Güncel

Newroz izlenimleri-1

Daha fazla öfke, daha fazla direniş…

18 Mart Pazar günü gözaltına alınırken devletin ve onun polisinin Kürt halkına olan nefretine Newroz’da Kürt gençlerine yapılanlarla bir kez daha şahit oldum.

Ama inanın devletin yıllardır Kürtlere beslediği kini bildiğim halde bu kadar yakından ve bu kadar pervasızını görmek, beni devletin vahşeti konusunda bir kez daha “aydınlattı”.  İnsanlara gözaltına alınırken yapılanlar, işkencenin bu derece boyutlu olması unutamayacağım bir sahne oldu. Muhabirlik yaparken gözaltına alındık.  Basın olduğumuzu söylememize rağmen yaka paça gözaltına alındık.  Özgür gelecek muhabiri olduğumuzu söyledik, verilen karşılık; ”bu bize yeter zaten” oldu. O sırada onlarca genç her biri neredeyse on polis tarafından gözaltına alınıyordu.  Fakat buna gözaltı demek doğru olmaz çünkü Kürt gençlerine işkence yapılıyordu.  Tek bir insan onlarca polis tarafından öldüresiye dövülüyor, akla hayale gelmeyecek küfürler havada uçuşuyordu. Sonra arabaya bindirilmiyor, elleri arkada kelepçeli gençler polis tarafından dövülerek, koltukların altına atılıyordu. Tabi bu sırada nutuk atılıyor bir taraftan da;  ”Bizler sizleri düşünüyoruz, neden böyle yapıyorsunuz bakın ne güzel yaşıyoruz beraber, kardeşiz biz aslında”  diye. Ne kadar ikiyüzlü olduklarını kanıtlarcasına.

Gözaltına alınan kadınların işi daha da zordu. Örneğin, Newroz’a katılan bir Kürt kadını, bizim yaka paça alındığımızı görüp bize yaklaşıp Kürtçe konuşunca polis tarafından oda gözaltına alındı. Polislere direnen kadına, erkek-kadın polisler saldırdı kelepçe taktı, bu sırada parmağını kırdı. Polisin kadını yere yığarken ettiği hakaretler güç gösterilerini perçinliyordu.

Daha sonra Zeytinburnu karakoluna götürüldük. Orada da devletin acizliği ve kini bir kez daha ortaya çıktı. Onlarca insan küçücük nezarethanelere balık istifler gibi doldurulduk. Tabi yine işkence ve küfürler işliğinde. Burada saatlerce bekledikten sonra okutmak istemedikleri bir tutanak imzalatmak istediler.  3-4 saat tutulduk ama yeni alınmışız gibi tutanağa o saat işlenmişti. Hukuksuz gözaltılar, bir dizi hukuksuz işlemlerle 5 gün devam etti. Oradan Vatan Emniyetinin nezarethanelerine götürüldük.  Saatlerce işkence görmüş, acılar içindeki eylemciler çırılçıplak soyularak üstleri aranmak istendi. Buna direnenleri ise yeni bir dayak faslı bekliyordu. Bir de gece yarısı Adli Tıpa götürülürken benzer sahneler yaşandı. Acıdan çığlık atanlara polis, küfürlerle tekme- tokatla karşılık veriyordu.   Toplamda 2 kadın 8 erkek bu işkenceleri protesto etmek amacıyla açlık grevine başladık.

Acı içinde kıvranan gençler, parmakları kırılan arkadaşlar, hastane yerine ”sohbet” adı altında sorgu odalarına alınıyordu teker teker.Tabi haklarını yememek lazım bu sırada polisler  gayet nazik davranıyorlardı, zaten amaçları sohbet etmek!!

Bende ”sohbete” iki defa götürüldüm, muhabirlik yaparken hukuksuz bir şekilde alındığımız yetmiyormuş gibi yetkileri olmadığı halde sorguya alındık. Bu hukuksuzluğa karşı tavrımı,   ”sohbet” sırasında susma hakkımı kullanarak gösterdim.  Ama polis bunun ifade olmadığını amacın sadece birbirimizi tanımak, iletişim kurmak olduğunu dolayısıyla susma hakkından bahsedilemeyeceğini söyledi. ”Sohbete” başlayan polisler karşıma geçip ”şirinlikler”yaptı. Tabi bir iyi bir de kötü polis vardı. İlk ”sohbet”  kısa sürdü çünkü kötü polis çok sinirlenince iyi polis onu sakinleştiremedi. 2-3 saat sonra  ” sıcak bir sohbet”  için tekrar götürüldüm. Bu defa susma hakkım olduğu ama amacın iletişim kurmak olduğu söylendi. Ve benim suskunluğum karşısında polislerin sohbeti başladı. ” Bu hayattaki amacın nedir?”, ”bizler kimiz, ne yapmak istiyoruz”, cevabı kendisi veriyor iyi polis: ”bizler halkın varlığı için varız, insanların iyiliği için varız’‘. ”Bize biraz gazetenizden bahseder misiniz, bizler çok bilmiyoruz”  soruların konusu değişmekle beraber Newroz’la ilgili tek bir soru bile yok.

Devam ediyor iyi polis; ”Hayat felsefenizden bahseder misiniz”, “bize biraz bilgi ver seni çekip kurtaralım, çevrendekiler sana zarar veriyor, seni kullanıyorlar, bırak sana yardım edelim”,  ” “Bak sizin gazetenin devamı olan şeyden 5 kadın öldü, sende gidip öleceksin’‘ vb. onlarca soru soruldu. Cevap alamayınca, ” ne zaman bize anlatmak istersen hep buradayız”,  “susma hakkını kullan ama bizim söylediklerimi bir düşün, hem haklıysan konuş neden susuyorsun ki”.

Tabi ”sohbet” sorularına 2 saat boyunca cevap alınmayınca, vazgeçtiler. Sanki eylemcileri gözaltına alırken ellerinde coplarla, ağızlarında salyalarla, öldüresiye döven, hakaret eden onlar değilmiş gibi “gülücükler” saçarak davranmaları tek kelime ile nefretimi büyüttü.  Birde ifade de sorulan absürd, anlamsız ve gereksiz;”21 Mart ne zaman kutlanır’‘ gibi sorular var ki niyet okumak istedikleri ortada.  O gün taktığım şalı delil olarak gösteren savcı ” üşüdüğüm için taktım” cevabına ” siz tabi böyle bir kılıf bulursunuz” diyerek niyetimin yüzümü gizlemek olduğunu iddia etti. Mahkemede dinlediğim onlarca Kürt genci ya o gün Newroz’a gelirken yolda, ya çalıştıkları yerden kimlik kontrolü yapılırken, ya da oradan geçerken işkence edilerek gözaltına alınmış. Anlaşılan polis kendisine taş atan, çatışan eylemcileri yakalayamayınca, sokakta önüne çıkan Kürt gençlerini yakalayıp getirmişti. Mahkemeye sevk edilen 88 kişiden 23’ü tutuklandı. Devlet nefretini faturasını 23 Kürt gencine kesmişti.

Mahkemede konuşan bir Türk arkadaşın anlattıkları ise bu devletin Kürt kimliğine düşmanlığını ve yaşatılan vahşetin boyutunu anlatmaya yetiyordu. Arkadaş, polislerin Kürt gençlerini gözaltına alırken yaptığı insanlık dışı manzarayı görüntülerken alındığını ve kendisi Türk olduğu için kelepçe bile takılmadığı anlattı. Kendisinin Türk olduğunu anladıklarında ” seninle konuşabiliriz çünkü sen insansın, bunlarla işin ne’‘ dediklerini anlattı.  Arkadaş bunları bize anlatırken, ”Kürtlere yapılanlar insanlık onurunu ayaklar altına aldı.” diyerek gözyaşlarına boğuldu.

Zaman zaman gözyaşlarımızı tutamasakta faşist devletin Kürt kimliğimize, onurumuza dönük baskıları, bizlerin öfkesini bilemektedir.

Yaşadıklarım bana daha fazla direnmek, daha fazla mücadele etmek, daha fazla örgütlenmek gerektiğini öğretti.

Özgür gelecek gazetesi olarak Kürt halkının direnişinin sesi olmaya devam edeceğiz ve bu mücadeleyi büyüteceğiz.

Özgür Gelecek Muhabiri- Perihan Erkılıç

Daha fazla göster

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu