Manşet

Partizan: Maraş’ın hesabı sorulacak!

Maraş katliamının 34. yıldönümünde, Türk devletinin Alevi inancından halkımıza yönelik sistematik asimilasyon politikaları hala yürürlükte.

19-24 Aralık 1978 yılında gerçekleşen ve resmi rakamlara göre-gerçekte çok daha fazla-111 kişinin katledildiği, yüzlerce insanın yaralandığı, Alevilere ait evlerin, işyerlerinin yağmalandığı katliamın üzerinden 34 yıl geçti.

MHP’li faşistler eliyle işlenen ve bugüne kadar açığa çıkan belgelerle de sabit olduğu üzere devlet tarafından organize edildiği açık olan katliam, Aleviler şahsında düzene muhalif tüm kesimlere yönelik bir gözdağı operasyonuydu. Hazırlıkları 8 ay öncesinden başlayan katliam; polis, jandarma ve mülki amirlerin işbirliği ve koordinasyonuyla önceden en ince ayrıntısıyla hazırlanan plan dâhilinde gerçekleştirildi.

Güneş ne zaman doğacak?” isimli filmin Çiçek sinemasında gösterimi sırasında patlayan bomba ile katliamın fitili ateşlendi. Belediyenin, gazetelerin propagandalarıyla faşist saldırganlığa destek olduğu katliamda, polis saldırılara karşı koyan devrimci, ilericileri gözaltına almakla meşguldü.

5 gün süren katliamda TC tarihinin geçmişte benzerine sıkça tanık olduğumuz vahşet görüntüleri ortaya çıktı. Genç yaşlı demeden yüzlerce Alevi hunharca katledildi, yaralandı, sürgün edildi. Katliamı gerçekleştiren devlet, faturasını düzene karşı muhalif kimliği ile bilinen emekçilerden, devrimci ve ilericilerden aldı, gözaltı ve tutuklama furyası başlatıldı.

Katliamla ilgili 804 kişi hakkında açılan davalarda göstermelik yargılamalar yapıldı. Sanıklardan 29’u ölüm cezasına, 7’si müebbet hapse; 7’si 15-24 yıl arasında, 29’u 10-15 yıl, 259’u da 5-10 yıl arasında, 26’sı ise 1-5 yıl arasında “hapis cezası” verildi. 379 kişi davadan beraat ederken 68 kişi firarda olduğu veya dava sırasında ölmüş olduğu için davadan düştü.

Öte yandan ölüm ve müebbet hapis cezaları dışındakilere 1/6 oranında cezai indirim uygulandı ve cezaları azaltıldı. Ardından mahkemenin kararı Yargıtayca bozuldu. Yeni yargılama sonucunda da idam cezaları uygulanmadı.

Katliamın bir numaralı sanıklarından Ökkeş Kenger(Şendiller) ve Muhsin Yazıcıoğlu milletvekili seçilerek meclise girdi. Dönemin Emniyet Müdürü Abdulkadir Aksu bakanlığa yükseldi.

Bugün AKP hükümetin içinde doğrudan katliam içinde yer alan çok sayıda ismin bulunması bile devletin katliama yönelik yaklaşımını ortaya koymaktadır. Ancak yalnızca buda değil Maraş katliamı, Türk devletinin kuruluşundan bu yana muhalif tüm kesimlere yönelik katliamcı, vahşi yüzünü bir kez daha göstermiştir.

AKP hükümeti eliyle Alevi inancından halkımızı kandırmak isteyen egemenlerin düzenlediği “Alevi Çalıştayları”ndan Alevilere daha fazla asimilasyon ve inkâr çıktı. Alevilerin hiçbir talebini kabul etmeyen devlet, tüm toplumu Sünni inancı ekseninde şekillendirmek adına çalışmalarına hız verdi. 2013 bütçesinde en fazla kaynak aktarılan kurum Diyanet İşleri Başkanlığı oldu.

Türk devleti, AKP hükümeti eliyle katliamın fiili uygulayıcılarını, geçtiğimiz yıl serbest bırakarak bir kez daha ödüllendirdi.

Vahşetin 34. yılında kaybettiklerini anmak ve devlet terörünü teşhir etmek için Maraş’a gitmek isteyen Alevi kurumlarının başvurusunu geri çevirdi. Burada yapılacak anmayı, basına açıklamasını yasakladı.

Kuşkusuz Türk hâkim sınıfları, kendi pozisyonlarına uygun bir tavır almaktadır. İmha, inkar ve asimilasyon üzerine kurulu politikalarını güncellemektedir. Ne varki bu yaklaşım sonuçsuz kalmaya mahkûmdur.

Zira, zulmün olduğu yerde isyan etmek meşrudur. Ve Alevilerde tarih boyunca zulme sayısız kez başkaldırmıştır. Katliamın 34. yıldönümünde, Alevi örgütleriyle yan yana, omuz omuza mücadele etmek acil bir görev olarak karşımızda durmaktadır.

Faşist Türk devleti gerçekleştirdiği katliamların hesabını er ya da geç verecektir!

Daha fazla göster

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu