Makaleler

Sur ve Cizîr’de savaş rantiyesi olarak; KAMULAŞTIRMA

T. Kürdistanı’nda öz yönetim kararı ile başlayan çatışmalar devam ederken savaşın oluşturduğu zemin üzerinden hakim sınıfların rant güzergahı da belli olmaya başladı. TC’nin tarihsel bir öfke ile bombardımana tuttuğu, başta Sur Cizre Nusaybin olmak üzere birçok merkezde gerçekleştirdiği katliamlar aslında Rojava’nın gücü ile güç kazanan Kürt Ulusal Kurtuluş hareketinin kitle gücünü, ileri dönük adımlarını ve halkın direnişini yok etme amacı taşımaktadır. 90’lardaki köy boşaltmalarının ardından şehirlerin boşaltılması, evlerin yağmalanıp talan edilmesi imha ve asimilasyon politikasının en bariz örneğidir.

Yaşanan çatışmalar TC devletinin kent mekanlar üzerindeki hakimiyetinin parçalandığını ifade etmektedir. Zira faşizm kent mekanlarda ordusu ve kamu kurumları ile kendini üretir. Ancak ne var ki T. Kürdistanı’nda öz yönetim ilanı ile devlet kurumlarının işlevsizleştiği, kısacası Kürt halkının önemli bir kesiminin devleti artık muhatap almadığını göstermiştir. Bu tablo esas olarak yeni başlayan bir sürece değil aynı zamanda uzun soluklu bir mücadelenin şiddetli ve güçlü bir evresine işaret ediyor. Ve devamla bu süreç büyük ölçüde daha şiddetli boyutlara varacak gibi de duruyor.

TC devletinin T. Kürdistanı’ndaki saldırıları konsepti kuşkusuz sadece bomba ve kurşunlardan ibaret değildir. Zira savaşın ekonomik boyutlarından da rant elde etmek isteyen hakim sınıflar bölgede gerçekleştirmek istedikleri projelerle savaş konseptinin bir başka boyutunu örgütlüyorlar. Kuşkusuz bu politikanın bir ekseninde Kürt halkının örgütlü mücadelesini yok etmek varken, bir yanında ise savaşın ortaya çıkardığı ekonomik kaybı çözme adı altında yolsuzluğa kapı aralamak durmaktadır. AKP döneminde giderek büyüyen inşaat sektörü T. Kürdistanı’ndaki savaşın bitimini dört gözle bekliyorlar.

Diyarbakır-Sur, Şırnak’ın Silopi ve Cizre ilçeleri için Bakanlar Kurulu’ndan alınan kamulaştırma kararı resmi gazetede yayımlanarak yürürlüğe girmiş bulunmaktadır. Sur Belediye Hizmet Binasına da acele kamulaştırma kararı kapsamında el konulması söz konusu. Yandaş sermaye gruplarının oluşturduğu inşaat şirketleri için bu karar büyük fırsatlar doğururken devlet açısından ise meselenin en önemli yanını bölgenin Kürtlerden arındırılarak başta Suriyeli Araplar olmak üzere bu bölgelere yerleştirilen kesimlerle demografik yapıyı değiştirmek oluşturmaktadır. Öyle ki büyük oranda faşizmin kendini örgütleyeceği bir şekilde dizayn edilecek olan bölgeler, tamamen politik bir şekillenişle inşa edilecek. Yani devletin savaş sonrası açığa çıkan kaybı giderme gibi bir politikası bulunmamaktadır. Zira öyle olmasaydı acele kamulaştırma gibi bir politik manevra söz konusu olmazdı.

Sur’da sokağa çıkma yasağı ilan edilen 6 mahallenin neredeyse tamamı “acele kamulaştırma” kapsamında. 16 mahalleye bağlı 348 bölgeyi kapsayan kamulaştırılacak bölgelerden biri de Sur Belediyesi’ne ait hizmet binasının bulunduğu alan. Onlarca tescilli tarihi yapının yer aldığı alan kamulaştırılan yerler arasında bulunuyor. Parseller üzerinde Sur Belediye binasının yanı sıra bazı oteller ve Cemil Paşa Konağı gibi binalar da bulunuyor. 6 kez sokağa çıkma yasağı ilan edilen ve en son 2 Aralık 2015’te ilan edilen yasağın sürdüğü Sur’da Abdaldede, Alipaşa, Cemal Yılmaz, Camii Kebir, Cevatpaşa, Dabanoğlu, Hasırlı, İnönü, İskenderpaşa, Lalebey, Melik Ahmet, Özdemir, Savaş, Süleymangazi, Şemhane ve Ziya Gökalp mahallelerinde 348 bölgenin tamamı kamulaştırılacak.

Uzun bir süredir T. Kürdistanı’na ilişkin böyle bir proje zaten bulunuyordu. Hevsel bahçelerinin talanı gibi birçok alanının talan edilmek istendiği, ancak halkın örgütlü direnişi karşısında geri adım atıldığı bir dönemin ardından savaşın yarattığı zemin üzerinden akbaba sürüleri fırsatı ranta çevirmek istiyor. AKP döneminde yağma ve talan üzerine kurulu bir bakanlık olarak oluşturulan Çevre ve Şehircilik Bakanlığı tarafından kamulaştırılacak bu alanların TOKİ’ye devredilmesi söz konusu. Bunun ilk adımı olarak da kısa süre önce 162 parsele denk gelen 135 hektarlık bir alan Milli Emlak ve Koruma Müdürlüğü tarafından Toplu Konut İdaresi’ne (TOKİ) devredildi.

TC devletinin bu politikası kuşkusuz bir şekilde direnişten arındırılmış kentler üzerinden politik hakimiyetini sağlamaktır. Hiç kuşkusuz dökülen her beton, atılan her tuğla ve demir kenti direnişten arındırmayı amaçlarken, bu hafriyatların hepsi yeni direnişler için barikatlara dönüşecektir.

Daha fazla göster

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu