GüncelManşet

Kinem Yoldaşın Ardından…

Çiğdem Yılmaz yoldaş, gençlik faaliyetinin “Karakız”ı dağların Kinem’i. Tutkulu ve bağlılık dolu bir yaşamdan bahsetmek istiyorum. Bizim Kinemimizin yaşamından bu hem geç kalınmış bir görev hem de Kinem yoldaşa bir borçtur. Kinem yoldaş Cibali Lisesi ikinci sınıf öğrencisiyken liselilerin demokratik akademik mücadelesi içinde örgütlendi. Liseli Öğrenci Birliği’nin ilk toplantısına geldiği gün arkadaşlarından biri ona sordu;

“Neden örgütlenmeyi seçtin?”  Cevabı kısa olmuştu: “Faşistlere karşı mücadele etmek için.”

LÖB faaliyetleri içerisinde kısa zamanda görevlerini yerine getiren bir yoldaş olarak öne çıktı. Kısa süre içinde Komsomol’un faaliyetlerine katılabilecek duruma geldi. Okuduğu lise Eminönü’ndeydi. Faşistlerin yoğun olarak yer aldığı kat kat sınıf sınıf bizim yoldaşların deyimiyle tuvaletine kadar örgütlendiği bir okuldu. Belli zorlukları olan faaliyet üstüne bir de aileye karşı yükümlülükleri yerine getirme zorunluluğu binince iyice zorlaşıyordu işimiz. Mücadeleden uzaklaşan arkadaşlarının neredeyse hepsi ailesi nedeniyle uzaklaşmıştı. Fakat Kinem yoldaş açısından bu pek sorun değildi. Çünkü ailesi demokrat bir yapıya sahipti ve sorun yaratmayacaklarından emindi. Yoldaşlarına da sıkça ailesinin ne kadar iyi olduğunu annesini ne kadar çok sevdiğini, abisiyle olan ilişkilerinin ne kadar iyi olduğunu övünerek anlatıyordu. Faşistler karşısında ise o sevecen küçük kızın yerini kararlı, inatçı ve karşısındakilerin gözlerinin içine bakarak onlardan korkmadığını söyleyecek kadar rahattı. Ve en öndekilerden biriydi. Kısa sürede LÖB’ün doğal militan önderi oldu. Tüm kavgalarda ilk alana gelen oydu. Meydan okurcasına yürürdü. Gören yıllardır kavgaların içinde pişmiş bir insan zannederdi onu. Öyle rahattı. Ama yoldaşlarına bir şey olunca öyle bir heyecanlanırdı ki zannedersiniz dünya yıkılmış. Vezneciler çevresinde öğrenci kafeleri vardı. LÖB bileşeni her hafta toplantı yapmak için buralarda biraraya gelirdi. Her zaman sendikalarda yer bulamıyorduk. Mecburi olarak kafe, kahvehane veya bilardo salonlarını kullanıyorduk. Tabi harçlıklarından biriktirdiklerini de bu toplantılar esnasında çay parası olarak verirlerdi. Kinem yoldaş bu toplantılardan eve kadar az yürümemiştir. Çünkü tüm parasını da vermiştir. Zaten derdi “En büyük zevklerimden biri de sohbet ederek yürümektir” diye.

Bu toplantıların bazıları faşistlerin saldırılarına uğrardı. Derken Kinem eline aldığı herhangi bir şeyi sıkıca tutup faşistlerin üzerine atılırcasına hiddetlenirdi. Bir yoldaş “niye böyle hiddetleniyorsun” dediğinde “ne yapayım hep onlar bizi yaktı, hep onlar mı bizi dövecek, biraz da onların gözü korksun, bunlar da amma cesaretli ha desinler” diye cevap veriyordu. Gerçekten de bir kavgadan sonra faşistler haber göndermiş, “insan öldürmeye mi geliyorsunuz” demişlerdi.

Artık o mücahaleye başlamış, yıllardır aradığını bulmuştur. Onun için yoldaşlarından daha değerli bir varlık daha yoktur. Ve hiçbir zaman onların incinmesine de tahammülü yoktur. Bu dönem artık Kinem yoldaşın komsomolun en aktif militanlarından olduğu dönemdir de. Artık illegal randevular alıyor, lise komitesinde yer alıyordu.

Randevulardan birinde (daha önce yoldaşların burada randevu almayın dediği bir yerde ve yine randevu saatinden önce alana gelip bayağı da bekleyen Kinem yoldaş TMŞ ekipleri tarafından gözaltına alınıyor. Belli bir sorgulamanın ardından bir gün içinde bırakılıyor. Ama bunların hiçbiri onun için sorun olmamakla birlikte aklına ilk gelen not defterine kaydettiği başka bir yoldaşla olan randevusunun düşman tarafından kullanılıp yoldaşının da gözaltına alınması oluyor. O gün ve sonrasında eve gitmeden haber bırakmadığı yer gitmediği tanıdık kalmıyor. Deyim yerindeyse ortalığı ayağa kaldırıyor. Neyse ki düşman ciddi yönelmemiş olacak ne o yoldaşı gözaltına alınmıştı ne de sonrasında bir şey oldu. Yoldaşıyla görüştüğünde ise hem utangaç hem de mutlu bir yüz ifadesiyle “Az kalsın seni istemeden ele vermiş olacaktım” diyor.

Yoldaşı “Bir şey olsaydı ne yapardın?” dediğinde “Ya kendimi öldürürdüm ya da kendimi öldürürdüm yoldaş” diyor.

Kinem yoldaş sürekli bir koşturmaca içindeydi. Çünkü komsomol yeni yeni toparlanıyordu. Ve her geçen gün birçok insanla ilişkileniliyordu. Atak, militan, tuttuğunu koparan yoldaşlara ihtiyaç vardı. Ve o bu süreçte tereddütsüzce verilen görevleri yerine getirmek için çabalıyordu. Diğer yandan ise partiyi, düşüncelerimizi, şehit yoldaşları soruyor, araştırıyor ve kendini eğitmeye çalışıyordu. İçine bir ateş düşmüştü ya, sönmezdi artık. Çoğu zaman sonradan öğrenirdik ki sormak istediği birçok soruyu “acaba doğru olur mu?” diye sormuyordu. Komsomolun görevleri üzerine sohbet ederlerken yanındaki yoldaşa soruyor “acaba Komsomola daha fazla nasıl hizmet edebilirim?” diye. “Sen söyle daha fazla ne yapabilirsin?” diye karşı soruyla karşılaşınca “her şeyi yaparım yeter ki örgüt söylesin” cevabını veriyor.

Yanındaki yoldaş da zaten Kinem yoldaşın artık bir komsomol ileri sempatizanı olduğunu söylemeye geldiğini belirtiyor. Bunu duyan Kinem yoldaş durur mu, sevincinden ne yapacağını bilemiyor. Sağına bakıyor, soluna bakıyor, yoldaşa sarılıyor, otobüs durağındaki yaşlı bir teyzeye “teyze ben bugün çok mutluyum” diyor. Randevunun sonunda yoldaşının koluna yapışıyor, “yoldaş umarım layık olabilirim” diyor. İşte günlük yaşamda bir Kinem yoldaş portresi. Sevincini herkesle paylaşan, yaşamda her şeye gülümseyen ve umutla bakan Kinem yoldaş portresi.

Komsomol içinde birçok görev yürüttü. Birçok komitede yer aldı. Her gittiği yerde sevildi ve örnek alındı. Çalışkan ve aldığı görevi eksiksiz yerine getirmek için her şeyi yapan bir yoldaştı. İnsanlarla temasa geçtiğinde sıcaklığı hemen her tarafa yayılıyordu. Halkı ve yoldaşlarını sevdiği gözlerinin içinden okunuyordu. Her gittiği yerle çabucak kaynaşıyor, insanlar onu kendilerinden biri olarak görüyorlardı. O da bundan her zaman mutluluk duyuyor, halkla iç içe olmak, onların dünyalarına girmek ve onlara olan sevgisini hizmete dönüştürmek için elinden geleni yapıyordu.

Düşmana olan kinini atlamamak üzerine basa basa anlatmak gerekir. Birçok kez halkın acılarına gözyaşı dökmüş, gördükleri karşısında donup kalmış, boğulacakmışcasına durgunlaşmış bir şekilde bulduk onu. Bunun adı halk sevgisiydi. Ve halka zulmedenlere olan kini gücünü buradan alıyordu. NATO eylemlerinde polise ilk molotofu atan yoldaşlardan biriydi. Belki de ilkiydi. Birçok korsan molotoflama ve bombalamada yer aldı. Militan eylemlerde olsun, mitinglerde olsun düşmanla her karşılaşmamızda en öndeki yoldaşlardan biriydi. NATO eylemlerinde düşmanın azgın saldırıları sonrası yaralılara yardım eden, kitleye yön vermeye ve düşmanla çatışan militanların en başında Kinem yoldaş yer alıyordu. Böylesi durumlarda kendinden çok yoldaşlarıyla konuşmalarında sürekli gerilla olmak, dağlarda savaşmak isteğini dile getirirdi. Gerilladan gelen yazıları eylem haberlerini, anı-anlatıları bir çırpıda okur herkesle paylaşırdı. Paylaşımları güçlü dost canlısı bir insandı. Çünkü bağlılığı da güçlüydü. Dersim festivallerinde yarım yamalak Zazacasıyla A/P faaliyeti yürütüyor, akşamları Zazaca bilen yoldaşlardan öğrendiklerini hemen ertesi gün kullanıyordu. Takılan olunca da “Bizim oraların ağzı farklı ama hallediyorum” diyordu. Birkaç gün içinde gazete dağıtımlarında Zazaca bağıra bağıra ajitasyon çekiyordu. Gören tüm yoldaşlar “helal olsun dili sökmüş” diyorlardı.

Öyle ki bu çalışmalarda canlılığı hemen yanındaki yoldaşlara geçiyordu. Gazete dağıtımı örgütlenirken el kaldırıp ilk görev alanlar oluyor, bu tavrı diğer yoldaşları da tetikliyordu. Onun yarattığı bir güvenin eseriydi. Sevildiği gibi güvenilir de bir yoldaştı.

Derken Kinem yoldaş bir boşluk sonucu evlendi ve mücadeleden kısa bir süreliğine uzaklaştı. Birçok yoldaş “nasıl olur?” diye tepki göstermişti. Hâlbuki bu tepkinin altında ona olan güven vardı. Hiç beklemediğin insanlara hiç beklemediğin şeyleri yaptıklarında duyulan bir tepkiydi bu. Örgütle bağının kopması sonucu oluşan boşluk bu yoldaşı da sarsmıştı. Daha sonrasında evli bulunduğu Mersin’de yine Komsomolla bağ kurmaya çalışmıştı. Eşinin ve ailesinin engellemelerine karşın yine bağ kurmayı başardığında kaybettiği şeye yeniden ulaşmanın mutluluğundan çokça ağladığına şahit olunmuştur.

Ve birkez daha partisine kavuşmuştu. Kinem yoldaş hemen görev almaya çalışmalara katılmaya başladı. İlk taleplerinden biri de Amed faaliyetine gitmek oldu. Kürdistan’ın kalbine gitmek, Kürt halkının direniş kalelerinden birinde faaliyet yürütmek istiyordu. Bu isteği kabul gördü ve artık Amed’deydi.

Amed küçeleri, surları, kırıkları ve her şeyiyle birlikte ağırladı onu. Kürt halkının acılarını ve mutluluklarını, yapılan zulmü ve direnişi gerilla cenazelerini, katledilen çocukları, yoksulluğu ve umudu gördü ve tanıdı. Doğu ile batı arasındaki farkı, Kürt kadınlarının yaşadığı baskıyı, devletin korkusunu gördü ve tanıdı. Amed halkını gördü ve tanıdı. O hiçbir zaman kendisine yabancı gibi bakmayan insanın gönlüne işleyen bakışlara gözlerini dikti ve bin yılların biriktirmiş olduğu kederi gördü. Boşaltılan köylerden şehirlere gelen insanların acılarına ve yoksulluklarına şahit oldu bir kez daha. Amed sıradan bir şehir değildi. Sıradan bir durak değildi. Yüzlerce ve binlerce faili meçhulün ağırlığını taşıyan, Diyarbakır zindan direnişinin izlerini taşıyan bu şehir, Kaypakkaya yoldaşın baş eğmezliğini görmüş bu şehir, bu şehitler şehri her mezarlığında şehit naaşları bulunan sokakları şehitlerin kanıyla sulanan kalpleri özgürlük ateşiyle yananların şehri şimdi kapılarını sonuna kadar Kinem yoldaşımıza açmıştı. Kürdistan’a ayak basmıştı ve şimdi hedefi her zaman gönlünde ve bilincinde yer eden gerillayı adımlamak olacaktı. Bu süreçte Kinem yoldaş olabildiğince çok çalıştı. Eskisi gibi tüm görevlerini yerine getiriyor, yaşadığı gerilemenin tahribatını üzerinden atmaya çabalıyordu. Bu da ancak daha çok görev alarak ve daha çok çalışarak olabilirdi.

2009’un Temmuz ayında gerillaya gideceği kulağına fısıldandığında Kinem yoldaş aynı heyecanla bu haberi karşıladı. Aynı Komsomolcu olduğu günün sevinciyle kucakladı yoldaşlarını kafasında ve düşünde her zaman olan gerilla olma arzusu yerine gelecekti.

İlk Kucaklaşma

Gerillayla ilk buluşacakları randevu aksamıştı. Kinem yine heyecanlı acabalarla bir hafta geçirir sonra onu ulaştıracak olan yoldaş müjdeli haberle gelir. Birden yola çıkarlar ve gerillayla karşılaştıklarında Kinem yoldaş donar kalır. Kurye gerillalarla kısa birkaç şey konuştuktan sonra Kinem yoldaşı teslim edip gider. Kinem yoldaş da ilk şoku atlatır atlamaz yoldaşlarına sıkıca sarılıp yola koyulur. Soğuk havada “ROJBAŞ”a kalktığında bir yandan üşüyor bir yandan çay çay diye tutturuverir. Gelir gelmez silahını almış, nasıl kullanacağını ve nelere dikkat edileceğinin eğitimi verildikten sonra Kinem yoldaş bunları aklına not etmişti. Ama bir sorun vardı. Astımı olduğunu ilk hatırladığında nefes nefese bir yokuşu çıkıyorlardı. İlk dönemler biraz sorun etse de kendi deyimi ile “bu kadar yoldaşın içinde kimi hasta hasta göreve giderken benim bunu konu bile etmemem lazımdı” diyerek astımını yendi. En azından sorun çıkartmaz hale getirdi. Gelir gelmez de pratik faaliyetin içinde pişmişti. Tüm görevlerde yer almaya çalışıyor. Her şeyi çabucak öğrenmek istiyordu.

Kinem yoldaş saf ve temiz yüreğiyle gerillada derin izler bıraktı. Yapılmaya çalışılanlara değer kattı. Ve harç oldu yapıya. Şehit düşmeleri hala dün gibi aklımızdadır. Hala yanımızda ve aklımızdalar. Her andığımızda hem mutlu oluyor hem de hüzünleniyoruz. Ve yine gerillada basit hatalarımızın bizlere ne acı bedeller ödettiğini hatırlarız. Dile kolay gelen kuralların nasıl yaratıldığını her unuttuğumuzda savaşta darbe aldık. Bunlar düşmanın başarıları olarak algılanıp propaganda edilse de esasta bizim başarısızlıklarımızdı.

Kinem yoldaşın inde bulunduğu birim uzun bir yolun ardından köye giriyorlar. Gece dolunaylı bir gökyüzü var. Dolunay gerilla için gündüz demektir. Yoldaşlar uzun bir aradan sonra ilk defa girilen bu köyde uzun kalıyorlar. Köyde uzun kalmak düşmanın bilgi veya uzun kalması halinde önlerine pusu atma ihtimalini artırır. Ve geldikleri yerden geri gidiyorlar. Köye girdiğin yerden çıkman, görüntü vermen veya denetime girmen halinde düşmanın ilk pusu atacağı yere gitmen demektir. Çünkü düşman esasta seni gördüğü veya net bilgini aldığı yere pusu atar. Yürüyüş kolunda mesafeleri kısa tutuyorlar ki bu da mesafeleri uzatmadığın takdirde toplu hedef olmanı getirir. Bu bahsettiklerimiz bizden önceki yoldaşların kanlarıyla yarattığı ve bedel ödenerek kurallaşmış gerillanın yaşam ilkelerini tarif eder. Bunlar gerillanın gizemliliğini, esnekliğini tarif eden kurallardır. Uygulamamak bize hep kaybettirdi. İki yoldaşımızı kaybettiğimiz bu pusu ardından Beşler’in ağır kaybı ve Muharrem yoldaşın kaybı ile gerillada bir boşluk doğdu. Ama bu boşluk sonrasında bir hınca dönüştü ve intikam yeminimizle bilendi. Kinem ve Munzur yoldaşların kaybı Mehtap Kara yoldaşın ardından gerilladaki ilk kayıplardı. Haberi ilk duyduğumuzda hıçkırıklara boğulan ağlamasını gizlemek için gruptan uzaklaşan birçok yoldaş sonrasında üzerinde Munzur ve Kinem’in isimlerinin yazılı olduğu mermilerle geri döndü ve düşmanla ilk karşılaşma veya eylemde bu mermiler beynimizde Munzur ve Kinem’in anılarıyla öce dönüştü. Şehit düştükleri yıl ovacık taburuna roketatarlı saldırı ile misilleme yapıldı.

Gerillada her duygunun karşıtına dönüşmesi bariz bir şekilde yaşanır. Çünkü bugün kızdığın, sinirlendiğin, bazen kırdığın bir yoldaş yarın yanı başında şehit düşebilir veya acı haberini alabilirsin. Böyle zamanlarda binbir duygu iç içe geçer insan önce ne yapacağını bilemez ama sonrasında öyle bir bilenir ki inadına yaşamak ve hesap sormak ister. İşte bu duygu o gün tüm yoldaşların gözlerinden okunuyordu. Birçoğumuz ilk defa bu kadar yakın olduğumuz yoldaşların şehadetiyle karşılaşıyorduk. O an ki duyguyu belki tarif edemeyiz ama yoldaşların şehadetinin bizleri devrime, partiye ve halka daha fazla bağladığını söylemek abartı olmayacaktır. Tabi ki bu ideolojik bir meseledir ve şehit yoldaşlarımız bizim devrim teminatımız yaşamımızın temel kaynaklarının esaslarından biridir. Bu asla aklımızdan çıkarmadığımız ve kendimize her zaman yönelme ihtiyacı hissettiğimiz bir gerçekliği tarif eder. Bu nedenle şehitlerimiz bizim en yüce değerlerimizdir ve öyle olmaya da devam edecektir.

Kinem yoldaş da tutarlı, halka ve partiye bağlı emekçi ve çalışkan bir yoldaş olarak fedakârlığının en üst doruğuna erişti ve şehit düştü. Onu anlatırken en sade biçimde saf ve temiz oluşundan bahsetmek gerekir, ikirciksiz ve hesapsız oluşundan sevgi ve özleminden. Ondan öğrenmesini bilmek önünde saygıyla eğilmek ve onun davasına hayatının amacına layık olmak gerekir.

Önünde saygıyla eğiliyor, bizlere öğrettikleri ışığında yürüyeceğimize yemin ediyoruz.

Anılarıyla ve bıraktığı mirasla yaşayan yoldaşlarımıza…

Bir yoldaşı

 

Daha fazla göster

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu