Makaleler

Panama belgeleri neyi gösteriyor?

Kapitalist emperyalist sistem, sermayenin daha rahat hareket edebilmesi ve daha fazla kar elde edebilmesi için yasal olarak güvence altına aldığı ve 1960’lardan beri kullandığı off shore bankacılığı ve kullanıcılarını hedefe oturtmuş görünüyor. Evet, Panama Belgelerinden bahsediyoruz. Hani şu, 2011’de devletlerin diplomasi koridorlarının karanlıklarından belgeleri gün yüzüne çıkaran Wikiliks yetkililerinin bile belgelerin açıklanırkenki seçiliş yöntemini eleştirdiği Panama Belgeleri… Belgelerinin açıklanmasının ilk sonuçları, İzlanda Başbakanı Gunnlaugsson’un istifası ve İngiltere’nin “muhafazakar”, “vatanperver”, “sosyalist” lidere haddini bildirecek hakkı kendinde gören Başbakanı Cameron’un zor durumda kalması oldu. Her ne kadar sonuçların ortaya çıkışı sanki emperyalist merkez ülkeleri ile diğer ülkeler arasında bir ayrım gözetmeden ifşanın yapıldığı izlenimini oluşturuyorsa da gerçekler göründüğü gibi değil.

Türkiye’de de burjuva medyanın bir kısmı bu ülkelerdeki “demokrasiye”, “hesap verilebilirliğe”, “şeffaflığa” dikkat çekerek; bu ülkenin tüm dünyayı saran vergi kaçakçılığı, kara para aklama ve yolsuzluktaki rollerini çarpıtmış oluyorlar.

“Off shore banking” kelime olarak kıyı bankacılığı anlamına geliyor. Off shore bir ülkenin bankasında bulunan ama o ülkede ikamet etmeyen insanlara ait para anlamına geliyor. İnternational Banking Act (İBA) lisansına sahip bir banka sadece bu tür hesaplar için kurulmuş oluyor. Hong Kong, Cayman adaları, Bahamalar, İngiltere Virgin adaları, Singapur, Bahreyn en çok adı geçen off shore merkezleri olsa da bu işte başı çeken ülke İsviçre’dir. İsviçre, off shore bankalarında 2.200 milyar dolar bulunmaktayken bunu 1.400 milyar ile Karayip bankaları, 700 milyar ile ABD bankaları ve 600 milyar ile Lüxsemburg bankaları takip ediyor. (10.04.2016, Gündem) Yani emperyalist sistemin “merkez ülkelerini bu işin başını çektiğini rahatlıkla söyleyebiliriz.

Fakat sadece off shore bankalarının kurulmasında başı çekmiyorlar, bu bankaları en fazla kullananlar arasında da bu devletler menşeili olan şirketler var. ABD tekellerinin, ABD dışındaki servetlerinin 500 milyar doları aştığı hesaplanıyor. Yani kendi ülkelerinden yasal bir şekilde vergi kaçırıyorlar. ABD başkanı Obama’nın konuya dair yaptığı açıklama da bunun en yalın haliyle ifadesi:  “Bunların çoğu yasal faaliyetler. Gerçek sorun tam olarak bu!”

Panama Belgeleri olarak ortaya konulanlar bu sistemin çok küçük bir bölümünü -ve görebildiğimiz kadarı ile ABD ve AB’nin işine gelecek bölümünü- içeriyor. Panama Belgeleri kimliği gizli bir kaynağın Alman Süddeutsche Zeitung gazetesine bir Panama şirketi olan Mossack Fonseca’ya ait 11.5 milyar gizli dosyayı vermesiyle ortaya çıktı. Bu belgeler Uluslar arası Araştırmacı Gazeteciler Konversiyumu’nun (ICIJ) şemsiyesi altında seçilmiş yüzlerce gazeteci tarafından inceleniyor. Bu inceleme sonucunda 202 ülkeden 12 devlet yöneticisi, 61 devlet yöneticisinin akrabası, 128 politikacı ve 29 milyonerin isimlerinin olduğu ortaya çıktı. Bu belgeler 1977-2015 yılları arasında Panama şirketi Mossack Fonseca ile iş yapan 204 bin şirkete ait. Panama belgelerinin şu ana kadar açıklanan kısmında Rusya, Suriye, Katar, Ürdün, Suudi Arabistan, Birleşik Arap Emirlikleri, Çin gibi ülkelerin isimleri çoğunlukla geçiyor. Bu bilgilendirmeden sonra karşımıza çıkan sorular şunlar; Panama Belgeleri neden sızdırıldı? Uluslararası sistemde yasal olarak tanımlanmış bu faaliyetlerin deşifre edilip ortalığa saçılmasının ve özellikle de “bazı yasadışı” faaliyetlerin rahatça yapıldığının sanki ilk kez farkına varılıyormuş gibi ele alınmasının nedeni ne? Rusya’nın vurguladığı gibi, ABD’nin bazı ülkelerin itibarını düşürmek için başvurduğu bir yol mu? Yoksa mali sistemde ABD ve AB’nin işine gelecek bazı düzenlemelerin yapılabilmesi için bazı “çürük”lerin ayıklanması mı? Hepsi birden mi?

Mali piyasalar yeniden düzenleniyor

İlk önce kısaca off shore kullanıcılarının kimler olabileceğine bakalım. Off shore hesaplarını kullananların bir kısmını, kendi ülkesinde yönetimde olup da yolsuzluk ve kayırmacılıkla elde ettikleri serveti kasa ve ayakkabı kutularında saklamayı tercih etmeyip, hesap vermek zorunda olmadıkları bu hesaplara yönelenler oluşturuyor. Bu hesaplara yönelen diğer bir kesimi de çok düşük miktarlarda vergi ödemek isteyenler oluşturuyor. Çünkü off shore merkezlerinin çoğunda kurumsal vergi alınmıyor. Bu nedenle çeşitli şirketler kârlarının bir kısmı için kendi devletlerine vergi öderken önemli bir kısmını vergilendirmekten kaçınmış oluyorlar.

İsim soruşturması yapılıp, kaynak sorgulanmadığı için uyuşturucu ticareti, silah kaçaklığı gibi işlerden elde edilen paralar off shore üzerinden sisteme sokuluyor. Yani önemli bir misyonları da kara para aklamak oluyor. Elbette ki bütün bunların hiçbiri yeni çıkmış değil. Üstelik Mossack Fonseca gibi şirketler çeşitli Uluslar arası kurumlar tarafından denetleniyor. En son Aslında temeli kupon ticareti, spekülasyon ve yolsuzluk üzerine oturmuş olan kapitalist emperyalist sistem sahiplerinin birbirlerinin açıklarını kapatmasından, el birliği ile bu sistemi yürütmesinden bahsediyoruz. Elbette ki bu kardeşlik, kapitalizmin nesnel yasalarının kendini kriz olarak gösterdiği noktada sona erip düşmanlığa çevrilir.

2008 krizinden sonra başta ABD olmak üzere birçok AB ülkesi de sermayenin “dışarı” kaçmaması için kurumsal vergi oranlarını büyük oranda düşürdü. ABD’de off shore nedeniyle yaşanan vergi kaybının 70 milyar dolar civarında olduğu söyleniyor. Fakat ABD’de son yıllarda yapılan vergi indirimleri bunun kat kat fazlasına ulaşmış durumda. Yani devletler, sermaye gruplarına karşı görevlerini ellerinden geldiğince yerine getirdikleri halde şirketler/zenginler çok cüzi miktardaki vergiyi bile ödemek istemiyorlar.

Panama Belgelerinin ifşa edilme nedenlerinden birini 2008’den beri aşılamayan mali krizde ararsak yanlış yapmayız. Avrupa’da da ABD’de de milyarlarca dolar akıtılmasına, mali piyasaların düzensizleştirilmesine, sosyal haklarda kesintiye gidilmesine rağmen krizin üstesinden gelinebilmiş değil. Devletler daha fazla kaynağa ihtiyaç duyuyor. Panama Belgelerinde daha çok terör bağlantılı veya ambargo uygulanan devletlerin AB/ABD ile çelişkisi olan ülkelerin ifşa edilmesi; off shore bankacılığına dair yasal düzenlemelerin başta ABD, Almanya gibi ülkelerin lehine yeniden düzenlenmesinin olanağını sağlıyor. Yani burada da terörün finansman kaynaklarının kurutulması söylemi üzerinden mali piyasaların tekrar düzenlenmek istendiğini rahatlıkla belirtebiliriz. Bunlarla birlikte özellikle Suriye, Rusya, K. Kore ile ilişkili olan hesaplara el konulma olasılığı yüksektir. Böylece önemli miktarda sermaye el değiştirmiş ve bu da gayet “yasal” yollardan yapılmış olacaktır.

Sorun yapısaldır

Panama Belgelerinin Türkiye’deki yansımalarını burjuva basın üzerinden irdelemek ise bize ilginç sonuçlar verecektir. Panama belgeleri haberini “havuz medya” denilen kesim ya hiç görmedi ya da küçük haberler olarak verdi. Sabah, Star ve Akşam gazetelerinin hiçbir manşetine taşınmamışken Davutoğlu’na yakın olduğu belirtilen Karar gazetesinin “Küresel zula patladı” manşetiyle ilk sayfasından vermesi dikkat çekti. Cumhuriyet gazetesi ayrıntılı bir şekilde haberi irdelerken Hürriyet bir denge tutturmaya, işin ucunu Türkiye’ye dokundurtmamaya çalıştı.

Türkiye’den Çalık grubunun Virgin adalarında off shore hesapları olduğu bir süre önce ortalığa yayılmıştı. Ayrıca 17-25 Aralık yolsuzlukları döneminde de hükümet ve bakanlarının İsviçre hesapları gündeme gelmişti. Panama Belgelerinden Türkiye’ye ait çok fazla belge çıkmaması beklenmemektedir. Fakat çıksa bile Türkiye için de 17-25 yolsuzluğunun üzeri kapatılmışken, Reza Zarrab tahliye edilip yargılanma yolu açılmamışken Panama’dan çıkabilecek belgelerin “komplo” denilerek üzerinin kapatılacağı çok açıktır.

Sisteme içsel, yapısal özelliklerin arızi şeyler gibi gösterilmeye çalışıldığı bir süreçten geçiyoruz bir kez daha. Temel sorun, tüm emekçi/ezilen kesimlerin bu hırsızlığı, yolsuzluğu baki olan sisteme karşı harekete geçirilebilmesindedir.

Daha fazla göster

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu