GüncelManşet

“Onları katledenler geberip gittiler, ama onlar unutulmayacak!”

Proletarya Partisi’nin geçtiğimiz günlerde Örgütlenme Komitesi imzasıyla yaptığı açıklamada Proletarya Partisi şehidi olduğu ilan edilenlerden ikisi Erdinç ve Ahmet Yılmaz kardeşlerdi. 2 Kasım 1980’de Rize Fındıklı’da katledilen Erdinç ve Ahmet’e dair, ağabeyleri ile bir söyleşi gerçekleştirerek onları ve mücadelelerini konuştuk.

 

– Erdinç ve Ahmet ne zaman devrimci fikirlerle tanıştılar, söz edebilir misiniz?

– Erdinç’le Ahmet kardeşler, 1970’li yıllarda, 72-73 yıllarında bu mücadele içerisine girmişlerdi. 1980 yılına kadar mücadeleyi sürdürdüler ve mücadeleye birçok insan da kazandırdılar.

Dolayısıyla 1980 yılında katledilene kadar Türkiye Devrimci Hareketine katkılar sağlamış insanlar olarak hepsini anmak, yaşatmak istiyoruz. Bu yüzden onları her yıl 2 Kasım’da mezarları başında anıyoruz. Onların mücadeleye başladığı tarihler; Deniz Gezmişler, Mahir Çayanlar, İbrahim Kaypakkayaların, Türkiye devrimci hareketini en yoğun şekilde yaşattıkları döneme tekabül ediyor. 6. Filo’nun Türkiye’ye gelmesi buna karşı gençliğin tepki göstermesi ve yükselen hareket…

 İlk olarak devrimci düşüncelerle Ankara’da tanışıyorlar. O zaman Ziraat Fakültesi Altındağ’daydı. Orada yaşıyorlardı. Ziraat Fakültesi’nin yanında o dönemdeki sağcı militanların Altındağ’a yaptığı baskılardan kaynaklanan karşı koymalar, mücadeleler onları yavaş yavaş  mücadeleye itti.

Zaman içinde kendilerini geliştirdiler.  Özellikle Erdinç, oradaki örnek davranışlarıyla, kitleye yön vermesi, önderlik etmesiyle kendini geliştirdi. O zaman ben yoktum, o yıllarda İzmir’de çalışıyordum, bir takım faaliyetlerim vardı.

Geldiğimde Erdinç’le Ahmet’in geldikleri noktayı gördüğümde bir parça mahcup oldum.

 erdinç yılmaz

– İbrahim Kaypakkaya’nın görüşleriyle tanışmaları nasıl oldu acaba?

– Bizim o yörede daha önceki arkadaşların başlattığı, Kaypakkaya hareketinin öğretilerinin bir uzantısı olarak Altındağ’da kısmi örgütlenmeler, özellikle o dönemde lisede, halk içerisinde yapılan çalışmalar vardı.

Burada küçük küçük kitlesel örgütlenmeler, bireysel çalışmalar zamanla arttı. Zamanla öğretileri, siyasi görüşleri yansıtan kitaplar elimize geçmeye başladı, dağıtılmaya başlandı. Özellikle Erdinç, Kaypakkaya’nın görüşlerini anlatan bu dergileri ve yayınları dağıttıkça, okudukça kafasında düşünceleri gelişmeye başladı. Kendini hızla geliştiriyordu. Erdinç insanlara örnek, önder oluyordu. Faaliyetleri bizzat kendisi yapıyor, örgütlüyordu. Kahve toplantılarında, bu savunduğu fikirleri, görüşleri anlatmaya başlıyor.

Zaman içinde öğrendim ki Erdinç’in bir yönü daha var, önderlik yönü. Onu da geliştiriyor, sonuçta işte geldiğimiz noktada Erdinç orada sevilen, takdir edilen ve mücadelesi örnek alınan bir kişilik oluyor.

Daha sonra onu gördüğümde ben de etkilendim. Yıllar sonra da Erdinç’i örnek almaya, ona layık bir abi olmaya çalıştım.

 

 

– Katledildikleri süreç nasıl gelişiyor?

– 12 Eylül AFC olduğunda Erdinç aranan ya da izlenen biriydi. Daha sonra yaşananlardan öğrendik bunu. Kendisi de bunu biliyordu ki memlekete gelmeye karar verdi.

 “Saklanırım, kendimi korurum” diye düşündü diğer kardeşiyle birlikte. 12 Eylül olmuş, üstünden 2 ay geçmişti. Küçük kardeşi dağ- da bir dinlenme sırasında iki kişiyle karşılaşıyor. Bu iki kişi, ellerinde bir listeyle Fındıklı’daki devrimcilerin isimlerini gösterip soruyor, o da “tanıyorum da niye soruyorsunuz?” diyor. Onlar da küfürlü bir şekilde “bunu yapacağız, bu şekilde yapacağız” diyorlar.

Bunlar diktatörlük tarafından tutulmuş, yönlendirilmiş eli kanlı insanlar. Kendilerini polis olarak tanıtmıyorlar.

ahmet yılmazO arada o çevrede olan devrimcilerin birçoğu tutuklanmış, kimi Erzincan’da, kimi Rize’de, dışarıda kalan bir tek Erdinç var. Ahmet abisinin ismini listede görüyor ama bir şey söylemiyor, tedirgin oluyor.

Ahmet’in ismi listede yok. Yanında “şundan dolayı arıyoruz” demiyorlar ama “asacağız, keseceğiz” deyince Ahmet tedirgin oluyor. Ahmet hemen koşa koşa eve gidiyor. Evde annemle Erdinç var. Ahmet hemen olayı anlatıyor. Bu olaydan bir hafta sonra kardeşlerin katledilmesi olayı oluyor. Bizim arazide, kendi arazimizde kışlık odun keserlerken, iki kişi geliyorlar. Orada “sen Erdinç misin?” diye soruyorlar, “evet” diyor. “Benim, benimle ne alıp veremediğiniz var?”

Bunlardan biri arkasına geçip arkadan kollarından dengelerini bozuyor diğeri de bu arada Ahmet’le, Erdinç’e ateş açıyor. Ama öldürmek için ateş açtıkları belli çünkü direkt hedef almışlar kalbine ve kafasına. Erdinç’i göğüs altından vuruyor, Ahmet’i de şakağından, tüm şarjörü boşaltıyor.

 Tabii orada ikisi de yaşamlarını yitiriyor.  Bu arada iki hafta sonra bunlar tutuklanıyorlar. Askerler saklandıkları yerde tutukluyorlar.

İki buçuk sene sonra Ecevit affıyla çıkıp izlerini kaybettiriyorlar.

 

– Erdinç’i hedef aldıkları anlaşılıyor…

– Erdinç’in yapısı herkes tarafından biliniyor, Kaypakkayacı olduğu Fındıklı’da önceden de biliniyorlardı. Ankara’da da, Fındıklı’da da… Erdinç’in Fındıklı’daki, Karadeniz’deki örgütlenme içerisindeki rolü de çok iyi biliniyor.

Dolayısıyla diktatörlüğün bu bilgiyi, bu eli kanlı katilleriyle Erdinç’in haberini ulaştırmaması mümkün değil. Onların yaşam tarzlarını, kişiliklerini, mücadelelerini unutturmamak, anılarını yaşatmak için elimizden geldiği kadar çaba sarf ediyoruz. Dostları, arkadaşları onların her ölüm yıldönümünde bir araya geliyoruz.

Boşu boşuna öldürülmediler. Bilinçli, planlı bir şekilde öldürüldüler. Onları yönlendirenler ölüp gittiler ama onlar unutulmayacaklar. 

Daha fazla göster

İlgili Makaleler

Diğer içerik
Kapalı
Başa dön tuşu