GüncelManşet

Sırada 11 Kasım’dan daha büyük bir görev var (izlenim-video)

11 Kasım!

Aylardır heyecanla bugünü bekliyorduk.

Okurlarımızla, çalışmamızın olmadığı alanlarda bize her zaman kapısını açık tutanlarla biraraya geldiğimiz toplantılarla başlayan sürecin ardından 11 Kasım’a ilişkin her yeni çıkan ürün yeni bir heyecana neden oluyordu.

Zaman zaman yorulduk, zaman zaman “şu 11 Kasım olup bitse de kurtulsak” dedik ama çalışma yürüttüğümüz şu 2 aydan fazla zaman diliminde 11 Kasım’ı en coşkulu şekilde geçirmek için emek verdik, yoldaşlarımızın 24 saatlik emeklerine şahit olduk.

 

“Bizi uyutmayan o tuhaf duygu…”

Ve 11 Kasım geldiğinde o gece kaç kişiyi uyku tuttu bilemiyorum. Sabaha kadar karnımızda o tuhaf duygu; “acaba nasıl geçecek”, “katılım nasıl olacak”, “bir aksilik çıkacak mı” kuşkusuyla dön babam döndük yerimizde. Sabah hangi yoldaşı gördüysem hemen hepsinde aynı duygu vardı.

Salon hazırlıkları bir gün öncesinden başlamıştı. Açlık grevleri, taşeronlaşma, kadın sorunu, çevre vs. hemen her konuda hazırlanmış pankartlarla süslenmişti salon. Son hazırlıklar yapılıyordu.

Bir grup eksik kalan pankartları asmakla, bir grup kitap standı kurmakla uğraşıyordu. Etkinliğe daha saatler olmasına karşın her köşede bir grup toplanmış; görevler hakkında konuşuyorlardı. Tabii bir de ellerinde telsiz olanlar yok muydu! Onları bir de görevlilerden sorun! Hazırlıklar sırasında en görülmeye değer kolektif çalışma yiyecek stantlarının kurulması sırasında yaşandı bence. Ellerinde su, bisküvi vs. kutuları taşıyan onlarca genç arkadaş, üzerlerindeki “Umudu Tohumca Büyütüyoruz” tişörtleriyle ayrı bir renk katıyorlardı salona.

Bir taraftan da sahne hazırlıkları sürüyordu. Grup Haykırış ve teknik ekip şölene hazırlanıyordu. Hazırlıklar sırasında söyledikleri “Kızıl oldu Karadeniz/yıkılasın zulum seni/15 yerden yara deniz/yıkılasın zulum seni” türküsü belki de sabahın en etkileyici türküsüydü. Çünkü malum bir gün önce 10 Kasım’dı. Mustafa Kemal’in ölüm yıldönümü… Ve yine o bildik “Atatürk kutsamaları” vardı her yanda… Oysa bu türküde “denizde açılan 15 yara’dan” yani bizzat M. Kemal’in emriyle Karadeniz’de boğdurulan Türkiye Komünist Fırkası’ndan M. Suphi ve 14 yoldaşı vardı. Ve türkünün her kelimesinde, kutsanan Kemalizm’in faşizmi dokunuyordu yüreklerimize!

 

“Kaypakkayalardan bugüne…”

Akın akın insanlar gelmeye başladığında birbirlerine mutluluk ve gururla sarılan yoldaşlar vardı. Herkesin gözbebekleri gülüyordu. Bir yandan stresli de olsa eksikleri tamamlamaya çalışıyorduk bir yandan da kitle geldikçe tüm bu yorgunluğumuzun böylesi bir görüntüyü yaratmaya değdiğini gördük.

Her çıkan sanatçının ana gündeminin açlık grevleri olması, birlik ve mücadele çağrısı yapması, grevdeki işçilerin katılımı, oluşan politik ortam ve kusursuz işleyen bir etkinlik… Keremo’nun Kürtçe coşkusu, Laz Marks’ın Karadeniz’i, Pınar’ın bir “kırmızı gül” edasıyla sahneyi dolduruşu… Facebook ve site üzerinden saniye saniye etkinliğin internette dolaşması…

Sahnede, sahada, tribünlerde, otoparkta, Şirinevler üst geçidi ve yolunda kızıl kızıl giyinmiş yüzlerce yoldaşın o kolektif emeğinin karşılığını alıyorduk şimdi.

İnsanlar böyle bir etkinlik yaptığımız için teşekkür üstüne teşekkür ediyordu bize.

Etkinlik boyunca en etkilendiğim bölüme gelince, gerçekten BDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş konuşurken, gözlerimi sahneden ayıramadım. Demirtaş konuşmasında söylediği “İbrahim Kaypakkaya, Kemaller, Hayriler, Mazlumlar, Denizler olmasaydı bugün özgürlük kavramından bahsedemezdik” sözleri bence şölene damgasını vuran sözlerdi.

 

“Sıra 12 Kasım’ı örgütlemekte…”

Şimdi 11 Kasım’ı geride bıraktık. Üzerimizde o tatlı yorgunluk var. Ama sırada geceden daha büyük bir iş var. On binlerce insana ulaştığımız bu 11 Kasım sürecinin bize yüklediği daha büyük bir sorumluluk var. O da “12 Kasım’ı örgütlemek”!

Yani 11 Kasım çalışmaları sırasında açığa çıkan ilişkileri geliştirmek ve örgütlemek… Pratik süreçte karşımıza çıkan zaaflarımızı ince eleyip sık dokuduktan sonra bunları çözme çabasına girişmek ve de Tohum Kültür Merkezi’nin açılması için tüm olanaklarımızı seferber etmek!

“Biz kendimizi dünyayı temellerinden sarsacak bir davaya adadık”! Bu yüzden önce kendimizi sarsarak başlamalı ve 11 Kasım’ın açığa çıkardığı enerji ile 12 Kasım’ı örgütlemeye başlamalıyız!

 

Bir ÖG Okuru

{youtube}http://www.youtube.com/watch?v=bHBTQCHPvHk&feature=share{/youtube}


Daha fazla göster

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu