşikardır. Kriz derinleştikçe, egemenlik koşullarının geliştirilmesi ve krizden çıkış arayışları ve başlamış olan paylaşımda yeni pazarların güvenceye alınması çabası da artmakta. Seçim sonuçlarına bakılarak bu politikaların değişmesi veya ertelenmesi olanaksızdır. Eğer seçim sonuçlarında ifadesini bulan memnuniyetsizlik, bu politikaları alaşağı edici bir mücadele gücüne dönüşmezse. Bu politikanın hayat bulmasındaki en önemli engel seçim sonuçlarıyla ortaya çıkan ve kendini sol cenahta tarif eden gücün (SİRİZA-Radikal Sol Koalisyonu) ana muhalefet konumuna gelmesi -AB yanlısı çizgisiyle-  ve sistem partileri içinde diğer bir kutup olma emelleridir. Bu gücün tüm reformist ve sosyal demokrat niteliklerine rağmen hükümet kurma arayışlarına ilişkin çözümler hiç de kolay gözükmemekte. Seçimlerin yenilenmesi durumunda, ülkenin daha da yoksullaşmasını ve satılmasını arzulayanlar için dengelerin yeniden ve kendi lehlerine döneceği ya da en azından biçimleneceği kesinlik arz etmemekte.

Bu güç, yaşanan saldırlar karşısında yaşam mücadelesi veren halk içinde hükümet olunarak çözüm olunacağı yanılsamasını yaratmış ve bunun etkin olması için uğraşmıştır. Hükümet olması durumunda, zaten dış ve yerli sermaye güçlerince uygulanan prese karşı, “Halkların Avrupası”, gibi politik manevra kolaylığına kaçmakta yada hareket içerisinde taklalar atarak (öğrenci gençlik eylemlerinde 16. maddeye ilişkin, 2008 Aralık ayında “maskeliler-Anarşistler” noktasında yapılan baskılara karşı yaptığı U dönüşleri) kendisine yapılan baskılar karşısında sınırlı manevra alanı olduğunu göstermektedir.

AB karşıtı duruşları olan ve mücadele sürecinde beraber hareket eden komünist-devrimci güçlerin kısmi gelişimi, bunların kitlelerin politikleşmesinde sınırlarını aşamadıklarını göstermektedir. Seçim öncesi süreç boyunca KKE-Yunanistan Komünist Partisi, ANDARSİA-Anti Kapitalist Sol blok’ un sürekli olarak “Seçimler hemen şimdi” politikaları halk hareketin de tıkaç rolü oynamıştır. Komünizm adına ortaya çıkan ve sistemi yıkmaktan bahseden KKE’nin, seçimleri herşey görmesi, bir taraftan onbinler sokaklarda sistemle çatışırken kendilerinin tamamen dışında olmaları politikalarının yanlışlığını göstermekte. Diğer güçlerin seçim öncesi, meydan eylemlerinden faydalanma adına orak-çekiçli bayrağa gösterdikleri öfkeye karşın, “ulusal” örtüye bürünmüş gerici-faşistlerin kendilerini ifade etmelerine seyirci kalışlarının hesabını vermeleri gerekir.

Bugün, Kuveli (Demokratik Sol Parti başkanı) ve Çipras (SİRİZA başkanı)’ın aldatmacaları peşinden sürüklenmeleri dayatılan halk hareketinin bunlardan kurtarılması, bunların “Solun zamanı değil” anlayışları doğrultusunda ortaya çıkan gücün, Memoranyumcu PASOK-Yunanistan Sosyalist Hareketi ve Yeni Demokrasi Partisine yedeklenmesine karşı, AB dostu anlayışlara sahip yanlış yönlendirmelere karşı durmak devrimcilerin en acil görevleridir. Aksi halde, “sol hükümet” deneyiminde yaşanacak olumsuzluk bütün sola sirayet edecek ve kitleler nezdinde solun halkın sorunları noktasında çözümünün ve çıkış yolunun olmadığı kanısı yerleşecektir.

Bu doğrultuda devrimci güçlerin önünde duran görevler;

a) Halkın, şimdiye kadarki gelişmeleri belirlediği ve bundan sonrada mücadele ve direniş noktasında daha uygun koşulları yaratabileceği, kendisinin gerçek anlamda söz sahibi olduğu mücadele alanına yeniden taşınması. Halkın yeniden sokaklara dökülmesi. İşte, okulda ve yaşamanın her alanında örgütlenmesi için halkın desteklenmesi. Yarın hangi hükümetin kurulacağı veya kurulamayacağından bağımsız olarak, halkın yaşam koşullarının düzeltilmesi ve güvenceye alınması amacıyla taleplerde bulunularak mücadele edilmesi.

b) En iyi şartlarda halka dayatılan sefaletin geciktirilmesinden başka bir şeye yaramayacak olan “Sol Hükümet Çözümü” anlayışlarından kitleleri kurtararak, kendi mücadelesi zemininde politikleşmelerini sağlamaya çalışılmalıdır.

Önümüzde, işçi sınıfının mücadele sahnesine çıkmasını sağlayabilecek olanaklar bulunmakta. Sınıfın, siyasal mücadele arenasına çıkarak, taleplerini ortaya koyarak, “Sol Hükümet” aldatmacalarına veya tersinden aşırı faşist Hrisi Avgi-Altın Şafak gibi aldatıcı ikilemlere düşen toplumsal kesimlere gerçek çıkışı göstermesi gerekmektedir.

 

*Bu yazı 12.5.2012 tarihli, YKP (M-L)’ nin resmi yayın organı Proletarya Bayrağı gazetesinde yayınlanmıştır.

 

Daha fazla göster

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu