GüncelMakaleler

MAKALE | HDP’nin Erken Genel Seçim Çağrısı ve Türkiye Gerçeği!

AKP, HDP'yi kapatmaktan ziyade, onu çevreleyerek, saldırarak, üye ve milletvekillerini tutuklayarak marjinal bir parti haline getirmek istiyor.

Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluş felsefesi faşizmdir. Ülkenin adı ”Cumhuriyet” olarak anayasaya girmiş olsa da burjuva anlamda dahi demokratik bir cumhuriyetle hiçbir alakası yoktur.

Kimi dönemler burjuva demokrasisinin sınırlı da olsa bazı kırıntıları olmuştur. İbrahim Kaypakkaya bu gerçeği şu şekilde ifade etmektedir: “Türkiye’de burjuva demokrasisinin, sınırlı da olsa, bazı kırıntılarının tadıldığı üç kısa dönem olmuştur. Birincisi, Kurtuluş Savaşının hemen ertesinde, TKP’nin henüz serbest olduğu kısacık dönem. İkincisi, İkinci Dünya Savaşı’nın sonunda, TSEKP ve benzeri partilerin, sendikal örgütlenmenin serbest bırakıldığı kısacık dönem. Üçüncüsü de, 27 Mayıs darbesinden sonra gelen kısacık dönem.” (İK, Nisan Yayıncılık)

Bu durumun sebebi, kitlelerin mücadelesidir. Her üç dönem öncesinde kitlelerin mücadelesi güçlüdür. Bu nedenle hâkim sınıflar bir “geçiş” sürecine ihtiyaç duymuşlardır ancak bu “kırıntı”lara dahi tahammül edememişler ve gerçek yüzlerine dönmüşlerdir.

Örneğin 1960 Anayasası’nda kısmi bazı demokratik haklar yer almasına karşın, bu Anayasa maddeleri de hâkim sınıflara bol gelmiş ve 1971 Askeri Darbesi’yle, 1960 Anayasası’ndaki kısmi demokratik maddeler de rafa kaldırılmıştır. 12 Eylül 1980 Askeri Faşist Darbesi’nin kabul ettiği 1982 Anayasası, AKP iktidarı tarafından yeniden düzenlenip daha da gericileştirilmiş, 15 Temmuz 2016 tarihinden bu yana da ülke açık faşizm koşullarında yönetilmektedir.

TC’nin hiçbir anayasasında ulus ve azınlıklara yer verilmemiştir. Büyük bedeller verilerek kazanılan kısmi demokratik haklarla birlikte kurulan legal parti ve kuruluşlar da gelişip güçlenmeye başladığında ya kapatılmış ya da marjinal hale getirilmiştir.

Kürt legal partileri de bu süreçten fazlasıyla ”nasibini” almıştır. HEP, DEP, ÖZDEP, HADEP ve DTP kapatılan partiler arasında olmuştur. Bu partiler kapatılmakla kalmamış, kapatılan DEP Milletvekilleri Hatip Dicle, Orhan Doğan, Leyla Zana, Ahmet Türk, Sırrı Sakık 2 Mart 1994 tarihinde tutuklanarak yıllarca cezaevinde tutulmuşlardır.

27 Ekim 2013 tarihinde siyasi hayatına başlayan HDP, kurulduğundan bu yana sürekli olarak Türk devletinin saldırısına uğradı. Her seçim öncesi seçim barajını aşamaması ve meclise milletvekili göndermemesi için politik linçe uğradı. Seçim bürolarına yapılan saldırılar, taraftarlarının dövülmesi, il ve ilçe parti bürolarının bombalanmasıyla hedefe konan HDP, Kürt düşmanlığıyla birleşen ırkçı propagandayla, MHP, AKP, Vatan Partisi, BBP gibi faşist partilerin hedefi olmuştur. Keza, 20 Mayıs 2016 tarihinde dokunulmazlıkları kaldırılan ve Kasım 2016 tarihinde tutuklanan Selahattin Demirtaş ve Figen Yüksekdağ, hala hapishanede tutuluyorlar. 2015-2019 yılları arasında 16 bin HDP’li gözaltına alınmış, 3 bin 500’ü tutuklanmıştır.

HDP, 23 Haziran 2018 tarihinde gerçekleşen cumhurbaşkanlığı ve milletvekili seçimlerinde barajı aşarak 67 milletvekili ile meclise girmeyi başardı. Aynı şekilde, 31 Mart 2019 tarihinde yapılan belediye seçimlerinde; 3 Büyükşehir, 5 il, 50 ilçe ve 11 belde belediyesini kazanan HDP, bir kez daha iktidarın hedefi oldu. Gerek genel seçim döneminde gerekse de belediye seçimleri döneminde politik olarak linç edilen HDP’nin tüm saldırılara rağmen her iki seçimden de başarıyla çıkması, AKP’nin hazmedemediği bir durum oldu.

Hatırlanacağı gibi R.T.Erdoğan, belediye seçimleri öncesinde ”kazansalar da belediyeleri ellerinden tek tek alacağız” açıklaması yaparak, Kürt seçmeni tehdit etmişti.

AKP, seçimden sonra adım adım kazanılan belediyelerin HDP’den alınması için kamuoyunu hazırladı. Ardından ”terör örgütüyle bağlantıları var” propagandası bir kez daha gündeme getirilerek belediyelere kayyımlar atanmaya başlandı. 3 Büyükşehir Belediyesi olmak üzere toplam 24 Belediyeye el koyan ve 19 Belediye Başkanını tutuklayan AKP, bu belediyelere kendi memurlarını atayarak ”bunun daha devamı gelecek” diyerek niyetini gizleme gereği dahi duymamaktadır.

 

HDP’nin Erken Seçim Çağrısı ve Gerçekler!

Estirilen bu devlet terörünün dizginsiz bir şekilde devam ettirilmesi, tutuklamaların ardı arkasının gelmemesi, belediyelere kayyım atanması vb. karşısında HDP’nin yeterli tepkiyi ortaya koymadığı eleştirisi yapıldı. HDP de tabandan gelen çağrılar üzerine konuyu tartışmaya açacağını ve kararı halkla birlikte vereceğini açıkladı. Ancak bu açıklamaya rağmen, 19 Kasım 2019 tarihinde Parti Meclisi ve Milletvekillerinin katılımıyla yapılan toplantıda, ”erken genel seçim”  kararı alınarak bu karar bir basın toplantısıyla kamuoyuna açıklandı.

Burada HDP’nin önce yerellerde “parti tabanıyla tartışıp öyle karar alacağız” demesine rağmen, tersi bir durum sergilemesi eleştirinin esas kaynağıdır. Ve belli yönleriyle haklıdır.

Parti, iç toplantısından sonrası yaptığı ilk basın toplantısın da belirlediği yol haritasını şöyle dile getirdi: “AKP ve MHP ittifakına çağrımızdır; 31 Mart ve 23 Haziran seçimlerinde de görüldüğü gibi çoğunluk desteğini kaybetmiş, toplumsal meşrutiyet zeminini yitirmiş bu iktidar, kayyımlar gibi siyasi darbe yöntemleriyle halkların iradesini gasp ederek, hukuk dışı ve gayri meşru yollarla toplumu daha fazla yönetemez. Türkiye halklarının AKP-MHP sultasından kurtulması için ‘erken seçim’ diyoruz. Bu bir meydan okuma çağrısıdır. Buradan hodri meydan diyoruz! Bütün muhalefeti bu erken seçim talebinin etrafında birleşmeye ve harekete geçmeye çağırıyoruz.”

Hemen belirtmek gerekir ki HDP’nin bu açıklaması, gözlemleyebildiğimiz kadarıyla halkın beklentilerine yanıt olamamıştır. Belirlenen ”erken genel seçim” ”yol haritası”nın da ülke gerçeğiyle uyumlu olmadığı bir gerçektir.

Burada düşünülen 31 Mart yerel seçimlerinde CHP’nin İstanbul başta olmak üzere kazandığı İzmir, Adana, Ankara gibi Büyükşehir Belediye seçimlerinde, ”Millet İttifakı”na HDP’nin dışarıdan verdiği desteğin, yapılacak erken bir genel seçimde yeniden gündeme getirilerek CHP’nin iktidar olması ise bunun da gerçekçi bir politika olmadığını vurgulamak gerekir. Zira, AKP’nin HDP’ye en büyük darbeleri vurmasına el veren CHP olmuştur. Selahattin Demirdağ, Figen Yüksekdağ ve diğer 9 milletvekilinin tutuklanmasında CHP’nin verdiği ”dokunmazlıklar kaldırılsın” oyu orta yerdedir. Keza CHP, en büyük Kürt düşmanı partilerden biridir. Türk devletinin kurucu partisi CHP, iktidarda olduğu sürece Kürtleri ezmiş ve katletmiştir. CHP’nin 2019 öncesi yapılan belediye ve genel seçimlerde HDP ve önceli diğer Kürt partilerine nasıl saldırdığı, hedef gösterdiği hala hafızalardaki yerini korumaktadır.

HDP, bunlar üzerinden yeni bir strateji geliştiriyorsa yanılmaktadır. CHP’nin Kürtlere verebileceği bir şey yoktur! İyi Parti ise, faşist kimliğiyle bilinen en büyük Kürt düşmanı partilerden biridir. HDP, bu ve benzeri partilere tutunarak ilerleyemez.

Bunun yerine Kars Belediye Eş Başkanı Ayhan Bilgen’in de belirttiği gibi: “Bugün siyasetimizin neden zayıf olduğu sorusuna odaklanmak zorundayız. Yani bugün neden bu kadar kolayca kayyım atanabiliyor, nasıl milletvekillerimiz sokakta kolay hırpalanabiliyor, tutuklanabiliyor. Neden bu siyaset yeterince etkin, güçlü bir toplumsallaşmayı başaramadı. Bence HDP bu tartışmayı yapmalı, halkla birlikte yapmalı. Bu tartışmayı, bu özeleştiriyi, bu yüzleşmeyi ortaya koymalıyız.”

Basın toplantısında, HDP Eş Genel Başkanı Pervin Buldan;“Bu yüzyıl Kürtlerin demokratik kazanım yüzyılıdır. Kayyım zihniyetine karşı Kürt halkı kendi içinde oluşturduğu ittifaklarla karşı koyacaktır. Evet hep birlikte çok zor günlerden geçiyoruz. Bizim sermayemiz yürüttüğümüz mücadele ve ödediğimiz bedellerdir. Bugün de aynı daha güçlü bir şekilde duracağız. Bu emanete ve onura her koşul altında sahip çıkacağız. Halkımızın kazanımlarını asla teslim etmeyeceğiz. Bu bayrak bugüne kadar yere düşmedi bundan sonra da düşmeyecektir” dedi.

Sezai Temelli de açıkladıkları yol haritası deklarasyonunda “Bu tutum belgesi aslında bir mutabakatımızın da göstergesidir” dediği açıklamanın devamında; ”Kuşkusuz ki, kimliği ve inancı ne olursa olsun her birimizin tarihi sorumluluklar alması gereken günün şafağındayız. Bu tarihi sorumluluk kısır siyasi tartışmalara, kimliklere kapanarak korunma kaygılarına ve ucuz siyasi hesaplara heba edilmeyecek kadar önemlidir. Bu ruh ve bilinçle, HDP olarak yaşadığımız coğrafyadaki her türlü baskıcı, faşist anlayışa karşı demokrasi, barış ve adalet diyen tüm yurttaşlarımızı, Meclis içindeki ve dışındaki tüm muhalefet partilerini, sivil toplum kuruluşlarını, sendika ve meslek birliklerini, demokratik dernekleri aktif dayanışmaya, birleşik mücadeleye ve demokrasi ittifakına çağırıyoruz” dedi.

 

Çözüm Yüzünü Kitlelere Dönmekte ve Sokağı Örgütlemekte!

HDP yetkilerinin kamuoyuna verdikleri bu mesajlar bir erken genel seçim çağrısıyla değil ancak ve ancak yüzünü kitlelere dönerek, en tabandan başlayarak tartışmak, örgütlenmek ve sokakları işaret etmekle olabilir ancak. Diğer bir ifadeyle “sine-i millete” dönerek yapılabilir. Ki hâlihazırda HDP açısından bunun zemini HDK olarak vardır.

AKP’nin ülkeyi açık faşizmle yönettiği bir dönemi yaşıyoruz. Bu dönem Rusya’daki ”gerici yıllar”la aynıdır. Bu baskıcı düzende tüm demokratik yollar AKP tarafından kapanmıştır. Toplum korku çemberine alınmış ve sindirilerek ”bana dokunmayan yılan bin yaşasın” durumuna gelmiştir. Ancak hiçbir kurumun halkı ”neden suskunsunuz” diye eleştirme hakkı yoktur. Bu durumun sorumluları devrimciler ve komünistlerdir.

Bunun tersine çevrilmesinin tek ve tartışmasız yolu örgütlenmek ve halkı örgütlemekten geçer.

AKP, HDP’yi kapatmaktan ziyade, onu çevreleyerek, saldırarak, üye ve milletvekillerini tutuklayarak marjinal bir parti haline getirmek istiyor. Buna karşın, kazanılmış mevzilerden geri çekilmemek, mevzilerimizi korunmak, ”en gerici parlamentolarda” çalışmak, tüm mevzileri birer kürsü haline getirmek de bir taktiktir.

HDP’nin tüm saldırı ve kuşatılmışlıklara rağmen parlamentoyu kullanarak o kürsüden düzeni teşhir etmesi, çalışmalar yürütmesi elbette küçümsenmemelidir. Ancak, bilinmelidir ki, bıçağın kemiğe dayandığı bu süreçte, çare ”erken genel seçim”de değil, hayatın her alanında bu faşist düzene karşı halkın seferber edilmesinde, tıpkı Irak, İran, Bolivya, Şili vb. ülkelerdeki gibi meydanlara çıkmakla olur!

HDP’nin bu gücü var, eksik olan bu konudaki iradesidir!

Daha fazla göster

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu