DünyaGüncel

ÖZEL HABER | Viyana’dan bir direniş ve bir dayanışma örneği

Özgür Gelecek olarak, 24 Haziran'da Avusturya Viyana'da Türkiyeli devrimci-demokratlara yönelik AKP-MHP'li gericilerin saldırılarını ve gelişen direnişi, Viyana Türkiyeli İşçiler Derneğine sorduk.

 24 Haziran’da Viyana’da derneğinize(Viyana Türkiyeli İşçiler Derneği-VTİD) yönelik bir ırkçı-faşist saldırı gerçekleşti. Bildiğimiz kadarıyla Türkiyeli faşistlerin daha öncede çeşitli tacizleri ve saldırı girişimleri olmuştu. Neler yaşandığı konusunda bizi  kısaca bilgilendirir misiniz?

Öncelikle bu konuya ilgi duyup bu saldırıyı gündeminize aldığınız için, ayrıca buradaki gelişmeleri kamuoyuna aktarma fırsatı verdiğiniz için biz teşekkür ederiz.

Evet; Türkiyeli faşistler bundan öncede yapmış olduğumuz bir çok İnfo Ştand ve mitinglere saldırdı.

Örneğin; geçen yıl, Dersim ve Kürdistan’daki orman yakmalarını gündemleştiren mitinge, İlticacılar ile yapılan dayanışma mitingine, yine bu yıl 1 Mayıs etkinliği düzenleyen DİDİF ve Avusturyalı gençlere de saldırılar oldu.

Son bir haftadır burada yaşanılanlar, aslında bir direniş ve bir dayanışma Örneği gibidir. Artık bu saatten sonra geri adım atmak, bir çok  şey ve kazanılmış mevzilerden vaz geçmek anlamına da gelir.

Onun için, siyasi literatürde bir deyim vardır; Hak verilmez alınır diye. İşte o deyim tam karşılığını yaklaşık bir haftadır Viyana’da sokaklarında Türkiyeli faşist/ırkçılara karşı verilen sokak eylemliliklerinde ve direnişlerde yaşanıyor.

Avrupa Kadın Dayanışması’nın (AKD) Avusturya bileşenleri, Viyana’da yaklaşık iki aydır her hafta Çarşamba günleri Viyana’nın değişik semtlerinde ve kadına yönelik şiddeti gündemleştiren değişik konularda mitingler düzenleniyordu.

Bu mitingler ilk başlangıçta cılız eylemlilikler olarak başlasa da, Avusturyalı feminist ve anti-faşist kadın kurumlarının katılımı ile gün geçtikçe daha kitleselleşen eylemlilikler oluşmaya başladı.

24 Haziran Çarşamba günü ise, Viyana’nın 10.cu bölgesi olan Favoritin semtinde (yani göçmenlerin ve özelliklede Türkiyeli göçmenlerin yaşadığı) bu bölgede kadın mitingi gerçekleştirildi.  O gün gerçekleştirilen kadın eylemi, faşist TC devletinin ondan bir gün önce Kobane-Rojava bölgesine (İHA-insansız hava araçları) ile yapılan saldırılarda yaşamını yitiren Kürt kadın savaşçıları şahsında savaş, işgal ve katliamları esasen kadına yönelik devlet şiddetini kınamak için gerçekleştirildi.

Miting başlar başlamaz, yapılan konuşmalar ve okunan açıklamalar esnasında, çevrede kümelenen Türkiyeli faşistler önce  sözlü hakaret, taciz, küfür ve “siz burada Türkçe bildiri okuyamazsınız, burası bizim bölgemizdir, sizler teröristsiniz” deyip olay giderek saldırganlaşan bir tutum almaya başladı.

Ne acıdır ki, Kadına yönelik olarak yapılan bu etkinliği yine bir kadın (giyim ve kuşamı ile siyasi İslam’ı temsil ettiği anlaşılan provake ediyor. Mitinge saldırıyor, bayrak ve flamaları yırtmaya ve çiğnemeye başlıyor.

İşte tamda bu sırada direniş, karşı koyuş ve faşizme geçit yok denilerek saldırılara devrimci bir karşı koyuş başlıyor. Çevrede kümelenen Türkiyeli ırkçı faşist çeteler (bozkurt ve Rabia işareti yaparak, Allah hu Ekber, Recep  Tayip Erdoğan) diye bağırarak saldırmaya devam ettiler.

Polisin olaya yerine gelmesi ve  müdahil olması  sonrası mitingde bulunan topluluk hemen olay yerinin yakınında bulunan ATİK/VTİD (Viyana Türkiyeli İşçiler Derneği’ne) götürüldü.

Birbirini arayarak toplanan Türkiyeli ırkçı ve faşistler derneğe saldırmaya çalışsalar da, olayın duyulması üzerine olay yerine ve derneğe gelen kalabalık kitlelerden çekinerek ara sokaklara ve köşe başlarında kümeleşmeye başladılar. Birinci gün olaylar böle başladı ve sonlandırıldı.

Kamuoyuna yansıyan görüntülerde, VTİD ile aynı binada bulunan DİDF’e yönelen saldırganların, Avusturya polisinin gözü önünde rahatça hareket ettiği görülüyor. Diğer yandan polisin saldırıya maruz kalanları hedef aldığı da yapılan açıklamalarda değinilen noktalardan.

Siz bu durumu nasıl yorumluyorsunuz? Neden bu süreçte yapıldığını düşünüyorsunuz? Bunun Türk devleti ve onun çıkmazlarıyla nasıl bağı olduğunu düşünüyorsunuz?

VTİD; Çarşamba günü kadınların mitingine ve daha sonra derneğimize (VTİD’de) yapılan saldırının kınanması, Avusturya basını ve kamuoyunda (Türkler ve Kürtlerin çatışması olarak yansıyan) yanlış haber ve algının düzeltilmesi için, 25 Haziran Perşembe günü yine olayın gerçekleştirildiği alanda tekrardan bir miting düzenlendi.

Bu mitingin açılış konuşmasında VTİD adına bir arkadaş alanda bulunan kitleye Türkçe ve Almanca bir konuşma yaparak, bu sorunun Türk ve Kürt sorunu olmadığını, bu sorunun esasen demokrasi güçler ile faşist-gerici güçler arasında, kadına yönelik şiddetin karşısında duranlar ile kadını köle olarak kullanan fundamentalist düşünce arasında olduğu açıklandı.

Ardından Kadın Dayanışması ve değişik kadın kuruluşları da konuşma ve açıklamalar yapıldıktan sonra etkinliği sonlandırmak istedik. Ancak bir önceki gün gibi, yine gerici ve faşist guruplar toplanmaya ve olayı tekrardan provoke etmeye çalıştılar.

Eylemimizi provoke etmek için toplanan faşist sürüleri ile anti-faşistler arasında saldırı ve çatışmalar çıktı. Antifa tarafından bu saldırılar geri püskürtülerek yürüyüşe geçildi. Sokak başlarında kümelenen Türk faşistler olsa da yürüyüşümüz devam etti ve sonlandırılarak herkesin güvenli bir şekilde evlerine dağılması söylendi.

Ancak o gün herhangi bir saldırıda  bulunamayan faşistler, saldırılarını gece geç saatlerde toplanarak daha büyük bir güçle VTİD derneği etrafında ve kapısına kadar gelen faşistler, polisin gözleri önünde derneğimize saldırarak, kapıları kırmak, içeriye girip tahrip etmek ve hatta (derneğimizin hemen karşı tarafında bir benzinlik bulunmaktadır) “ karşıdan benzin getirin burayı yakalım” diyerek VTİD lokaline saldırıda bulundular.

Kapıların güvenli olması, binada kalan Antifaşist gurubunun savunmasından sonra, hemen yanı başımızda bulunan DİDF derneğine ve Avusturyalı anti-faşistlerin kaldığı bölüme saldırdılar.

DİDF derneğinin camlarını kırıp binaya ciddi zarar verdiler. Burada, sorgulanması gereken en önemli konu; bir saat önce bu faşist sürülerini kontrol eden polisin, “anlamsız” bir şekilde alandan uzaklaşması ve yaklaşık yirmi dakikalık faşist saldırıya sesiz kalması oldu.

Büyük bir polis gücü olmasına rağmen, ilk başlarda bu saldırıları engelleme girişiminde bulunmadılar.

Bizce bunun önemli bir anlamı vardır.!!!

Saldırıları protesto etmek amacıyla Avusturyalı devrimci-demokrat güçlerin de katılımıyla 27 Haziran’da önemli bir miting organize edildi. Saldırılara karşı gerek göçmen örgütlerinden gerekse de Avusturyalı devrimci-demokrat güçlerden güçlü bir tepki ortaya konulduğu görülüyor. Bu tepki nasıl örgütlendi, birleşik mücadele anlamında nasıl bir tablodan söz edilebilir.

VTİD; Perşembe gecesi VTİD ve DİDF derneklerine yapılan saldırıları kınamak ve bir basın açıklaması yapmak için, Cuma akşamı, Dernek Lokalimizin bulunduğu yerde tekrardan bir miting gerçekleştirdik.

Son üç gündür Avusturya gündeminde yoğun olarak tartışılan bu saldırılar, özelliklede Avusturyalı değişik Anti-faşist-Kadın-Otonom- Sosyalist-Komünist gençliğin de ilgisini çekmişti. İşte tamda hem Cuma hem de Cumartesi günü gerçek anlamda hep arzuladığımız ve görmek istediğimiz Enternasyonal dayanışma gerçekleşmişti.

İşte 27 Haziran Cumartesi günü gerçekleşen yürüyüş, her renkten, her cinsten, bütün farklı ideoloji ve düşünceden insanları faşizme karşı omuz omuza ve yan yana getirmişti.

Şunu açıkça belirtebiliriz ki, bu faşist saldırıların en önemli kazanımı Avusturya’da bugüne kadar dağınık olan Anti-faşist cephenin yeniden oluşması oldu.

Ayrıca; kurumlar arası dayanışmayı, sahiplenmeyi, özellikle  ATİK’e destek ve dayanışmasından kaynaklı teşekkür ederiz.

Pandemiyle birlikte Avrupa genelinde kitlelerin sisteme karşı tepkilerinin giderek büyüdüğü dile getiriliyor. Diğer yandan Avrupalı devletlerin buna ırkçılık ve göçmen düşmanlığını körüklediği ifade ediliyor. Bu konuda gerek Avusturya gerekse de genel olarak Avrupa’daki tabloyu nasıl görüyorsunuz?

Evet; Pandemi süreci esasen ayrıca ele alınıp tartışılması gereken çok önemli bir konu.

Elbette ki herkesin bu konuya yaklaşımı farklı olabilir veya değişik değerlendirebilir. Ancak, bu Pandemi süreci, Kapitalist-emperyalist sistem krizinin başka bir yansımasıdır.

Bu Pandemi süreci, insanları sistemin istek ve talepleri çerçevesinde yeniden “terbiye” bir yaşam şekline alıştırma süreci de  diyebiliriz. Nasıl ki, yeni dünya düzeni olarak algılanan 11 Eylül saldırısı öncesi ve sonrası olduysa, günümüzde de Pandemi öncesi ve sonrası diyebileceğimiz bir süreç yaşanacaktır.

Gündemler değişecek, herkes önce ben diyecek, korku atmosferi oluşturulmuş durumda. Örneğin; artık hiç kimse İlticacı ve sığınmacılardan söz etmiyor, Savaş ve işgaller unutulmuş, İşsizlik ve yoksulluk artık dayanılmaz bir hal alıştır.

Yani önümüzdeki süreç bir çok siyasi gelişme ve toplumsal başkaldırılara mahkumdur. Bu noktada en önemli sorun demokrasi güçlerinin içinde bulunduğu durumdur.

“Viyana Anti faşisttir öyle kalacak”

Son olarak neler söylemek istersiniz?

VTİD olarak; son olarak söylemek istediğimiz, hiç bir şey tesadüfen ve kendiliğinden oluşmuyor.

Her devletin kendisine göre bir planlaması, politik ve ekonomik  çıkarı var. Örneğin AKP’nin Avrupa ve  Avusturya’da yaklaşık olarak 2010 yılından beridir buralarda ciddi bir lobi çalışması yapıyor.

Dernekler kuruyor, ajanlar ve  cami hocaları gönderiyor, binalar satın alıyor vb. Bunların hepsinin bir anlamı vardır. Örneğin, bu sonbaharda Viyana’da belediye seçimleri olacaktır. Her parti ve kurum, bu eylemlilikleri hep, provoke ederek, hem abartarak hem de kendisine bir politik sermaye oluşturmaya çalışıyor.

Bu anlamda sonuç olarak ; Viyana Türkiyeli İşçiler Derneği (VTİD) olarak Avusturya Viyana’da yaşanan ırkçı saldırıya karşı diyoruz ki, Viyana Anti-faşisttir öyle kalacak!

 

Daha fazla göster

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu