Güncel

ÖZEL HABER | “Taviz vermeden biat etmeden yani ruhunu kaybetmeden hayatta kalmayı başarmalı”

"Bu düzenleme özellikle kayyum atanması  noktasında sivil toplumu katletmeyi amaçlıyor yukarıda da dediğim gibi. Ama ‘çıkmayan canda umut vardır’ der büyüklerimiz. Sivil toplum da bu süreçte  taviz vermeden biat etmeden yani ruhunu kaybetmeden hayatta kalmayı başarmalı diye düşünüyorum"

Kitle İmha Silahlarının Yayılmasının Finansmanının Önlenmesine İlişkin Kanun Teklifi” TBMM Genel Kurulu’nda kabul edilerek yasallaşması üzerine İHD İstanbul Şube Başkanı Gülseren Yoleri ile görüştük. Yaptığımız söyleşide Yoleri, demokratik kitle örgütlerine dönük bu saldırının sonuçlarının ağır olacağını ve kapatılmaktan beter bir hale gelme tehlikesine karşı “taviz vermeden biat etmeden, yani ruhunu kaybetmeden hayatta kalmayı başarmalı” diyerek “moral bozmak yerine ‘daha iyisini nasıl yaparız’ derdine düşülmeli” vurgusu yaptı.

“Kitle İmha Silahlarının Yayılmasının Finansmanının Önlenmesine İlişkin Kanun Teklifi” TBMM Genel Kurulu’nda kabul edilerek yasalaştı. Derneklerin ve demokratik kitle örgütlerinin kısıtlanması ve İçişleri Bakanınca yöneticilerinin görevden alınması ve yerlerine kayyum atanmasının kolaylaştırılmasını içeren düzenlemeyi içeriyor, bunu nasıl değerlendiriyorsunuz? Burada amaçlanan nedir sizce? 

Mecliste karar alma çoğunluğuna sahip, yargı ve medyayı da kontrolü altına almış olan iktidar,  küresel ekonomik krize ek olarak halkı yoksulluğa düşüren, çatışma ve şiddeti büyüten yanlış politikaları ve yol açtığı haksızlıklar  karsısında Toplumun tek konuşanı tek susturulamayanı olan sivil toplumu bu kanunla  susturmak istiyor.

Bu kanun teklifinin örgütlenme özgürlüğüne ve uluslararası insan hakları sözleşmelerine aykırı bir kanun teklifi olduğu yönünde değerlendirmelere dair sizin görüşünüz nedir ve yasanın meclisten geçmesi ile demokratik kitle örgütlerini nasıl bir tablo bekliyor?

Sivil toplum faktörü tamamen devredışı bırakılmak isteniyor,  çıkarılan bu kanunu  buradan görmek önemli.

Diğer sakıncaları yanında,  görevden alınan yöneticilerin yerine iktidarın tercihi doğrultusunda  atanacak kayyumlarla sivil bir muhalefetin yapılabilmesi imkânsız. Bu sivil hak mücadelesinin  varlığına, ruhuna aykırı. Dernek ve vakıflara atanacak kayyumlar sivil toplum faaliyetlerinin devamını değil sivil toplumun cenazesini kaldırmak için atanmış olacak. Biraz sert bir ifade gibi gelebilir kulağa ama neyle karşı karşıya olduğumuzun anlaşılması için bu şart.

Örneğin İHD gibi gönüllü, devletten ve tüm iktidar odaklarından bağımsız ve tarafsız bir örgüt kayyum atandığı anda işlevini yitirecektir.

Bu yasa ile demokrasiden ve insan haklarından tamamen uzaklaşılıyor ve rejim  diktatörlük yolunda kurumsallaşmasını neredeyse tamamlamış oluyor.  Nitekim bugün secim yapılsa ve AKP gitse bile güçlü bir karşıt irade ortaya konamazsa,  tabloda insan hakları ve demokrasi lehine değişiklik beklemek hayal görünüyor.

Dernekler ve vakıflar yanında sivil hareketler bu yasanın hedefinde. Sivil toplumun susturulması,  toplumsal var oluşumuzu yakından ilgilendirmekte, toplumsal sorunlara dair  örgütlenmenin, birlikte mücadele etmenin , hakikatlerin paylaşımının  dayanışmanın  hayati önem taşıdığı bugün bu yasa,  bu alanı tamamen etkisizleştirmekte.

“Sivil örgütleri kapatılmaktan beter hale getirmiş oluyor zaten”

Mevcut iktidarın özellikle son süreçte çeşitli demokratik kitle örgütlerine dönük “düzenleme” ile müdahale etmekte ve parçalama çabası içerisinde olduğunu Barolar sürecinde gördük, pandeminin ağır tablosu içerisinde daha fazla ihtiyaç duyulan dernek, vakıf, sendika gibi demokratik kitle örgütlerine dönük bu yasa tüm tepkilere ve uluslararası sözleşmelere rağmen ısrarla devam ettirmesi, iktidarın kendi açmazlarını bu şekilde  örtme biçimi kendisi açısından neyin göstergesidir?

Yukarıda kısaca değindiğimiz ve dernekler kanunu 30. Maddede düzenlenen kayyum atanmasından önce bakanlık kararı ile dernek ve vakıf yöneticilerini görevden uzaklaştırma, dernek faaliyetini geçici olarak durdurma, dernek mallarına el koyma işlemi yapılabilecek. Derneklere ağır para cezaları verilebilecek.

Bu düzenlemeler, kayyum atanmasa dahi sivil örgütleri kapatılmaktan beter hale getirmiş oluyor zaten .

Bu açıkça örgütlenme özgürlüğü ihlali olması yanında bu uygulamanın dernek faaliyetlerine dayandırılması ayni zamanda ifade özgürlüğünün de ihlali. Ve tabii ki kesinleşmiş bir yargı kararı olmaksızın bu işlemlerin yapılabilecek olması masumiyet karinesinin de ihlali anlamına geliyor.

Bunun yanında dernek ve vakıfların denetiminde kolluğun da yetkilendirilebilecek olması, bir dernek denetlenirken birlikte iş yaptığı dernek ve vakıfların da denetlenebilmesi durumu, tüm bunlar sivil toplum kuruluşları arasındaki dayanışmaya ve birlikte mücadeleyi büyük zora sokacaktır.

“Dayanışmak çok daha güçlü örülmeli bütün zorluklara rağmen”

Son olarak düzenleme yasalaştı, pandemi sürecini de dikkate alarak buna dair demokratik kurum, dernek, sendika ve vakıf gibi kurumların nasıl bir yol izlemesi gerekiyor.

İnsan hak ve özgürlükleri alanında, demokrasi alanında kazanılmış hâklerimizi tehdit eden bu yasa ile iktidar uluslararası sözleşmelerden kaynaklanan sorumluluklarına da aykırı davranıyor. Bu nedenle bu düzenlemeye karşı  uluslararası alandan da güçlü bir tepki gösterilmesi gerekiyor.

Varlığımıza yönelmiş bu saldırı karsısında yapılması gerekenlerin başında,  bu yasanın geri çekilmesi için güçlü bir itirazın yükseltilmesi geliyor.

Bununla birlikte,  sivil toplumun; derneğiyle vakfıyla, meslek örgütleri ile sendikalar ile  platformu ya da güç birlikleri ile işlevine uygun planlı programlı çalışmasına devam etmesi gerekiyor. Daha kararlı daha ısrarlı ve daha nitelikli örgütlenmeli faaliyetler. Ve tabii ki dayanışmak çok daha güçlü örülmeli bütün zorluklara rağmen, Uluslararası alan iyi kullanılmalı. İlk saldırıda moral bozmak yerine ‘daha iyisini nasıl yaparız’ derdine düşülmeli.

Son olarak bu düzenleme özellikle kayyum atanması  noktasında sivil toplumu katletmeyi amaçlıyor yukarıda da dediğim gibi. Ama ‘çıkmayan canda umut vardır’ der büyüklerimiz. Sivil toplum da bu süreçte  taviz vermeden biat etmeden yani ruhunu kaybetmeden hayatta kalmayı başarmalı diye düşünüyorum.

 

Daha fazla göster

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu