Emek

İşsizlik gerçekte nedir?

H.Merkezi/Emek Komisyonu: TÜİK periyodik olarak işsizlik rakamları açıklıyor. Kimi zaman siyasi propaganda malzemesi olması açısından bu rakamları revize ederek düşük gösteriyor. Son açıklanan işsizlik oranı yüzde 9.8. Orta vadeli programda hedeflenen yüzde 9.5’lik oranın üzerinde. Ekonomistler bunun kötüye gidiş olduğunu belirtiyor.

İşsizlik gerçekten de sadece kötüye gidişin ifadesi midir?

Soruya burjuva ekonomi tanımları ile cevap aradığımızda çıkacağımız kapı aynı olur. Muhalif duruşun gereği olarak devletin işsizlik sorununu çözemediğini dile getirir ve eleştiririz.

Fakat karşımızda duran sorun, devletin yarattığı değil savunduğu bir sorundur. Sorun sistemin kaçınılmaz sonuçlarından biridir. Ve düzenin bekçisi devlet bu sorunu çözmeye muktedir değildir.

İşsizlik sade bir anlam taşımaz devletin yasalarında. Kronik oluşu, ülkelerin emperyalist ya da yarı-sömürge oluşu ile de açıklanması isabetli olmaz. Mesele doğrudan sermayenin birikim yasasıyla ilintilidir. Ve düzen değişmediğinde işsizlik bir sorun olarak karşımızda olmaya devam edecektir.

Bu durumda periyodik olarak açıklanan işsizlik rakamlarından ziyade işsizlik kavramının kendisine bakılarak tartışılmalıdır.

İşsizlik genel tanımla istihdam edilemeyen kesim için kullanılıyor. Bunun karşılığı yedek sanayi ordusudur. Bu ordunun neferleri ve sayısı tamamıyla sermayenin birikim yasasıyla belirlenir.

Sistem sermaye birikim süreci içinde değişmeyen sermayeyi sürekli artırırken değişen sermaye tam tersi bir pozisyondadır. Fabrikalara, makinelere yatırım artarken işçi ücretleri daimi azaltılır. Birikim süreci devam ederken sermayenin emek gücüne olan talebi değişkelik gösterir. Emek gücüne talebin arttığı gönenç dönemlerinde işsizlik oranlarında da azalma olur. Tam tersi bunalım dönemlerinde işsizlik oların hızla artar. İşsizlik veya yedek sanayi ordusu sermaye açısından sadece emek gücüne talep sorunu değildir. Gönenç dönemlerinde de bunalım dönemlerinde olduğu gibi yığınlarca yedek sanayi ordusu vardır. Sermaye emek gücü üzerinde hem çalışma temposu hem de ücret baskısı kurmak için yedek sanayi ordusuna ihtiyaç duyar. Dışarıda yığınlarca işsisin bulunması, çalışan işçinin işini kaybetmemek adına daha fazla çalışması için baskı unsuru olurken aynı zamanda çalışan işçilerin ücretlerinin düşürülmesinde dolayısıyla emeğin ucuzlamasında da baskı unsuru oluyor. Her iki durumda da kazanan kar eden sermaye olur.

TÜİK’in açıkladığı işsizlik rakamlarının birinci anlamı budur. Bu nedenle de işsizliğin artması ya da azalması değil işsizliğin varolması temel sorundur. İşsizliğin yüzde 9.8’e çıkması burjuvazi için sorun değildir. İşsizlik orta vadeli programa göre % 9.5’te kalsaydı yine burjuvazi için iyi bir gelişme olurdu. Fakat her iki oranda da işsizliğin kendisi var olurdu. Dolayısıyla işsizliğin artması ya da azalmasında burjuva medyada aktarıldığından öte kötü gidişattır. İşsizliğin artmasına karşın azalmasının tek iyi yanı daha az insanın işsiz olmasıdır. Ve bu da kalıcı bir durum değildir. Zira, sermaye birikim sürecine bağlı olan işsizlik dalgalı bir eğilim içindedir.

Kapitalist sistem içinde işsizlik her daim var olacaktır. Mesele işsizliğin varlığına karşı işsizlerin ekonomik talepleriyle birlikte siyasi taleplerini daha güçlü haykıracağı bir örgütlü güce kavuşması, kavuşturulmasıdır. Bu yük,  sorumluluk sınıf bilinçli proleterlerin devrimcilerin omuzlarındadır.

Daha fazla göster

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu