Manşet

“İstanbul öksüz değil”

İstanbul: 3. köprünün gündeme gelmesi ile birlikte “İstanbul’un ciğerleri” olarak ifade edilen Kuzey Ormanları büyük bir tehlike altında. Bu talana karşılık sosyal medya ve birçok iletişim aracı üzerinden muhalif hareketler örgütleniyor. Bu hareketlerden birisi de Kuzey Ormanları savunmasıdır. Özgür gelecek gazetesi olarak Savunma aktivistlerinden Ali Yıldırım ile 3. Köprü ve Kuzey Ormanları Savunması hakkında sohbet ettik

– Kuzey Ormanları Savunması nasıl kuruldu, amacı nedir?

– Kuzey Ormanları Savunması Gezi Parkı Direnişi’nden sonra kurulan bir halk hareketidir. Kuzey ormanlarında yapılan talana karşı kenti savunan kentliler olarak nitelendirilebilir. Birkaç arkadaş bisikletle Garipçe’ye kadar gidip “Buralar hep dutluktu” diye bir pankart astık. Aslında sporla ilgilenen birkaç kişinin yaptığı bir şeydi bu. Daha sonrasında herkese açtık. Facebook’tan bir etkinlik oluşturduk. Bu sefer çok fazla bir katılım oldu. Forumlar da destek verdi. Özellikle Sarıyer Forumu sonra belli bir kitle olduğunu gördük. Kuzey Ormanları’nda yapılan kıyıma karşı duran, daha sonrasında kitle ile helvasını dağıttık katledilen ağaçların. Değerlendirme toplantıları yaptık ve hep birlikte Kuzey Ormanları Savunması’nı kurduk.

– Kuruluşunuz sadece Kuzey Ormanları’nı savunmak için mi?

– Sadece Kuzey Ormanları’nı savunmak için kurulduk. Kuzey Ormanları yok olmak üzere şu anda kentsel dönüşüm ya da rant politikalarının en büyük vereceği zarar mega rant projelerinin hepsi Kuzey Ormanları üzerinde dönüyor. O yüzden biz sadece Kuzey Ormanları’na odaklı bir inisiyatifiz. Tabi yanı sıra kentsel dönüşüm politikalarına da karşı bir örgütlenmeyiz.

 

“Depreme dayanıklı, elit bir kent oluşturulmak isteniyor”

– Bir kamp pratiğiniz var. Bu kampı yapmaktaki amacınız neydi?

– Biz normalde bisikletle gezen bir gruptuk. Daha öncelerde Sarıyer’e de bisikletli eylemlerimiz oldu. Kampa da bisikletle gittik. İlk önce insanların orayı, Kuzey Ormanları’nı yaşamasını istedik. Daha sonra orada Kuzey Ormanları’na yapılanları hep birlikte tartışıp, orayı hep birlikte nasıl savunacağımıza karar verdik. İlk olarak panel yaptık, çok sayıda atölyeler kurduk. Hepsi hem Kuzey Ormanları’nı tanıtıcı hem de yapılmak istenen mega projelerle ilgili bilimsel atölyeler oldu.

İlk gün bir bilgi tazelemesi yaptık. İkinci gün bir forum yapıp, bu forumda tartıştık yaşananları. Daha sonrasında hep birlikte kesim alanına gittik orada temsili olarak bir fidan diktik ve basın açıklaması yaptık. Orada insanlara şunu anlattık, bu talan daha bitmedi, hala durdurulabilir. Burada ağaçlar kestiler, ama orman kendini yenileyecektir. Yeter ki beton dökülmesin! Esas mesele, 3. köprü hala durdurulabilir. Asla geç kalınmış değil!

– Köprü için taş ocakları kurulmak isteniyor…

– Taş ocakları milyonlarca ağacın kesilmesi demek. Bir yanı da taş ocaklarının ve köprünün yapılması Kuzey Ormanları’nın bütünlüğünü bozmak demek. Mesela biz oraya ağaç odaklı da bakmıyoruz. Orası doğal bir orman. Vahşi yaşamla kendi kendine yetişmiş bir orman… Dikim bir orman değil ve İstanbul’un son doğal ormanı. Oranın ortasından otoban geçirilmesi ile ormanın bütünlüğü bozuluyor ve burası ranta açılıyor. Burada 28 kavşak açılıyor. Yani pek çok yerden çıkış veriliyor. Kuzey ormanları gözden çıkarılmış bir alan, oraya bir kent kurulmak isteniyor. Depreme daha dayanıklı orman zemininde elit bir kent oluşturulmak isteniyor.

 

“İstanbul öksüz değil”

– 3. köprünün yapımı şu an durdurulabilir dediniz. Bu nasıl olacak?

– Bu proje ile ilgili olarak yirmiden fazla dava var. Bu davaların hiçbiri dikkate alınmıyor. Yeni suç duyuruları yapıldı, onlar da dikkate alınmadı. Hukuki olarak çok uğraştık ama olmadı. Belli bir kamuoyu oluşturuldu. Gezi Parkı’nda ne olduysa, aynısının olması gerekiyor. Milyonlarca insanın “Bu köprüyü durdurun” demesi gerekiyor. Bunun için bizim sürekli olarak insanlara anlatmamız lazım bu projeyi. Hala geri döndürme şansımız olduğu sürece yılmadan, bu iş bitti demeden sürekli insanlara anlatmamız gerekiyor. Bir yandan meclisten insanlara da ulaşmaya çalışıyoruz. Meclisin gündemine sokmaya çalışıyoruz. Tabii AKP bunu çok sahipleniyor. Erdoğan’ın belediye başkanı olduğu zamanlarda bir açıklaması var: “3. köprünün yapılması bir intihardır. İstanbul için cinayettir. Umarım bu proje tecelli etmeden hükümet düşer. İstanbul’un kuzeyi önemlidir. Bizim ulaşım için raylı sisteme ağırlık vermemiz gerekir” şeklinde. Tabii o zamanlar başbakan Tansu Çiller’di. Şehir Plancıları Odası’nın vermiş olduğu bir rakam var; bu köprünün rant bedeli, yani yerleşime açılacak olan bölgenin değeri 350 milyon dolar! Bu da iktidar için makul bir rakam. Bunun için İstanbul’un son doğal ormanını katletmeyi göze alıyor.

Gezi Parkı’nda belli bir toplumsal duyarlılık oluştu. İnsanlar artık kulaklarını açıp dinliyor. Eskiden daha çok kafasını kuma gömen bir toplum vardı. Ama şimdi yapılması gereken kulağını açıp dinlemeyle yetinmeyip, başkalarına da anlatmasını bilmek. Herkesin bir aktivist kimliğini kendine misyon edinmesi, bir şeyleri değiştirmek adına mücadele etmesi gerekir. İstanbul öksüz değil, çoğu insan İstanbul’u kendi kenti gibi görmüyor, “ben burada yaşarım, olmadı çeker giderim” diye düşünüyor. Burayı öksüz bırakmamak lazım. Burası para için yok edilmeye çalışılıyor. Buna karşı koymak gerek!

Daha fazla göster

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu