GüncelManşet

Suruç şehidinin evi yıkıma karşı direniyor

Gever: Süleyman Aksu, 20 Temmuz 2015 tarihinde, Suruç’ta TC-DAİŞ işbirliği ile katledilen 33 devrimci, yurtsever ve anarşist gençten biriydi. Genç bir öğretmendi, Çukurova Üniversitesi’ni bitirmesinin hemen ardından doğup büyüdüğü Gever’e dönerek önce ücretli öğretmenlik yapmış, ardından yine Gever’e ataması çıkmıştı. O, öğretmenliği sistemin dayattığından farklı bir şekilde yorumluyordu. Öğretmen-öğrenci ilişkisini arkadaşlık üzerinden kuruyor, çalıştığı lisede gençlere branşı olan İngilizce eğitiminin yanı sıra insani değerler üzerinden gidiyordu.  Çocuklara olan sevgisi, sadece öğretmenlik ile sınırlı kalmadı. DAİŞ çetelerinin yakıp yıktığı Kobanê’nin YPG öncülüğünde çetelerden temizlenmesinin hemen ardından Sosyalist Gençlik Derneği Federasyonu (SGDF) tarafından başlatılan yeniden inşa kampanyasına destek verdi. Çünkü Süleyman, “Ben burada kendi mesleğimi yapıp, kendi paramı harcayıp oradaki çocukların eziyet çekmesini istemiyorum” diyordu ve bu uğurda öğretmenliğinin tehlikeye girmesinden de çekinmiyordu. O, sadece yaşadığı şehirdeki değil, bütün çocukları düşünüyordu. Süleyman onlara oyuncak götürmek, kütüphane yapmak için çıktığı yolculukta, Suruç’ta gerçekleştirilen katliamda ölümsüzleşti.

Suruç Katliamı’nın birinci yıldönümü geride kalırken Gever’de, Süleyman Aksu’nun evindeyiz. Gever, 13 Mart’ta başlayan sokağa çıkma yasağı ile devletin katliam ve zulüm politikalarını uygulamaya soktuğu, onlarca insanın katledildiği, binlerce evin kullanılmaz hale geldiği bir şehir. 7 Haziran’da kalkan sokağa çıkma yasağının ardından şehirde özellikle Kışla, Cumhuriyet, Orman ve Güngör mahallelerindeki yıkım gözler önüne serilirken Süleyman’ın Kışla Mahallesi’ndeki evi de yakılan evler arasında… Süleyman’ın kardeşi Leyla’nın anlatımıyla yaşadıkları ev özel olarak hedef alınmış. Süleyman’ın evi olduğu için… Mahallede özel olarak hedef alınan evler arasında sadece Süleyman’ın evi değil, çocukları gerilla olan ailelerin evleri de var.

Süleyman’ın evi her şeye rağmen yeniden inşa edilecek

IMG 008213 Mart günü başlayan sokağa çıkma yasağının ardından Süleyman’ın ailesi devlet tarafından zorla evden çıkarılmış. Üzerlerinde bulunan eşyalar dışında yanına hiçbir şey alamayan ailenin bir kısmı Colemêrg’e giderken anne Kudret ise Gever’de kalmış. Sokağa çıkma yasağının olmadığı başka bir mahalleye geçen Kudret anne, her gün mahalleyi gören bir tepeye çıkarak evlerini izlemiş. Süleyman’dan hatıra kalan her şeyin o evde olduğunu söyleyen Kudret Anne, “Süleyman gitmeden önce katladığı pijamalarından bilgisayarına her şey odasında olduğu gibi duruyordu. Bizi çıkardılar, hepsini yaktılar. Ondan geriye bir tek bu ev kaldı” diyor. Yasak süresince bir çok defa da mahalleye girerek evi görmek isteyen Kudret Anne’ye polis tarafından “Evin yakıldı” denilmiş. Leyla ise yakılan evleri için “Evimiz hakkında yıkım kararı çıkarıldı, ancak biz evimizin yıkılmasını istemiyoruz. Abim evlenecekti, üst katı kendisi için hazırlamıştı. Aşağıdaki oda da ona aitti. Burada abimin anıları var, biz buna sahip çıkıyoruz” diyor.

“Ben oğlumun şehit düştüğü toprakları görmek istiyorum”

Aile yıkım kararına itiraz etmiş, ancak hala sonuç belli değil. Bu nedenle evlerinin tamiratına başlayamıyorlar ama her gün evlerinin bahçesine gelerek burada bekliyorlar. Evin içini büyük oranda temizleyen aile, Gever’de katliam sırasında kimyasal silah kullanıldığını şu sözlerle ifade ediyor: “Evimizi temizlerken cildimiz yanıyordu, burada kimyasal silah kullanıldığını gösteriyor bu. Ama buna rağmen büyük oranda temizledik.” Leyla, kendi imkanları ile her şeye rağmen evlerini inşa edeceklerini söylerken diğer yandan yaşadıkları bu süreç nedeniyle Suruç Katliamı’nın yıldönümünde Suruç’a gidemediklerini ifade ediyor.

Ben oğlumun şehit düştüğü toprakları görmek istiyordum. O bahçeyi, o ağaçları görmek istiyordum. Ama imkanlarımız el vermedi” diyen Kudret Anne, evlerinin yapımını tamamladıktan sonra ilk olarak Suruç’a gitmeyi planlıyor. Diğer yandan Süleyman’ın mezarının bulunduğu Şehitlik Mezarlığı ise asker ve polis tarafından tahrip edilmiş. Anne ve baba tarafından her gün ziyaret edilerek çiçek bırakılan mezarlık, yine aynı istikrar ile devletin kolluk kuvvetlerince tahrip ediliyor. Mezar taşları kırılıyor, ki Kudret Anne sokağa çıkma yasağı süresince en çok oğlunun cenazesinin çıkarılmasından korkmuş. Her gün ziyaret ettiği mezarlığa 1 ay boyunca yasak dolayısıyla ziyaret gerçekleştirememiş.

altunKobanê’ye gidemeyen oyuncak, Gever’de direnişçilerin cebinde!

Süleyman’ın ailesinin Süleyman ile yaşadıkları acı, devletin sokağa çıkma yasağı ile birlikte gerçekleştirdiği katliam ve yıkıma karşı direnişi seçenlerin de katledilmesi ile başka bir boyut kazanmış. Leyla ve Kudret Anne’nin, şehit düşen direnişçilerden bahsederlerken yüzlerinden umut ve özlem okunuyor. Özellikle de Baran Asmin (Altun Yaray)’dan söz açılınca… Süleyman’ın ailesi, Süleyman’ın Kobanê’ye götüremediği oyuncaklar için oyuncak dağıtırken küçük bir topu da Baran almış. “Süleyman’ın anısına saklayacağım” diyerek hep cebinde saklayan Baran, Gever’de güleç yüzü kadar cesareti ile de biliniyor. O, bir caminin minaresinden açtığı ateşle düşmana korku salanmış, aynı minareden çaldığı marşlarla düşmanı psikolojik olarak da çökertenmiş.

Kudret anne “Bizim çocuklarımızı öldürdüler” derken Süleyman kadar Baran’ı da yüreğine basıyor. Evet, Gever’de “çocukları” öldürdüler. Kürt halkının çocuklarını… Kimisi Suruç’ta, R.T.Erdoğan’ın “Düştü-düşecek” demesine rağmen büyük bir zafer kazanılan Kobanê’de yeniden inşa için giderken katledildi. Kimisi ise katliama ve zulme karşı, sokaklarını, evlerini, topraklarını terk etmedikleri için… Ancak tüm engellemelere, katliamlara rağmen Kobanê’ye gidemeyen oyuncaklar, bugün T. Kürdistanı’ndaki direnişçilerin ceplerinde yerini buluyorsa bir umut var demektir. Çokça umut!

Daha fazla göster

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu