Emek

Parolamız Direniş, Şiarımız 1 Mayıs!

 

Uluslararası proletaryanın birlik, mücadele ve dayanışma günü 1Mayıs’a yürüyoruz. İşçi sınıfı ve emekçiler; ezilen ulus ve milliyetler, inancı ve kültürü yok sayılan, asilime edilen ezilenler 1Mayıs’ta buluşacak.

1Mayıs, ezilen, sömürülen, aşağılanan yığınların sınıf düşmanlarına meydan okuduğu, özgür bir dünyaya olan inancını haykırdığı gün olacak. Sınıflar arasındaki çatışmada proletaryanın ve ezilen emekçi yığınların gücünü birleştireceği, pekiştireceği, birlik ruhunu güçlendireceği ve gelecek adına daha ileri hedefler için enerji depolayacağı bir güne ev sahipliği yapacak. 1Mayıs’a 2011’den devreden birçok soruna eklenen yakıcı bir dizi gündemle yaklaşıyoruz.

Türk hâkim sınıfları ve onların sözcüsü AKP hükümeti, geçen bir yıllık zaman diliminde işçi ve emekçilere, ezilen Kürt ulusu ve milliyetlere dönük saldırganlığın çıtasını yukarı çekti, ivmesini yükseltti. İşçi ve emekçilerin yaşamını daha da çekilmez kılan zamlarla birlikte hemen her alanda azgın bir sömürünün kapılarını ardına kadar açtı. Neredeyse özelleştirilecek kuruluş bırakmayan AKP hükümeti, torba yasayla birlikte iş yaşamında yaptığı düzenlemelerle emekçilerin iş güvenliği ve güvencesini ortadan kaldırdı. Sömürüde kendine Çin’i örnek alan Türk egemenlerinin talimatlarına uygun hareket eden AKP, bu amaçla Ulusal İstihdam Stratejisini gündeme getirdi. Bu hedeflerin gerçekleşebilmesi için işçi ve emekçilerin kazanılmış tüm haklarına savaş açılması, var olan mevzilerin dağıtılması gerekiyordu.

AKP hükümeti, sarı sendikal anlayışla bile yetinmeyerek yandaş sendikası Hak-İş aracılığıyla işçi sınıfının öz örgütlülükleri olan sendikaları denetimi altına almak amacıyla türlü yollar denedi. İş İlişkileri Kanunu ile sendikaların üzerinde adeta Demokles’in kılıcı gibi duran iş kolu barajında öyle değişiklikler yaptı ki sonunda her şey eskisinden daha kötü oldu. Taşeronlaştırma, güvencesiz çalışma ve her gün canımızı daha fazla yakan iş cinayetleri üçgeninde, yaşam kavgası veren işçi ve emekçiler için mücadeleden başka çıkar yol yok.

Dili, kimliği ve kültürü yok sayılan, imha, inkâr ve asimilasyon kıskacında bir yaşama mahkûm edilen Kürt ulusunun, devrimci demokratik mücadelesi geride bıraktığımız yıl boyunca sınıf mücadelesine en fazla rengini veren parametrelerden oldu. Açılım adıyla başlattığı tiyatronun fiyaskoyla sonuçlanması yetmezmiş gibi 12 Haziran seçimlerinde aldığı hezimet, Türk devletinin tüm maskelerini atmasını neden oldu. Devlet, Kürt ulusal sorununu Roboski’de bir örneğini gördüğümüz katliam uygulamaları, KCK adı altında binlerce insanı zindanlarla terbiye ederek, Kürt halkının değerlerine saldırarak sindirmek, baskı altına almak istiyor. Bu “zorunlu” yönelim, Kürt ulusunun tüm yalanları boşa düşüren direniş gerçekliğinin bir sonucu.

Hrant Dink ve Sivas davasında katilleri gözümüzün içine baka baka koruyan, kollayan devlet, geniş bir yelpazede ezilen yığınlara açıkça meydan okuyor, kavgaya davet ediyor. Biz işçi ve emekçiler, Kürtler, Ermeniler,Aleviler, ezilen yığınları olarak bu davet kabulümüzdür! Sömürüye, geleceksizliğe, yok sayılmaya, imha, inkâr ve asimilasyona karşı parolamız direniş, şiarımız 1Mayıs olacak!

 

Daha fazla göster

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu