Makaleler

Petrol için çöllere düşen kağıttan kaplanlar, çöl fırtınasında değilse de halkların devrimci fırtınasında yıkılacaklardır

21. yüzyılın, isyanlar yüzyılı olacağını, emperyalizmin savaş aygıtı NATO için bir kehanet olmaktan ileriye taşıyan Tunus isyanı sebepleri açısından anlaşılır olmasına rağmen beklenmedikti. İsyan olgusu, esasen emperyalizm nezdinde hiçbir zaman güncelliğini yitirmeyecek bir olasılıktır. Bu olasılığa kaynaklık eden olgu, tam da emperyalizmin kurduğu sistemin bağrından filizlenir. İşte o yüzden, baskıya karşı direniş, bir olasılık değildir aslında. İsyandan bir iki hafta önce Tunus’taki büyükelçisinden “ülkede durumun sakin” olduğu yolunda bir rapor aldığı bildirilen ABD hükümetinin, diğer bölge ülkelerinden benzer raporlar almış olabileceği muhtemeldir (Ö. Laçiner, Birikim, 263). Beklenmedik durumlar karşısında, açık vermekten mustarip bir kadere mahkûm emperyalistler, şaşkınlıklarını gizleyemeseler de, Tunus ve Mısır isyanları kısa vadede ciddi problemler yaratmanın uzağında kalmıştır. Görece barışçıl bir renkte seyreden protesto eylemlerinin zaman ve mekân değişiminde renk değiştirmeye başlaması, tek başına yeni mekânların farklılığıyla açıklanamaz. Silaha mesafeli durulan ilk dalga merkezlerinin aksine, yeni üslerde silaha sarılmak için tereddüt edilmemiştir. Libya, bütün tarafları bakımından silahtaki tereddütün pervasızlığa evrildiği başlıca merkez haline gelmiştir.

Emperyalist güçler, Kaddafi ve Libya halkı olarak kabaca üçe ayırabileceğimiz tarafların pozisyonları ve geçmişten beri süregelen çelişkiler silahlı şiddeti koşullamıştır. Aşiretler etrafında şekillenen siyasal konumlanışa sahip Libya halkı, bu konumlanışa angaje olmak dışında gerçek muhalefet merkezlerinden yoksundur. İsyan hareketinin gireceği rotayı belirleyen asli husus budur. Halkın muhalefet öznelerinden yoksunluğu sadece utangaç bir anti-emperyalizm değil, işbirliğine varacak bir sonucu yaratmaya meyillidir.

İsyanın yöneldiği hedef, tek başına Kaddafi olsa bile ilericilik payesine mazhar olurdu. İsyancıları tekil bireyler olarak ele aldığımızda bu tespite ulaşmak kaçınılmaz olacaktır. Ancak savaşın bir tarafı olarak isyancılar, bağımsız bir pozisyonda kalacak yetiye sahip değillerdir. Kendi ifadeleriyle Kaddafi’nin hava saldırısına karşı koyamamaktan dolayı emperyalizmin müdahalesinden medet uman bir eşiğe atlamalarının sebebi de budur.

Tunus, hesapta yoktu; Mısır, acaba kuşkusunda düşünülüyordu. Ardıllarında ise kuşkulu bekleyişlere mahal vermemek, beceriksizlikle açıklanamayacak büyükelçilerin varlığına rağmen emperyalistlerin bilmesi ve yapması gereken bir şeydir artık. Ucunun nerelere uzanacağı belli olmayan, ama mutlaka emperyalizme yöneleceği kaygısını haklı olarak yaratan bu isyan dalgasının karşısında emperyalizmin tutumunu kestirmek güç değildir. Ortadoğu için hesaplar bariz bir şekilde ortadadır. Afrika için hesaplar biraz daha geri plandadır. Yoksa daha Bush döneminde kurulmuş ABD Afrika Komutanlığı (AFRICOM), tam da bu yeni hesaplar için vardır. Afrika projesini yürütmek, ilginç bir şekilde Bush’un Afrika kökenli halefi Obama’ya kalmıştır. İsyanları kontrol altına alarak yönlendirmek tek çıkar yoldur…

Büyük gazetelerden akıl hocaları, emperyalizmin temsilcilerine Birleşmiş Milletler kurallarının eskidiğinden dem vurmakta Libya’yı işgal için bu kadar beklemenin gereksizliğine vurgu yapmaktadırlar. Bir aksilik doğmuştur, bir fırsat vardır. Kuzey Afrika isyan dalgası hesapta yoktu ama bunu lehe çevirecek olanaklar yaratmak gerekmektedir. Bunun için zaten kıymeti harbiyesi artık ezilen halkları aldatacak derecede olmayan BM usullerine takılıp vakit kaybetmenin anlamı yoktur. Bu bağlamda dikkat çekilen bir benzerlik çok anlamlıdır: Fransa, NATO kararını; Türkiye, parlamento kararını beklemeden savaşa girişmişlerdir.

Öncellerinde gelişen halk protestolarına doğrudan teması gözükmeyen dış güçlerin Libya’da doğrudan temasa girişmesi, Kaddafi’nin, hayli zamandır defterinin dürülmesine karar verildiğine işarettir. Emperyalizmin her haksız savaş öncesi büründüğü insani yardım kisvesi artık kimseye inandırıcı gelmemektedir. Bahreyn’deki, Yemen’deki protestocuların katledilmesini görmezden gelip, hatta Suudilere Bahreyn’deki protestoculara saldırması talimatını veren emperyalizm ve onun insaniliği çoktandır yan yana getirirken zorlandığımız iki kelimeden müteşekkil bir tamlamadan ibarettir.

Savaş, esasen Kaddafi’ye değil Libya halkına, halkın isyan etme meşruluğuna karşı haksız savaştır. Göz dikilen sadece petrol değil, bölgenin kontrolünü sağlamak, yeniden paylaşım hazırlıklarına başlamaktır. Ama Libya’da göz dikilen candır da…

Daha fazla göster

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu